Macaristan’da 8 Nisan’da yapılan seçimleri Viktor Orban ve partisi Fidesz %49 oy alarak kazandı. Parlamentoda ise seçim sisteminden dolayı aldığı oy oranın çok üzerinde bir temsiliyet kazandı. Yeni parlamentonun üçte ikisini Fidesz milletvekilleri oluşturacak. 2010 yılından beri iktidarda olan Orban, seçim sisteminde ve devlet kurumlarında yaptığı değişikliklerle Avrupa’nın en otoriter rejimlerden birini kurmuş durumda.
Seçimlerde faşist parti Jobbik %19 oy alarak ikinci, Sosyalist Parti (MSZP) ise %12 oy alarak üçüncü oldu. Sol muhalefet bir tek Budapeşte’de oyların çoğunluğunu alabildi.
Faşist parti Jobbik 2008 krizinden önce sadece %1,7 oy alan küçük bir parti iken 2010 seçimlerinde %16,6, 2014 seçimlerinde ise %20,2 oy almıştı. Jobbik geçen hafta %19 oy alarak en büyük ikinci parti oldu. Önceki seçimlerde üçüncü parti konumunda olan Jobbik merkez partilerin tamamen dağılması nedeniyle ikinci sıraya yükseldi. Jobbik uzun zamandır paramaliterlerini sıradan bir gençlik örgütlenmesi gibi gösteriyor, partisinin söylemlerini ise sıradan bir sağ parlamenter partiymiş gibi düzenliyordu.
Jobbik partisi genel başkanı Gabor Vona 2014 seçimlerinden önce partisinin radikal sağ görünümünü değiştirerek merkez sağ bir parti görünümüne sokmuştu. Bu yeni parlamentarist görünümü ile oy patlaması yapacağını iddia etmişti. Bu sayede 2014 seçimlerinde oylarını biraz arttırmış olsa da son seçim sonuçları partinin aldığı oy oranlarında önceki seçimlere göre hiçbir artış olmadığını gösteriyor. Seçim kampanyası sırasında Orban’dan daha ılımlı gibi gözüken Vona bu başarısızlık nedeniyle seçim gecesi istifa etti. Şimdi partinin yeniden radikal sağ söyleme geri döneceği tahmin ediliyor.
Irkçı seçim kampanyası
Ülkeyi “göçmenler ülkesi” yapmayacağını ilan eden iktidardaki Fidesz lideri Orban bütün bir seçim kampanyasını göçmen karşıtlığı ve Soros’un başını çektiğini iddia ettiği bir komplo üzerine kurdu.
Dünyanın en zengin insanlarından biri ve Macaristan uyruklu bir Yahudi olan George Soros’un Açık Toplum Vakfı ülkedeki stalinist rejim devrildiğinden beri liberal demokrasinin yerleşmesi için ülkeye destek veriyor. Ancak Orban, ülkede artan anti-Semitizmden faydalanarak Soros’un ülkeyi yıkmak isteyen karanlık biri olduğunu söylüyor. Hatta Soros kelimesini genellikle Yahudi ile eşanlamlı bir şekilde kullanıyor.
Bu duruma rağmen, Orban’ı ilk tebrik eden ülke lideri İsrail Başbakanı Netanyahu oldu. Ancak ikili arasındaki yakın ilişki yeni değil. Netanyahu geçen yıl da Orban’ı ziyaret ederek Filistin sorununda İsrail’e verdiği destek için teşekkür etmişti. Orban yönetimi Yahudi kelimesini kullanmaktan çok Soros’u kullanıyor olsa da İslamofobik ve göçmen düşmanı bir yönetim. Bu nedenle İsrail’e destek veriyor. Ayrıca Netanyahu yönetiminin de Soros’la arası hiç iyi değil. Geçtiğimiz yıl Macaristan’da Soros nefreti üzerinden artan antisemit söylemler nedeniyle İsrail büyükelçisi bir uyarı mesajı yayınlamıştı. Fakat bu mesaj İsrail dışişleri tarafından düzeltildi. Dış işleri sözcüsü “Hiçbir şekilde, bu açıklama (büyükelçi tarafından yapılan), İsrail’in demokratik olarak seçilmiş hükümetlerini sürekli olarak baltalayan George Soros’un eleştirilmesi hakkının engellenmesi anlamına gelmez.” dedikten sonra Soros’a bağlı sivil toplum örgütlerini “Yahudi devletini karalamak ve kendisini savunma hakkını inkâr etmeye çalışmak”la suçlamıştı.
