OHAL ve KHK ile yapılan ihraçlarla ilgili bir rapor hazırlayan Af Örgütü, ‘Gelecek Karanlık’ diyor. Uluslararası Af Örgütü’nün bu raporuna göre ihraçlar siyasi saiklerle ve keyfi olarak yapılıyor.
Uluslararası Af Örgütü, Türkiye’de aylardır süren olağanüstü hal (OHAL) raporunu açıkladı.
“Gelecek Karanlık: Türkiye’de İhraç Edilen Kamu Çalışanlarına Yönelik Sonu Gelmeyen Baskılar” başlıklı raporda, “Keyfi İhraçlar” ve “İhraç Edilen Kamu Çalışanları – Sivil Ölüm mü?” gibi başlıkların yanı sıra, ihraçlar karşısında etkili bir itiraz yolunun olmayışı yer alıyor.
Gazete Karınca’nın haberine göre; raporda ayrıca hükümete, Türkiye’nin müttefiklerine, Avrupa Birliği’ne ve Avrupa Konseyi’ne tavsiyeler var.
“Keyfi” ve “siyasi saikler” ile yapılan binlerce ihraç
Kanun Hükmünde Kararnameler (KHK) kapsamında görevlerinden keyfi bir biçimde ihraç edilen 100 binden fazla kamu çalışanına odaklanan raporda, KHK ile düzenlenen kamusal ihraçların insan haklarını açık şekilde ihlal ettiği belirtiliyor.
Raporda “keyfi” ihraçlarla ilgili özetle şu ifadeler yer alıyor:
“İhraçların hangi sebeplerle yapılmış olabileceğine dair açık bir kıstasın ortaya konulmaması ve bireysel kanıtların yokluğu, keyfi bir şekilde gerçekleştirilen ihraçların öç alma, siyasi mensubiyet ve hatta kişisel husumetlerden ötürü de yapılabilmesini kolaylaştırdı. Hükümetin kendisi dahi bu süreçle birlikte intikam alma potansiyelinin doğduğunu kabul etmek durumunda kalarak, bu türden istismarlar konusunda soruşturmalar başlatılacağını duyurdu.
Bireysel olarak verilen kararlar bulunmadığından, amirlerin çalışanlarını meslekten çıkarırken ne tür bir niyetle hareket ettiklerini teyit etmek mümkün değil. Ancak Uluslararası Af Örgütü’nün görüştüğü ihraç edilen kişiler tarafından verilen bilgiler, bu kişilerin ihraç edilme nedenlerinin AK Parti hükümetine siyasi olarak muhalif olmaları ya da böyle algılanmaları, sendikacılık faaliyetinde bulunmaları veya diğer türlü aktivist çalışmalar yürütmelerinden kaynaklandığı izlenimi veriyor.
İhraçların geniş kapsamlı bir şekilde gerçekleştirilmiş olması, meslekten çıkarılan kişiler arasında sendika temsilcilerinin, siyasi aktivistlerin, insan hakları aktivistlerinin ve toplumun muhafazakâr kesiminde yer alıp hükümeti eleştirdikleri bilinen kimselerin yer alması ve 2016 tarihli darbe girişimin ardından 120’den fazla gazetecinin tutuklu yargılanmak üzere cezaevine konulmaları da dâhil olmak üzere muhalefete yönelik geniş kapsamlı baskıların bulunması, ihraçların çok büyük bir kısmının keyfi, adaletsiz ve/veya siyasi saiklerle yapıldığına dair endişeleri artırıyor.”
Etkin itiraz yolu yok
Raporda, ihraç edilenlerin başvurabilecekleri mahkeme olmadığı ve AİHM’nin de buna rağmen iç hukuk yollarının tüketilmesi şartını aradığı belirtiliyor.
Ayrıca 16 Mayıs’ta üyeleri atanan OHAL Komisyonu’nun ise bağımsız olmadığı ve iki yıllık görev süresi içinde günde yüzlerce başvuruya ilişkin karar vermesi gerekeceği de raporda vurgulanan bir diğer nokta:
“İhraç edilen kamu çalışanlarının karşı karşıya olduğu bir hayli belirsiz gelecek, bu kişilerin ihraç edilmelerine karşı itirazda bulunabilecekleri etkili bir mekanizmanın olmayışından ötürü daha da belirsiz bir hale geliyor. Hâlihazırda Türkiye’de hiçbir mahkeme ihraçları denetleme yetkisinin olduğunu kabul etmiyor. Olağanüstü hal kapsamındaki ihraç işlemleri ile kurumların kapatılmasını incelemek için kurulan geçici komisyonun 16 Mayıs’ta atanan yedi üyesinin de ne bağımsızlığı ne de içlerinde yer alacakları mekanizmayı etkili kılabilecek bir kapasitesi bulunmuyor. Komisyonun önüne gelecek dosya yükünü eritebilmesi için, üyelerin, komisyon için öngörülen iki yıllık görev süresi içinde günde yüzlerce karar alması gerekecek. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi de şimdiye dek ihraç edilen kişiler tarafından önüne getirilen başvuruları, ihraçlara karşı iç hukuk yolları tüketilmediği gerekçesiyle reddetti.”