Trump'ın Kudüs hamlesi ne anlama geliyor?

21.12.2017 - 13:23
Haberi paylaş

Özdeş Özbay, ABD Başkanı Donald Trump'ın Kudüs'ü İsrail'in başkenti olarak tanımasının ne anlama geldiğini tartışıyor. 

ABD Başkanı Trump iç politikada sıkıştıkça dış politikada radikal ve tehlikeli adımlar atıyor. Trump Başkanlığa gelir gelmez Rusya ile ilişkileri sebebiyle soruşturmaya uğramıştı. Amerikan egemen sınıfındaki çatışmalar da Trump yönetiminde kaotik bir duruma yol açmıştı. Yönetimde üst düzey yetkililer sık sık istifa ediyor veya kovuluyorlar.

Trump iç politikada köşeye sıkıştıkça Kuzey Kore ve Ortadoğu siyasetinde agresifleşiyor. Kuzey Kore’de ülkeyi dünyadan sileceğini söyleyecek kadar ileri gidebildi. Ortadoğu’da önce Katar Krizi şimdi de Kudüs açıklaması ile krizi körüklüyor. Suriye’de IŞİD’e karşı operasyona girişmişti ve Rusya ile arası giderek açılıyor.

Trump hakkında süren Rusya ile ilişkileri konusundaki soruşturmalar, taciz davaları, yönetim kadrosunda yaşadığı sorunlar ve yaklaşan parlamento seçimleri Trump’ın gündemi değiştirecek radikal dış politika hamleleri gerçekleştirmesine neden oluyor. Böylece yükselttiği milliyetçilik etrafında eleştirilerin üzerini kapamayı amaçlıyor.

ABD’yi hegemonik kılma siyaseti

Trump ayrıca ABD emperyalizminin 21. yüzyılın hegemonik gücü olarak kalmasını sağlamak için de askeri avantajını kullanabileceği hamleler yapıyor. Ekonomik olarak özellikle rakibi Çin’e karşı gerileyen ABD; Gürcistan, Ukrayna ve Suriye’de de üstünlüğü Rusya’ya kaptırdı. ABD hala dünyanın en büyük silah gücü olması avantajına yaslanarak rakiplerine gözdağı vermeyi amaçlıyor. Kudüs bu politikanın son halkası oldu.

Trump’ı iç politikada bekleyen zorluklar

2018’in Aralık ayında ABD’de Temsilciler Meclisi’nde 435 koltuk ve Senato’da 33 koltuk için seçimler gerçekleşecek. Ayrıca 39 eyalette yerel seçimler de gerçekleşecek. Bu seçimler Trump’ın Başkanlığa devam edip etmemesi açısından hayati öneme sahip.

Trump’ın partisinin Kasım ayında yapılan iki eyalet meclisi seçiminde çoğunluğu ve geçen hafta Alabama eyaletinde yapılan senato seçiminde sandalyeyi Demokratlara kaptırdığını göz önüne aldığımızda Trump’ı zor bir yıl bekliyor.

Amerikan egemen sınıfındaki çatışma kendini Trump yönetimindeki sık sık yaşanan değişimle de gösteriyor. Bugüne kadar Trump yönetiminden 12 kişi istifa etti veya istifa etmeye zorlandı, 3 kişi Trump tarafından görevinden kovuldu, 4 kişinin de görevleri değiştirildi.

Trump’ın FBI Başkanlığına atadığı Michael Flynn’in Rusya ile ambargo konusunda görüşmesi hakkında FBI’a yalan söylemesi de Trump’ı sıkıştırıyor. Trump her ne kadar Flynn’i kovsa da görüşme seçim kampanyası sırasında yaşanmıştı.

Aralarında Merkezi Haber Alma Teşkilatı (CIA) ve Ulusal Güvenlik Kurumu (NSA)’nın da bulunduğu istihbarat örgütleri, Ocak 2016'da hazırladıkları raporda, Rus hükümetinin en üst düzeyde seçim sonuçlarını ve seçmen kararını etkilemek için doğrudan müdahale ettiğini belirtmişlerdi. Bu konuda birden fazla soruşturma sürüyor.