Otoriterleşme artıyor
Macaristan seçimleri dünyada giderek artan otoriterleşme dalgasının son halkası. Seçim atmosferindeki tartışmalar Türkiye’de yaşananlara da oldukça benziyor.
Viktor Orban bu seçimlerin "Macaristan için en önemli seçimler” olduğunu belirtiyordu. Orban'a göre seçimlerde "göçmenler” ile “uluslararası güçler” tarafından tehdit edilen Macar halkının bekası tehlikedeydi. Eğer kendisi iktidarda olmazsa Macarlığın yok olacağını ve Macaristan’ın batacağını söylüyordu.
Orban yönetimi seçimlerden önce seçim sisteminde oyların çoğunluğunu alan parti lehine değişiklikler yapmıştı. Seçim bölgeleri Fidesz'in ihtiyaçlarına göre düzenlenmişti. Seçim sistemi, muhalefet partilerini ortak adaylar çıkarmaya zorluyor.
Orban yönetimi, devlet bürokrasisini tamamıyla değiştirip, adli sistemde kontrol gücüne sahip bütün makamlara kendisine sadık yöneticiler atadı. Hükümete karşı ciddi yolsuzluk iddiaları olmasına rağmen seçimler sürecinde medyada bu iddialar fazla yer bulmadı.
Orban yönetimi medyayı da ele geçirmiş durumda. Fidesz’in kurucularından olan sağcı işadamı Istvan Simicska çok sayıda medya organını satın alarak Fidesz’in iktidara gelişine ve 2015 yılına kadar tüm politikalarına destek vermişti. Bu sayede Simicska birçok ihale almayı başarmış ve hükümetten reklam gelirleri elde etmişti. Ancak sonrasında iktidarla arası açılan Simicska elindeki medya gücünü hükümete karşı kullanmaya başlamıştı. Son seçimlerde de faşist Jobbik’e destek vermişti. Seçimlerin hemen ardından Simiscska gazete ve dergilerinin yayın hayatına son verdiğini açıkladı.
2016 yılında, sol bir çizgide olan ve ülkenin en büyük günlük gazetesi durumundaki Nepszabadsag gazetesinin de mali sıkıntılar nedeniyle yayın hayatına son vermesinin ardından ülkede güçlü bir hükümet karşıtı yayın organı kalmadı.
The Guardian’da yer alan bir habere göre devlet televizyonları seçim sürecinde açık bir şekilde iktidar yanlısı yayınlar yaptı. Guardian, resmi MTVA kanalında çalışan gazetecilerin seçime giden süreçte editörlerinden gelen talimatlarla göçmenler hakkında olumsuz haberler yaptıklarını söylediklerini de yazdı.
Orban karşıtları sokaklara indi
Seçimi Orban liderliğindeki Fidesz’in kazanmasının ardından muhalifler Budapeşte’de gösteri düzenledi. 14 Nisan Cumartesi günü gerçekleşen ve 100 bin kişinin katıldığı gösterinin ülkede son yıllarda gerçekleşen en büyük gösteri olduğu söyleniyor.
Eylemciler hile yapıldığını düşündükleri için oyların yeniden sayılmasını, medyaya uygulanan baskıların son bulmasını ve seçim yasasının değiştirilmesini talep ettiler. Seçim sisteminin ve hükümetin nefret kampanyasının seçim sonuçları üzerinde etkili olduğunu söylediler. Eylemciler "Çoğunluk biziz" ve Viktor Orban’a karşı “Vik-tatör” sloganları attı. Eyleme katılanların çoğunluğunun genç olması dikkat çekti.
Eylemi düzenleyenler daha büyük bir eylemi haftaya gerçekleştireceklerini ilan ettiler.
Özdeş Özbay
(Sosyalist İşçi)