HDP Eş Genel Başkan Yardımcısı ve İstanbul Milletvekili Garo Paylan, 1915 ve devamında olanların Ermeni Soykırımı olarak tanınması, faillerin isimlerinin kamusal alandan kaldırılması ve mağdurların ailelerine Türkiye vatandaşlığı verilmesi için bir kanun teklifi verdi.
Garo Paylan'ın kanun teklifi şöyle:
"Tehcir Kanunu başta Ermeniler olmak üzere Süryani, Keldani ve Ezidi halklarında büyük yıkımlara yol açmıştır. Tehcir Kanunu nedeniyle çok büyük sayıda can kayıpları yaşanmış, demografi değişmiştir. Kanunun uygulamaları sonucunda çok sayıda kültürel varlık ve mülkiyet irade dışında el değiştirmiş veya kamu iradesiyle el konulmuştur.
Türkiye’deki resmi anlatı, 1915’te yaşananların bir kırım/kıyım/soykırım olarak değil, “doğal bir savaş tedbiri” olarak nitelendirmektedir. Ermeni Soykırımı’nı savaş bağlamında normalleştirmeye çalışmak, yaşananları hafifsemek, inkar etmek bu resmi tezin bir parçası olagelmiştir. İnkar, nefret suçlarını sıradanlaştırmış ve Cumhuriyet tarihi boyunca azınlıklara karşı pek çok nefret suçunun oluşmasına neden olmuştur.
Soykırım’dan sonra hayatta kalan Ermeniler başlarına gelen büyük felaketin adaletini bulmak için 103 yıldır mücadele etmektedirler. Dünyada onlarca devlet ve eyalet parlamentosu Ermeni Soykırımı’nı tanımıştır. Ancak Soykırım mağduru milyonlarca Ermeni üç kuşaktır adalet duygusunu tatmadan hayata veda etmiştir. Ermeni Soykırımı, olması gerektiği yerde, Türkiye Parlamentosu’nda konuşulursa diğer parlamentoların konusu olmaktan çıkacaktır. Adalet, ancak Türkiye halklarının temsilcisi olan Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde oluşacaktır.
Öte yandan, Ermeni Soykırımı’nın failleri olan dönemin devlet görevlilerinin isimleri, başta Ermeni Soykırımı’nın baş faili Talat Paşa olmak üzere maalesef ki Türkiye’nin dört bir yanında kamusal alanlara, sokaklara, parklara, okullara verilmiştir.
Divan-ı Harb-i Örfi’de tehcir suçlularının bir kısmının yargılanmasının akabinde, Cumhuriyet’in kuruluşundan sonra tehcirin sorumlularından bazılarına “iade-i itibar” yapılmış, ailelerine Ermenilerden geriye kalan mülkler verilmiştir. Ermeni Tehciri’nin baş mimarı Talat Paşa’nın naaşı, 1943 yılında Bakanlar Kurulu kararı ile İstanbul’a getirilmiş ve bir devlet töreni ile defnedilmiştir. Bu faaliyetler Soykırım faillerinin cezalandırılmak bir yana ödüllendirildiğini göstermektedir.
Dünyada çok sayıda devlet geçmişte işledikleri suçları uzun yıllar inkar ettikten sonra yüzleşmişlerdir. Arjantin’in kurucu lideri Julio Argentina Roca’nın 1878-79’da yerlilere uyguladığı soykırımdan ötürü, 2011 yılında portresi Arjantin parasından kaldırılmış, heykelleri kaldırılmış, isminin verildiği sokak adları değiştirilmiştir. Geçmişte işlenen suçlarla yüzleşilmesi, üzerinden 132 yıl geçmiş olmasına rağmen toplumsal barışın sağlanması adına Arjantin’de atılan bu adım dünya çapında büyük yankı bulmuştur.
Buna benzer bir sürecin Türkiye’de de işletilmesi aynı şekilde yankı bulacak ve dünya nezdinde olumlu karşılanacaktır. Bu isimlerin kamusal alanda yer almasıyla, yaşattıkları acıların, travmaların sürekli hatırlatılması ve isimlerinin bu şekilde yaşatılması, eşitlikçi toplumsal hafızayı yaralayan ve devletin takip etmesi gereken demokratik ilkelerle örtüşmeyen bir uygulamadır.
Bu bağlamda, bu topraklarda yaşanan acılara, halkların yok edilmesine, büyük travmalar yaşanmasına neden olmuş kişilerin isimlerinin kamusal alandan, resmi kurumlardan ve kamuya ait her türlü yapıdan kaldırılması, Türkiye halklarının kendilerini daha güvende hissedecekleri, toplumsal barışın sağlandığı demokratik bir Türkiye yolunda atılmış önemli bir adım olacaktır.
Geçmişle yüzleşme konusunda dünyadaki bir diğer olumlu örnek ise İspanya’dır. İspanya’da yaşayan Yahudiler, 1492’deki Engizisyon kararının ardından Katolikliği kabul etmedikleri için, büyük bölümü Osmanlı İmparatorluğu’na olmak üzere ülkeden sürülmüşlerdir. 2015 yılında İspanya, sürgün edilen Yahudilerin torunlarına vatandaşlık vermeye başlamıştır.
Aynı şekilde Portekiz de, zamanında sürgün edilen Yahudilerin torunlarına vatandaşlık hakkı verilmesini 2015 yılında kanunlaştırmıştır. Portekiz kökenli olduğunu ispat eden Yahudiler, vatandaşlık hakkından yararlanabilmektedir.
Benzer bir durum Türkiye için de geçerlidir. Geçici Tehcir Kanunu başta Ermeniler olmak üzere Süryani, Keldani ve Ezidi halklarında büyük yıkımlara yol açmıştır. 1915’te yürürlüğe giren bu kanunun akabinde, Cumhuriyet tarihi boyunca yaşanan birçok olay, Rumlar ve Yahudiler dahil yukarıda adı geçen bu toplumların yaşadıkları toprakları terk etmek zorunda bırakılmasıyla sonuçlanmıştır. Türkiye-Yunanistan Nüfus Mübadelesi, 1934 Trakya Pogromu, 6-7 Eylül 1955 Pogromu, 1964 Rum Tehciri, Cumhuriyet tarihi boyunca zorunlu göçe sebep olan temel vakalardır. Öte yandan, 1960’lardan itibaren, siyasi konjonktürden ötürü ülkesini terk etmek zorunda kalan birçok Türkiye vatandaşı da bugün dünyanın farklı ülkelerinde bulunmaktadır.
Portekiz ve İspanya örneklerinde de olduğu gibi, ülkesini terk etmek zorunda bırakılmış, göç ettirilmiş ailelerin torunlarına Türkiye vatandaşlığı verilmesi, Türkiye’nin geçmişle yüzleşme adına atabileceği önemli bir ilk adım olacaktır. Bu kanunun yürürlüğe girmesiyle, ülkesinden kopartılmış olan bireylerin ailelerine, torunlarına vatandaşlık hakkı verilerek toplumsal barışa da büyük bir katkı sunulacaktır.
Sonuç olarak, bu topraklarda yaşanan acıların adının konması ve Soykırım’ın öncelikle Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından tanınması, ülkemizin geçmişle yüzleşmek adına atacağı çok önemli bir adım olacak, Ermeni Soykırımı’nın mağdurları gecikmiş adalete kavuşacaktır."