Sürmekte olan soruşturmalardan en önemlisi Trump’ın kampanyası ile Rusya’nın doğrudan bir ilişkisi olup olmadığı hakkında. Soruşturmanın Trump’ın seçim kampanyası danışmanlarından Papadopolous’a ulaşması sonucu Papadopolous itirafçı oldu ve Rusya’dan para aldığını itiraf etti. Soruşturma Trump’ın yakın çevresine ve oğluna kadar ulaşmış durumda.

Trump bu zorluklara uğraşırken birkaç hafta önce Trump tarafından tacize uğradığını söyleyen 19 kadın da ABD başkanının soruşturulmasını talep ettiler. Trump ayrıca içeride büyük bir toplumsal muhalefetle de sarsılıyor. Kadın düşmanı açıklamaları ile seçim kampanyasını sürdürürken, Başkanlık koltuğuna oturduğu gün Washington’da 500 bin kadın protesto gösterisi yapıyordu. Aynı gün tüm dünyada milyonlarca insan Trump’a karşı sokağa çıkmıştı. İktidara gelir gelmez imzaladığı Kuzey Dakota Boru Hattı Projesi nedeniyle tüm ülkede binlerce insan sokağa inip protesto eylemi gerçekleştirmişti.

Altı Müslüman ülkenin vatandaşlarına ABD’ye seyahat yasağı koymasının ardından da binlerce insan havaalanlarını işgal ederek göçmenlerle dayanışma gösterip seyahat özgürlüğünü savunmuştu. ABD başkanı koltuğa oturmasının yüzüncü gününde de iklim aktivistleri tarafından protesto edilmişti. Paris İklim Anlaşması’ndan çıkılmasını protesto eden onbinlerce Amerikalı ikim adaleti talep etmişti.

Trump’ın Kudüs üzerine yaptığı açıklamadan hemen sonra Dışişleri Bakanı Tillerson Kudüs’e büyükelçilik açılmasının “büyük ihtimalle iki yıl gerçekleşmeyeceğini” duyurması bu hamlenin iç politikadaki sıkışma sebebiyle atılan popülist bir adım olduğunu gösteriyor. 

Yükseltilen militarizm ve silah ticareti

Trump seçim kampanyası boyunca müttefiklerinin artık güvenlikleri için kendi paralarını harcamaları gerektiğini söylüyordu. Başkanlığa geldiğinden beri de sürekli olarak dünyada silahlanmayı arttıracak hamleler yapıyor. Bu şekilde ABD ekonomisini de toparlamayı amaçlıyor.

Suriye’ye müdahale etmeye başlamasının ardından Suudi Arabistan’a bir ziyarette bulunmuş ve 350 milyar dolarlık silah anlaşması imzalamıştı. Hemen ardından Kuveyt Krizi başlamış bu kez de ambargoya uğrayan Kuveyt ABD’den 12 milyar dolarlık savaş uçağı alımı için anlaşma imzalamıştı.

Trump, İran’ın nükleer anlaşmasına uymadığını söylemesinin ardından İran, Amerikalı Boeing şirketi ile 8 milyar dolarlık uçak alım anlaşması imzalamıştı.

Kuzey Kore ile yaşanan karşılıklı nükleer gerilimin ardından Trump Japonya, Güney Kore ve Çin’e ziyarette bulunup üç ülke ile de ticaret, enerji ve silah alımı konularında anlaşmalar yapmıştı. Kuzey Kore gerginliğinin en fazla etkilediği ülkeler Japonya ve Güney Kore savaş uçağı ve savunma amaçlı roket sistemleri alımı konusunda ABD ile anlaştılar. Trump bu anlaşmaları “bu bizim için çok sayıda istihdam demek” sözleri ile duyurmuştu. Çin ile de 250 milyar dolarlık ticaret anlaşması yaptığını açıkladı.

Özdeş Özbay 

(Sosyalist İşçi) 

Bültene kayıt ol