Kaos GL Derneği, 2017 yılında homofobik ve transfobik nefret suçuna maruz kalan ya da tanık olanları araştırmaya katılmaya çağırıyor. Araştırma sonuçları rapor olarak yayınlanacak.
Kaos GL Derneği, 2017 yılında Türkiye’de işlenen homofobi ve transfobi temelli nefret suçlarını izlemek için bir araştırma yürütüyor. Araştırma, lezbiyen, gey, biseksüel, trans ve intersekslere (LGBTİ) dönük insan hakları ihlallerinin raporlanması için kullanılacak.
Araştırma sonucunda elde edilen bilgiler analiz edilerek cinsel yönelim ve cinsiyet kimliği temelli nefret suçlarına dair 2017 yılı raporu hazırlanacak. Rapor, ulusal ve uluslararası kuruluşlar ile paylaşılarak Türkiye için her bakımdan yeterli bir nefret suçları mevzuatı ve politikası geliştirilmesi için harcanan çabalara katkıda bulunacak.
Araştırmaya katılmak için tıklayınız.
2015’te en az 407 homofobik ve transfobik hak ihlali!
Geçtiğimiz yıl yürütülen araştırmanın sonuçları yakında duyurulacak. 2015 yılı homofobi ve transfobi temelli nefret suçları raporuna ise bu bağlantıdan ulaşabilirsiniz.
Kaos GL’nin 2015 Nefret Suçları Raporu’na göre; 172 yanıtlayan 407 ihlal bildirdi. 407 ihlalin 8’i polise bildirildi. Mağdurların çoğu kolluk kuvvetlerinden korkarken; olayların yarısından fazlasında saldırılar iki veya daha fazla sayıdaki görgü tanığının gözü önünde gerçekleşti.
Araştırmanın anahtar bulguları şöyleydi:
*Homofobi veya transfobiye dayalı nefret suçlarının büyük kısmı okulda, evde, evin civarında, toplu taşıma araçlarında veya duraklarında; kafe/barlarda veya diğer kamusal alanlarda işlendi.
* Mağdurlar, ortalama olarak vaka başına ikiden fazla hak ihlaline uğradılar: 172 yanıtlayan 407 ihlal bildirdi. Çoğunlukla, cinsel yönelim veya cinsiyet kimliğine dayalı nefret söylemleri ve aşırı şiddet (işkence) tehdidi, “daha ağır” ihlallere eşlik etti. Fiziksel şiddet üçüncü sırayı aldı.
*407 vakadan 82’si cinayete teşebbüs, fiziksel şiddet, silahla yaralama, tecavüz veya diğer cinsel saldırıları içeriyor. Bunların 8’i polise bildirildi, 7’si mahkemeye taşındı. 15 vakanın tanıkları ise mahkeme süreci hakkında bilgi sahibi değildi.
*Mağdurların çoğu ailelerinden ve kolluk kuvvetlerinden ciddi biçimde korkuyorlardı. Mahkemelere veya diğer devlet aygıtlarına güvenmiyorlardı. Bu nedenle de kolluk kuvvetlerine veya mahkemelere son derece az sayıda olay ihbar edildi.
*Vakaların üçte ikisinde failler iki veya daha fazla sayıda kişiden oluşuyordu.
*Olayların yarısından fazlasında saldırılar iki veya daha fazla sayıdaki görgü tanığının gözü önünde yapıldı.
*Görgü tanıklarının yarısından fazlası (%61) olaylara tepki vermedi. Yaklaşık beşte biri (%21) mağdurları destekleyici tavır aldı.
*172 vakanın 45’inde mağdurlar yaralandı; 20’si tıbbi yardıma başvurdu. 6 vakanın tanığı olay sonrasında mağdurun tıbbi yardıma başvurup başvurmadığını bilmiyor.
