Rakel Dink, “Savaş naralarının atılmasını, çocukların öldürülmesini bağıra bağıra yapıyorlar. Hrant’ın ölümü de böyle geldi. İfade özgürlüğünün hakkını savunanlar, susturularak cezalandırılıyor” dedi.
Boğaziçi Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler, Sosyoloji ve Tarih bölümlerinin ev sahipliğinde her yıl düzenlenen Hrant Dink İnsan Hakları ve İfade Özgürlüğü Konferansı, bu yıl da Güney Kampüsü’nde gerçekleşti. Konferansta “Şiddet zamanlarında demokrasi ve özgürlük” konusunu Fransız Marksist düşünür Prof. Etienne Balibar sundu. Konferansa Dink’in eşi Rakel Dink ve Boğaziçi Üniversitesi öğretim görevlilerinin yanı sıra çok sayıda kişi katıldı.
Mezopotomya Ajansı’nın aktardığına göre, konferansın sunumunu yapan Balibar, Dink’in ifade özgürlüğünün en istisnai ve iddialı savunmasını yaptığını belirterek, “Bu korkusuz ifade kimi yerlerde ciddi riskler doğurur. Hrant Dink de bu riski hayatıyla ödedi. Hrant Dink tam da kahraman unvanına sahip kişidir” dedi.
"Demokrasi tehdit olarak görülüyor"
Demokratik ilkelerin uygulandığı alanlarda şiddete karşı stratejilerin uygulandığını kaydeden Balibar, “Modern devletler kendilerini organize ve meşru şiddet tekelinde tanımlarlar. Kendi egemenliğini ya da devleti yönetenlerin otoritesini tesis etmek adına kendi vatandaşlarının gücünü elinden alabilir. Bu durumlarda sivil itaatsizlik dirençleri yasaklanır. Her türlü görüş imkânsızlaşır. Ancak anayasal yeterlilik ne olursa olsun bu demokrasisinin tezatıdır” diye konuştu.
Demokrasinin halkın muhalefetine ihtiyaç duyduğunu belirten Balibar, “Demokrasi rejiminin gücü kendi kırılganlıklarından gelir ya da kendi vatandaşlarına güç verenlerden ileri gelir. Bence demokrasi en radikal anlamıyla dünyanın her yerinde kısıtlanıyor, tehdit olarak görülüyor. Özellikle Akdeniz Bölgesi’nden bunu örnek göstermek mümkündür” dedi.
Otoriter rejimlerin kısıtlamaları her zaman meşru kıldığına vurgu yapan Balibar, “Özellikle yargının bağımsızlığıyla ilgili konularda. Sürekli derler ki ‘Devleti tehdit eden bir şey vardır’ Yöneticiler özellikle hesap verilmeye maruz bırakılmama çabasında olurlar eğer bu mümkün olursa ciddi bir adaletsizlik ortaya çıkar. Demokrasiyi biraz daha iyi bir yere oturtmak, yurttaşlık eylemlerini gerçekleştirmek için otonom toplum hareketler gerekir. Bu sayede politikaya katılım gerekir ve demokratik hükümet üretim süreçleri bu zamanda ortaya çıkartılır” dedi.
"Devlet cehalet perdesiyle örtülür"
Dünyada demokrasisinin endişe veren durumlarının olduğunun altını çizen Balibar, “İfade ve basın özgürlüğü ne derecede olduğuna dair zaman zaman farklılık var. Savaş zamanlarında devletlerin sansürleri karşımıza çıkıyor. Sivil kuruluşların verileri dışında 21’inci yüzyılda ifade özgürlüğü konusunda ciddi bir yozlaşma yaşanıyor. Özellikle de basın özgürlüğü konusunda. Her ne kadar baskı dönemlerinde önemli olsa da bireylerin haklarında mahrum bırakılması onları ölme götürür. Vatandaşları pasif olan bir devlet, yönettiği toplumu tanımadığını söyleyebiliriz. Bu durumda devlet bir cehalet perdesiyle örtülüdür. İfade özgürlüğü aynı zamanda bir toplumun kendini anlayabilmesini sağlar” şeklinde konuştu.
Şiddet zamanlarında kamuoyunun karşı çıkma hakkının korunması gerektiğinin altını çizen Balibar, egemenin kendini sınırlaması ve kendi yurttaşlarına gücünü uygulamaması gerektiğini belirtti. Özgürlüklerin korunması, icat edilip yayılmasının Hrant Dink’in duruşu olduğunu aktaran Balibar, Dink’in bu duruşunun hep benimseneceğini ve benimsendikçe de şiddet zamanlarının tohumunun geri duracağını ifade etti.
"Susturarak cezalandırıyorlar"
Balibar’ın konuşmasının ardından Dink’in eşi Rakel Dink, kendisine teşekkür mahiyetinde bir belge verdi. Boğaziçi Üniversitesi’nde böyle bir konferansın gerçekleştirilmesinde emeği geçen herkese teşekkür eden Dink, şunları söyledi: “Dünyanın birçok yerinde birçok değerli insanlar, emek verdikleri eğitimlerine Hrant Dink’i de ekliyorlar. Hem köprü oluşturuyorlar hem de o ülkelere Türkiye’yi anlatıyorlar. Savaş naralarının atılmasını, çocukların öldürülmesini bağıra bağıra yapıyorlar. Hrant’ın ölümü de böyle geldi. İfade özgürlüğünün hakkını savunanlar, susturularak cezalandırılıyor. Yaratılan her şey kendi tohumu içinde yaratılıyor. Aslında özgürlük de bizim içimizde yaratılmış.”