Chirac Vakfı Çatışmaların Önlenmesi Ödülü'nü Paris'te Hrant Dink Vakfı adına alan Rakel Dink, tüm dünyada ırkçılığın yükselişine işaret etti, mülteciler konusunda ise devletlerin tutumlarının ibretlik olduğunu söyledi.
Fransa'nın eski Cumhurbaşkanı Jacques Chirac tarafından kurulan Chirac Vakfı, 2017 Chirac Çatışmaların Önlenmesi Ödülü'nü Hrant Dink Vakfı adına Paris'teki Quai Branly Müzesi'nde yapılan tören ile Rakel Dink'e takdim etti.
Bianet'in haberine göre, Rakel Dink, ödül töreninde yaptığı konuşmada, "2007 yılında ailemizin başına gelen felaketin ardından bu Vakfı dostlarla birlikte kurma kararı aldığımızda tek bir niyetimiz vardı: Hrant'ın mücadelesini bu kurumla sürdürmek, hayatımızda oluşan büyük boşluğu onun insan hakları mücadelesiyle doldurmaya çalışmak" dedi ve şunları kaydetti:
"Onu hedef gösteren, düşmanlaştıran, öldüren ırkçı zihniyet, bugün sadece Türkiye'de iktidardan pay almaya çalışmakla kalmıyor, dünyada da yükseliyor, yeni "öteki"ler ve "düşman"lar yaratıyor, duvarlar örüyor. Bu dünyada o kadar acı yaşandı ki, artık yetmez mi? Bu kadar kan ve gözyaşı yetmez mi? Acıları çoğaltmak yerine, var olan acılara şifa olma yollarını aramak gerekmez mi? Devletlerin amacı öldürmek değil yaşatmak olmalı! Çünkü Tanrı bize 'korkaklık ruhu değil, güç, sevgi ve özdenetim ruhu vermiştir' [İncil, 2.Timoteos 1:7]
"Yerinden yurdundan edilmenin ne demek olduğunu bilen bir Ermeni olarak bugün milyonlarca mültecinin köklerinden kopup dünyaya savrulduğunu görmek ayrı bir acı veriyor. Bu durumla ilgili devletlerin reaksiyonunu izlemek ise ibretlik... Maalesef nefret söylemi tüm dünyada yükseliyor ve insanları kendi dini veya etnik mahallelerine daha da kapanmaya yöneltiyor.
"Yuvamız Türkiye'de ayrımcılıkla mücadele ediyoruz"
"Hrant Dink'i öldüren ırkçı ziyniyet sadece gücü elinde tutmakla kalmıyor hâlâ bütün dünyada yayılıyor" dedi ve ekledi:
"Ancak yükselen yalnızca nefret söylemi değil. İnsan haklarını savunanların sesi de daha çok yükseliyor. Vakfımızın amacı, kendi yuvamız Türkiye'den başlayarak ayrımcılıkla mücadele etmek, diyalog ve barış dili kurmak, farklı kimlikleri yakınlaştırmak, kültürel mirası korumak, Türkiye-Avrupa Birliği ilişkilerini geliştirmek, duvarlar örülen bir dönemde sınırları açmak, Türkiye-Ermenistan ilişkilerinin gelişmesine katkı sunmak ve en önemlisi insanların kafalarındaki sınırları aşmak.
"Biz bütün bunlar için Türkiye'de Ermeni, Türk, Kürt, Müslüman, Hristiyan birlikte çalışıyoruz. Dünyada aynı idealler için çalışan, insan hakları mücadelesini yürüten büyük ailenin bir parçası olmak bize onur veriyor. Bazen dev dalgalara karşı verilen bir mücadele hissi verse de ne Türkiye'de ne de dünyada yalnız olmadığımızı bilmek bize umut veriyor."