Büyükada'da 11 gün önce gözaltına alınan insan hakları savunucularından 7'sinin ifade işlemleri tamamlandı. Neyle suçlandıklarını yeni öğrenen aktivistler, savunmalarını pazartesi günü savcılıkta yapacaklar.
Büyükada'da 5 Temmuz'da gerçekleştirdikleri insan hakları savunucularının korunması programı kapsamında yapılan toplantı sırasında polis operasyonuyla gözaltına alınan 10 insan hakları aktivistinin ifade işlemleri bugün de devam etti.
Aralarında Uluslararası Af Örgütü Türkiye Şubesi Direktörü İdil Eser, Helsinki Yurttaşlık Derneği'nden Nalan Erkem ve Özkem Dalkıran'ın bulunduğu on insan hakları aktivistinin avukatlarından Erdal Doğan, emniyetteki son durumu Artı Gerçek'e anlattı.
Yedi aktivistin ifadesinin bittiğini diğer iki kişinin işlemlerinin ise bu gün sona ereceğini belirten Doğan, gözaltındakilerin tamamının savunmalarını savcılıkta ve avukatların huzurunda yapacaklarını açıkladı.
Vatan Vatan Emniyet Müdürlüğü'ndeki sorgular hakkında da bilgi veren Doğan, insan hakları aktivistlerinin otel personelinin savcılıkta tanık olarak dinlenmelerini talep ettiğini de söyledi:
"İfadesi alınan 7 insan hakları savunucusunun tamamı suçlamalardan daha yeni haberdar olduklarını, kısıtlama kararı olduğundan dolayı, neden suçlandıklarını ve gözaltına alındıklarını bilmediklerini, bu nedenden dolayı hüküm içeren, yargı içeren, suç isnatları içeren soruları kabul etmediklerini söylediler. Savunmalarını savcılıkta avukatları huzurunda ayrıntılı vereceklerini ve aynı zamanda bu konudaki gizli olmayan toplantının otel kayıtlarının ve otelde görevli tanıkların da savcılıkta hazır edilmesini talep ettiler."
Baskında tutulan polis yakalama ve el koyma tutanağı, soruşturmanın ilk gününden itibaren bir çok soru işaretine neden olmuştu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Büyükada baskını ile ilgili olarak eldeki bilgilerin polis tutanaklarından ibaret olduğunu belirtmiş ve yargının kararını beklediklerini ifade etmişti. Üzerinde kısıtlılık kararı bulunan soruşturma dosyasında yer alan polisin yakalama ve el koyma tutanağında ise Adalar Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 5 Temmuz 2017 tarihli yazısında Ascot Otel’de terör örgütüne üye olma soruşturması kapsamında otel toplantı odası ve otele bağlı oda ve müştemilatlarda arama yapılması ve elde edilecek suç unsurlarına el konulmasının istenildiği belirtildi.
Tutanakta şöyle denildi: “Personelce görevin önemi göz önüne alınarak savcılık müzekkeresinde belirtilen hususların doğruluğu göz önüne alınarak herhangi bir delil kaybı yaşanmaması adına bahse konu otele baskın niteliğinde gidilerek otelin girişinin üst katında bulunan toplantı odasının önüne gidilmiş, şahısların toplantı halinde olduğu görülmüş, şahısların toplantı odasında oval şekilde oturdukları görülmüş, şahıslara yüksek sesle polis diye seslendikten sonra polis tanıtma kartlarımız gösterilmiş ve şahıslara Adalar Cumhuriyet Başsavcılığı kararımız olduğu açıkça söylenmiş ve karar numarası yüzlerine karşı okunmuş, toplantı odasında aşağıda açık kimlik bilgileri yazılı olan 12 şahsın kontrolü sağlanmış ve şahısların kimlik tespiti ve üst arama işlemine geçilmiştir.”
Yine tutanaklara göre katılımcıların gözaltı sırasında cep telefonu, bilgisayar ve diğer elektronik aletlerine el konuldu. Hukukçular, bu aletlerin imajları yani içeriklerinin kopyası alınmadan yapılan bu işlemin 'delil güvenliğini' de tehlikeye soktuğunu söylüyor.
Tutanakta dikkat çeken baka bir ayrıntı ise soruşturmanın “terör örgütü üyeliği” suçundan yürütüldüğünün belirtilmesine rağmen herhangi bir terör örgütü ismine yer verilmemesi.