Guantanamo Hapishanesi’nde neler yaşandı?

25.12.2017 - 01:55
Haberi paylaş

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın KHK ile duruşmalarda terör zanlılarına “tek tip kıyafet” uygulaması için dünyadan bir örnek olarak gösterdiği Guantanamo Hapishanesi işkenceleri ile ünlü. 

Yeni KHK’de yer alan “tek tip kıyafet” uygulaması ile ilgili konuşan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, uygulamayı şu sözlerle savundu: “Bu Türkiye’nin kendine mahsus bir olay değil. Şu anda Amerika bunu uyguluyor. Daha ileri gideceğim, Guantanamo’da tek tip kıyafetle yaşam şekli oluşturulmuştur.” Erdoğan’ın örnek olarak gösterdiği Guantanamo, ABD’nin 11 Eylül 2001’deki saldırılardan hemen bir yıl sonra askeri hapishane olarak kullandığı Küba’daki askeri üssünün bir bölümü. Guantanamo, El Kaide ve Taliban şüphelisi mahkûmların ABD hukuku ve uluslararası anlaşmaların dışında değerlendirildiği, işkence ve insanlık dışı uygulamalarıyla ünlü bir hapishane.

2002’de askeri hapishane olarak kullanılmaya başlanan Guantanamo bütün dünyadan insan hakları savunucuları ve aktivistlerin tepkilerini toplamıştı. Dönemin ABD Başkanı George W. Bush, “teröre karşı savaş” konsepti ile birlikte terör örgütü şüphelilerinin Cenevre Sözleşmesi’ndeki hükümlere uygun olarak değerlendirilmeyeceğini savunuyordu. Bu çerçevede, ABD Guantanamo’daki tutuklulara “savaş esiri” değil “yasadışı savaşçı” veya “düşman savaşçı” adını veriyor.

Bir önceki ABD Başkanı Barack Obama, hapishaneyi kapatacağını söylemiş olsa da, çok yakında 15. yılını dolduracak Guantanamo Hapishanesi bugüne kadar 780 tutukluyu barındırdı, bugün ise 41 tutuklu bu hapishanede kalmaya devam ediyor.

Yıllar süren işkence

Yemenli Samir Naji el Hasan Mukbel, Guantanamo’da tutulan kişilerden birisiydi. El Kaide lideri Usame Bin Ladin ile çalıştığı iddiasıyla ABD tarafından gözaltına alındı ve 2002’de Guantanamo’ya götürülen ilk ekipte yer aldı. 2014 yılında Guantanamo’daki işkenceleri anlattığında 12 yıldır aynı cezaevindeydi. Bugün hâlen hakkında bir suçlama olmadan Umman’da bir hapishanede tutuluyor. Mukbel yaşadıklarını şöyle anlatmıştı:

“Senato’nun CIA işkenceleri raporunun 6 bin sayfa uzunluğunda olduğunu duydum. Benim hikayem ise, başka bir yerde geçiyor: Raporun incelediği CIA programından uzakta, Guantanamo’da. Senato’nun raporunun 6 bin sayfası, Amerikalıların onların adına neler yapıldığı konusunda kabul etmeleri gereken şeylerin sadece bir başlangıcı. Benim hikayem küçücük, dondurucu soğuk bir hücrenin sessizliğinde yapayalnız bir şekilde başlayıp bitiyor.

Size biraz önce neler yapıldığının yol açtığı şaşkınlığı görmezden gelmek için verdiğiniz savaş ve ardından neyin gelebileceğinin korkusunu yaşamak… Ya da korku, artık kimsenin size yardım etmeyeceğini anladığınızda; bildiğiniz tüm hayatın, aile ve arkadaşlarınızın çok çok uzaklarda olduğunu fark ettiğinizde gelir.”