*Mağdurların çoğu olayların ardından ciddi psikolojik tahribata uğradı ve bu zarar uzun süreli etkileriyle mağdurun hayatını birçok bakımdan kötüleştirdi. Çok az sayıda mağdur travma sonrası stres bozukluğu, depresyon, anksiyete, öfke veya paranoyadan kaynaklı ciddi sorunların üstesinden gelmek üzere profesyonel destek aldı. Psikolojik tedavi gören mağdurların yarıdan fazlası tam olarak iyileşemediklerini ifade etti.
Raporlama hakkında
İzleme ve raporlama sürecinde Türkiye’nin de tarafı olduğu Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı’nın (AGİT) kriterleri referans alınıyor.
Nefret suçları cinayet, cinayete teşebbüs, aşırı fiziksel şiddet, cinsel saldırı, taciz, mala zarar verme, kundaklama, tehdit, psikolojik şiddet ve önyargı saikli diğer vakalar biçiminde kategorize ediliyor.
Anket içeriğinde mağdurun cinsel yönelimi, cinsiyet kimliği, failin sosyal kimliği, saldırı mekânı, kamu organlarının ve yetkililerinin suça karşı yanıtı özellikle inceleniyor.
31 Aralık 2017’ye dek sürecek izleme hakkında bilgi almak veya destek vermek için [email protected] ile iletişime geçilebilir.
Nefret suçları hakkında
Bütün suçlar nefret motivasyonu taşımadığı gibi, azınlık ya da dezavantajlı kimliklere mensup kişilerin mağduru oldukları suçların hepsi de nefret suçu olmayabilir. Mesela, bir LGBTİ birey öldürüldüğünde bu doğrudan bir nefret suçu mudur? Ya da öldürülenin cinsel yönelimi ya da cinsiyet kimliği bu suça nefret suçu diyebilmek için yeterli midir?
Bir suça nefret suçu diyebilmek için pratik olarak iki soru sorulabilir:
1- Suç teşkil eden bir fiil var mı?
2- Nefret saiki mevcut mu?
Bu iki şart bir arada mevcutsa ancak, nefret suçundan bahsedilebilir. Birinci şartın var olup olmadığının tespiti, işlenen fiilin Ceza Kanunu’nda bir yaptırıma bağlanıp bağlanmadığıdır. Fiil, kanun tarafından ceza öngörülen fiillerdense birinci şartımız gerçekleşmiş demektir. İkinci şart yani nefret saikinin tespiti için aynı kolaylık ne yazık ki söz konusu değildir.
En önemli ve genelde kafa karışıklığına yol açan bölüm, nefret saikinin varlığının nasıl tespit edileceği meselesidir. Bir olayda “nefret saiki vardır” diyebilmek için, nefretin duygusunun bizzat varlığını analiz etmek gerekir mi, sorusuna AGİT dokümanlarındaki yaklaşım; nefretin çok yoğun ve özel bir duygusal durum olduğu bunu ve ölçmek, tartmak gibi bir yol yöntemin de aranmaması gerektiği yönündedir.
Mevzuatlarına nefret suçunu dâhil eden ülkelerin yaptıkları yasalar incelendiğinde ise bu konuda iki temel eğilimin ortaya çıktığı görülmektedir. Her iki eğilim de “Nefret saiki mevcut mu?” sorusuna farklı metotlarla cevap aramaktadır.
Kimi ülkeler “düşmanlık modeli” olarak adlandırılan ve failin suçu işlerken nefret duygusu içerisinde olduğunun ispatını zorunlu gören yasaları mevzuatlarına dâhil etmişlerdir. Kimi ülkelerse, “ayrımcı seçim modeli” yani failin suçu işlerken belirli bir kimliğe sahip kişileri hedef aldığı, ancak nefret duygusunun ispatının aranmadığı bir yasal düzenlemeyi benimsemişlerdir.
“Nefret saiki mevcut mu?” sorusuna dönecek olursak;
Düşmanlık modelinin cevabı; fail suçu işlerken nefret duygusu içerisindeyse ‘evet’tir.
Ayrımcı seçim modeli ise nefret duygusunu aramaz; mağdurun kimliğinden dolayı hedef alınmış olmasını nefret saikinin varlığı için yeterli görür.