Cumhuriyet Halk Partisi (CHP), son günlerde Kürdistan bağımsızlık referandumuna yönelik çıkışlarıyla MHP’ye rahmet okutmaya başladı.
Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğu’nun “adalet” için yollara düşen CHP’nin, konu Kürtlerin meşru hakları olunca sergilediği tavır, bu partinin adaletten ne anladığını göstermesi için iyi bir test oldu.
İstanbul Milletvekili Enis Berberoğlu’nun tutuklanmasına tepki gösteren, neredeyse hergün “basın özgürlüğü” için avaz avaz bağıran CHP’liler, konu Kürt medyası olunca en katı zihniyetlilerden önce davrandı.
CHP’li İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal, Rûdaw TV’nin Türksat üzerinden yayın yapmasına ilişkin TBMM’ye akıllara durgunluk veren bir soru önergesi verdi. Adeta ihbar niteliğindeydi. Tabii o sırada “basın” ve “özgürlük” kavramlarını unutmuştu.
Partinin Dış İlişkilerden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Öztürk Yılmaz da hızını alamadı savaş çığırtkanlığı yaparak şunları söyledi:
"Hükümetin Barzani'ye, 'Bu sevdadan vazgeç' deyip 24 saat süre vermesi lazım. Eğer bu süre içinde geri atım atmıyor ve hala hükümetten ve Türkiye'den giden sesleri ayağının altına alıp çiğniyorsa o zaman askeri, siyasi ve ekonomik tedbirler içeren bir paket hazırlanması lazım. '24 saat süre verilmesi lazım' dedik, eğer uymazsa ne yapılaması gerektiği Milli Güvenlik Kurulunda değerlendirilecektir. Ama bazı hususlar var; anladığı dilden konuşmak diye bir kavram vardır diplomaside. O anladığı dilden konuşmak gerekir."
Evet bu sözler, daha düne kadar, “Biz oradaki Kürt kardeşlerimize bir yaptırım uygulamamalıyız. İşler o noktaya gitmemeli. Öyle bir durumda kardeşlik hukukunun ötesine geçmiş olur. Yani yaptırım dediğiniz zaman Kore’ye, Rusya’ya, Libya’ya, Kaddafi’ye, Esad’a, İran’a yapılan yaptırımlardan bahsediyoruz” diyen Öztürk Yılmaz’a ait.
Aynı Öztürk Yılmaz, Erbil yönetiminin kendilerini muhatap almamasından şikayet ediyordu.
Mağdur edebiyatı yapan, adalet, özgürlük, barış çağrıları yapan ve hükümeti suçlayan anamuhalefet partisi, hükümeti kışkırtıyor. Peki bunca çelişkiye düşüp bütün bunları yaparak neyi ispatlamaya çalışıyorlar? Şoven kesimlere cici görünme çabası mı bu?
Zaman zaman Türkiye'deki Kürtlere "kardeşlik" mesajı veren CHP, seçim zamanlarında hangi yüzle Kürtlerden oy isteyecek? Parti yönetimi, bu tavırla AK Parti'deki Kürt oylarını alabileceğini mi düşünüyor?
CHP, cumhuriyet tarihi boyunca Kürtlere karşı işlediği suçların hesabını vermemişken, daha da ileriye gidip, Türkiye’nin sınırları dışındaki meşru bir Kürt yapısına saldırmayı görev addediyor. Sosyaldemokrat geçinen bir partinin, milletlerin en doğal haklarından biri olan kendi kaderini tayin hakkına bu denli karşı çıkması, saf Kürt düşmanlığından öte bir şey değildir.
İbrahim Lewend
(Rudaw)