İşkence seansları

“Hücre kapısı açılıyor. Yeni seans başlıyor, üst üste yapılan 100’üncü seans olsa gerek. Maruz kaldığım ilk sorgu periyodu sanırım, tam üç ay sürmüştü. İki ayrı sorgucu ekibi vardiyayla çalışıyordu, gece ve gündüz. Her seans beni uyandırmak için bağırmaları ile başlıyor. Daha sonra suratıma ve sırtıma vuruyorlardı. O kadar uykuya muhtaçtım ki başım sanki yüzüyordu. Bu odanın tüm duvarlarına fotoğraflar yapıştırılmıştı. Benden fotoğraftaki kişilerin kimliğini vermemi talep ediyorlardı, ama ben onları tanıyıp tanımadığımı kestirebilmek için bile zar zor odaklanabiliyordum. Bağrışlar ve hakaretler yükseliyor, ardından köşedeki bir adama başlarıyla işaret veriyorlar. Koluma bilmediğim bir maddeyi iki kez enjekte ediyor. Son bildiğim şey bu.

O dondurucu soğuk hücre. Hücre kapısı açılıyor. Bu sefer gardiyanlar sanki vahşi hayvanlar gibi korkunç bir korna sesi çıkararak içeri giriyorlar.”

Tecavüz tehdidi

“Tüm bu olanları protesto etmek adına bana getirdikleri azıcık yemeği yemeyi reddetmeye çalıştım. Sorgucu bana güldü, sonra sinirlendi, yüksek sesle küfretmeye başladı, ordu yemek tepsisini kafamdan aşağıya boşalttı. Köşedeki adama beni damardan beslemesini söylediler. Kanatana kadar iki farklı yerden koluma tüp taktılar.

Dondurucu soğuk hücre. Kapı açılıyor. Bu sefer gardiyanlar beni yere iterek sırtımda tepiniyorlar. Sorguculara artık yemek yememeye devam edemeyeceğimi söylüyorum. Yemeği yere atıyorlar ve bana bir domuz gibi yememi söylüyorlar. Tuvalete gitmeme izin vermiyorlar. Daha da acı verici hale gelmesini izliyorlar, çevirmen altıma işersem bana nasıl tecavüz edeceklerini anlatırken gülüyorlar.”

Cinsel taciz

“Dondurucu soğuk hücre. Hücrenin kapısı açılıyor. Ayağa kalkıp Amerikan bayrağını selamlamaya zorluyorlar.

Sinema odasını andıran bir yerdeyim, diğer mahkumların işkenceye uğradığını gösteren videolar izlemek zorunda bırakılıyorum. Sonra onlar için dans etmem gerektiğini söylüyorlar, onlar ayağımdaki zincirleri çektikçe daireler çizerek dolaşmamı istiyorlar. Her karşı koyuşumda en özel yerlerime dokunuyorlar.

Dondurucu soğuk hücre. Kapı açılıyor. Yağmur yağmış ve her yerde çamur birikintisi var. Zincirlerle bağlı olduğum için yürüyemiyorum, beni bile bile çamurların içinde sürüklüyorlar.”

Neoliberal işkence

Guantanamo aynı zamanda neoliberalizm, savaş politikaları ve işkencenin iç içe geçtiği bir yer. Yazar Naomi Klein, Şok Doktrini isimli kitabında Guantanamo Hapishanesi’ni şöyle anlatıyor:

“Tutsaklar götürülecekleri yere varır varmaz, bir kısmı CIA ya da ordu tarafından değil, bu işi üstlenen özel şirketlerce yerleştirilen sorgucularla yüz yüze gelmektedirler. Web sitesi www.IntelligenceCareers.com’u yöneten Bill Golden’a göre ‘Bu alandaki nitelikli karşı-istihbarat uzmanlarının yarısından çoğu taşeronlar adına çalışmaktadır’. Eğer bu sözleşmeli sorgucular kazançlı işler çıkarmak istiyorlarsa, sorgulanan kişi hakkında ‘dava açmaya yeterli’ bilgileri alabilmeleri gerekir. Tam da kötü muameleyi körükleyen bir dinamiktir bu: Tıpkı işkence altındaki tutsakların genellikle acıya maruz kalmamak için her şeyi anlatmaları gibi, taşeronlar da güvenilirliğine bakmaksızın, istenen bilgiyi temin etmek için gerekli her tür tekniği kullanmak üzere güçlü bir ekonomik teşviğe sahiptirler.”

Bültene kayıt ol