İTÜ’deki Onur Yürüyüşü OHAL gerekçe gösterilerek iptal edildi

08.05.2017 - 17:26
Haberi paylaş

İstanbul Teknik Üniversitesi’de (İTÜ) düzenlenmesi planlanan LGBTİ Onur Yürüyüşü yasaklandı.

İTÜ Cinsiyet Kimliği Ve Cinsel Yönelim Çalışmaları Kulübü Cins Arı, 2015’te Onur Haftası kapsamında kampüs içinde bir Onur Yürüyüşü düzenlemişti. 2016’da güvenlik gerekçe gösterilerek engellenen yürüyüş, bu sene de OHAL gerekçesiyle engellendi.

Yasaklamanın üzerine bir açıklama yapan Cins Arı “LGBTİ+ olmaktan onur duymaya rektörlük de OHAL de engel olamaz. Biz her türlü varız ve var olmaya devam edeceğiz” dedi.

Konuyla ilgili Marksist.org'a konuşan bir İTÜ öğrencisi, şunları söyledi:

"Onur yürüyüşünün iptali özelinde bir iki cümle edilebilir ama buradan yola çıkılarak rektörlüğün genel tutumu hakkında bir sürü şey söyleyebilirim. Bu seneki onur yürüyüşü OHAL gerekçe gösterilerek iptal edildi.

Ancak geçen sene de buna benzer güvenlik vb. gibi sudan sebeplerle iptal edilmişti. Daha bu cuma elektrik elektronik fakültesinde bir iş cinayeti gerçekleşti. Ondan önce de öğrencilerin yaptığı hayır kampanyalarına ÖGB (Özel Güvenlik Birimi) müdahale etti, hatta asistanları ve öğrencileri evlerinden gözaltına aldı.

Taşkışla’da mimarlık dekanı da rektörden geri kalmıyor. Taşkışla sahnesinin çalışma yerini gene sudan bahanelerle ellerinden aldı.

Anlayacağınız başa geldiğinden beri asistanlara ve öğrencilere savaş ilan eden Rektör Mehmet Karaca için OHAL, hâlihazırda sahip olduğu dışlayıcı ve baskıcı perspektif açısından bulunmaz bir fırsattı.  

Bir zamanlar sol bildiri ve afişlerle dolu olan yemekhane şimdi bomboş. Yalnızca geçen hafta nefret söylemleri ve intikam yeminleriyle dolu bir ülkücü broşürü gördüm. Ona izin var. Yani sudan bahaneleri dahi seçici geçirgen.

İTÜ'de kampüsün her tarafı restoranlara satıldı ve bu restoranların öğrenciye hitap etmeyen fahiş fiyatlı menüleri var. Tüm kampüs teknokent dolu. Ama geçen ay tüm kulüplerin geliri ciddi derecede azaltıldı. Sebep olarak "maddi sıkıntılar" gösterildi ancak üniversitenin bütçesi şeffaf oladığı için bu paranın nereye gittiğini dahi soramıyoruz. 

Biz Marksizm 2017’nin bildirisini dağıtmaya çalıştığımızda "cumhurbaşkanına hakaret var" diye bir arkadaşımızı taciz etmişlerdi.

OHAL’den önce rektörlüğün bu tutumuna karşı bir direniş vardı. Asistanlar vs. kendi aralarında dayanışma içindeydi.  Ama rektör hukuksuz şekilde doktora süresini kısaltıp bazı hocaları atmaya çalıştı. Aralarında Gezi döneminden “kırmızılı kadın” olarak tanıdığımız Ceyda Sungur Aka’nın da bulunduğu hocalarımız dava açıp haklarını geri kazandılar. Fakat rektörlük bu davanın sonucunu dahi uzun süre tanımamakta ısrar etti."

Bültene kayıt ol