Şanlıurfa’da konuşan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, “16 Nisan inşallah ‘Evet’ ile sandıklar patladığı takdirde hemen parlamentoya idamla ilgili karar taslağı gelecek. Sayın Bahçeli ‘Evet’ diyor, Sayın Yıldırım da aynı” diyerek yine idam cezasını propaganda malzemesi olarak kullandı.
Erdoğan, idam kararını onaylayacaklarını bir kez daha hatırlatıp, “Burada milletin evladı şehit oldu. Bunları bizim affetme yetkimiz var mı? Cumhurbaşkanına geldiği zaman, ben bunu onaylarım. Kardeşlerim, biz bu memleketi 81 vilayetiyle, seksen milyonuyla seviyoruz. Biz size sevdalıyız ya” diye konuştu.
2014 yerel seçimlerinde ise AKP’nin dağıttığı ‘rehber kitapta’ iktidarın demokrasi için attığı adımlar anlatılıyordu. Bugün ise kitapta yazanlar tamamen tersine döndü.
İdama dönüş
Ölüm cezasının tamamen kaldırılması ile ilgili kitapta, “Suç işlemiş de olsa bir kişinin hayatına son verebilme yetkisinin devlete verilmemesi önemli bir gelişmedir” ifadeleri yer almıştı.
Şimdi ise Erdoğan, referandum kampanya sürecinde, ‘evet’in ardından Meclis’te kabul edilmesi durumunda kendisinin bunu hemen onaylayacağını sık sık dile getirdi, 15 Temmuz için “Bunlar devlete karşı işlenen suçlar değil, birinci derecede bireye karşı yani sana karşı işlenen suçtur. Onu affetme yetkisi kimindir? O şehidimin kalanı kim? Ancak onlar affedebilir?” dedi.
İki ülke daha idamdan vazgeçti
Uluslararası Af Örgütü ise, 2016 yılında infaz edilen idam cezalarının sayısının azaldığını ancak idam cezasına çarptırılanların sayısının arttığını açıkladı. İki ülkenin daha idam cezasını kaldırdığı belirtildi.
Örgüt raporunda yer alan verilere göre, 2016 yılında Nauru ve Benin'de de idam cezasının kaldırılması sonrası dünya genelinde idam cezası olmayan ülke sayısı 141'e yükseldi.
Bu ülkelerin 104'ünde idam cezası tamamen kaldırıldı. Yedi ülkede idam cezası ancak savaş suçu ya da askeri yasaların çiğnenmesi durumunda uygulanabiliyor. 30 ülkede ise idam cezası uygulamada kaldırılmış ancak yasada geçerliliğini korur durumda.
“OHAL’e son!”
AKP’nin dağıttığı aynı ‘rehber kitapta’ Kürt illerinde 1987 yılında başlayan OHAL uygulamasının 2002 yılına kadar sürdüğü belirtilerek, “İdarenin sahip olduğu güçlü yetkiler ve insan haklarının önemli ölçüde sınırlandırılması ciddi sorunlara yol açmıştır. Yargısal denetim istisnaları gibi endişeler, Türkiye’nin AİHM önündeki rekor sayıda mahkûmiyetleri ile tescillenmiştir. OHAL uygulamasının demokratikleşmenin önündeki en önemli engellerden biri olduğu görülmektedir” denilmişti. OHAL’in kaldırılmasının “sessiz devrimlerin” başlangıcı olarak kabul edilmesi gerektiği ifade edilmişti.
Şimdi ise Türkiye 16 Nisan referandumundan birkaç gün sonra OHAL dönemini, bir dönem daha uzatılıp uzatılmayacağını tartışacak.