(Röportaj) Esmeray: “Seks işçilerinin üzerindeki baskı ve zulüm hep aynı”

07.03.2017 - 09:36
Haberi paylaş

Hayatının bir döneminde seks işçiliği yapmış olan Esmeray'la, Sivil Sayfalar'dan Erdal Aktaş'ın yaptığı röportaj şöyle idi: 

Seks işçisinin bir günü nasıldır?

Ben 90’lı yıllarda seks işçiliği yaptığım için günümüzdeki seks işçilerinin gündelik yaşamı nasıldır çok fazla bilemeyeceğim çünkü teknoloji gelişti artık internet üzerinden yapılıyor. Biz kendi dönemimizde evde bile çalışmıyorduk, yani Ülker Sokak vardı. Ben, Ülker Sokak’a en son seks işçiliği bıraktığım zamanlarımda gittim. Bayram Sokak’ında biraz çalıştım. Kısaca şöyle söyleyeyim o zamanki seks işçiliğiyle şimdiki arasında çok ciddi zaman ve mekân farklılığı var. Hani öyledir eminim, şöyle zaman ve mekân farkı var: Seks işçilerinin zamanı “norm olan insanların” zamanından çok farklıdır. Mesela seks işçiliği yapan bir insanın faturası ne zaman gelmiştir, hangi ayda gelmiştir onları bile bilmez doğrusu çünkü gece çalışıp gündüz uyuyordur. Ben öyleydim, biz öyleydik. Sabah 04:00-05:00’e kadar çalışıyorduk. Belli bir saate kadar bazen öğleden sonra 13:00- 14:00, 15:00’de kalkıyorsun, başka bir sosyal alanın yok, tek sosyal alanın kuaförler. Kuaförlere gidiyorduk, bir-iki saat orada, sonra tekrar “hoop” iş, böyleydi seks işçisinin bir günü ama şimdi dediğim gibi günümüzde seks işçileri gününü nasıl geçiriyor bilemiyorum.  Dediğim gibi teknoloji gelişti artık Facebook, Twitter var, internet siteleri üzerinden çalışıyorlar, belki mekân ve zaman biraz değişti, farklılığı da şöyle: Kuaför sosyal alan, kaldırımlar da çalışma alanı, onun dışında fazla bir yere gidemiyorduk, yani ben seks işçiliği yaptığım dönemde hayatımda bir ya da iki kere sinemaya gitmişimdir, o da çok ciddi LGBTİ temalı filmler olduğu için gitmişimdir. Seks işçiliği yaptığım dönem (o arada düşünüyor) Lola ve Billy The Kid, bir de (yine düşünüyor) iki kovboyun şeyiydi ya da bir şeydi, onlara gitmişim, onları da hafızamda tutmuşum.

–Senelere rağmen hafızanda tuttuğuna göre her halde önemliydi senin için?

Önemli tabii ki, zaten onun için gitmiştim, mesela tiyatroya hiç gitmiyordum, kitap okumuyorsun çünkü çok farklı işler yapıyorsun yani zamanın yok buna ya da işte sosyal alanın farklı çünkü tek bir iş yapıyorsun yani zamanın yok. Tek bir işe yoğunlaşmak halindesin yani sürekli bir sunum halindesin ve bu sunum senin bedenin. Yani senin bedenin olduğu için zamanının büyük çoğunluğunu bedenini güzelleştirmek için geçiriyorsun. Saçını uzatmaya çalışıyorsun, kısaltmaya çalışıyorsun, modeli, makyajı, iç çamaşırlarını takip ediyorsun çünkü beden sunumu var ortada. Günün bunlarla geçiyor.

–Kaç sene yaptın seks işçiliğini?

Ben beş yıl seks işçiliği yaptım.

–En başta değindiğin zaman ve mekân farkının gündelik hayata yansıması nasıl oluyor?

Mekân farklılığını şundan dolayı söylemiştim. Sosyal alan dar olduğu için Merter, Harbiye ya da Tarlabaşı, üç adres vardı o zaman.  Bir de adresimiz kuafördü, yani o anlamda bir farklılık var. Çalışma alanları olarak evde çok az çalışılıyordu, otobanda, kaldırımda daha çok çalışıyordu seks işçileri. Genelde arabanın içinde kalınıyordu. Fakat şimdi internet üzerinden çok fazla çalışılıyor. İnternet üzerinden çalışıldığı için herkes evine alıyor. Risk biraz azalmış olabilir fakat eve gelen insan da, yolda da binen insan da yabancı, ne yapacağı belli değil. Cinayetlerin önü kesilmiyor bir şekilde yine cinayetler işleniyor.

Seks işçiliğinin o zamanki sorunları nelerdi ve şimdi nasıl?

Seks işçilerinin üzerinde var olan baskı ve zulüm hep aynı, değişen hiçbir şey yok, çünkü çok ahlaki bakılıyor. Seks işçileri daha çok yeni yeni sosyalist ya da komünist kesimde tartışılıyor. Sosyalist kesim de birçok insan bu işçiliği halen kabul etmiyor, bu bir tartışma konusu. Oysaki bedene ahlaki baktıkları için, bu ahlakı yenemedikleri için seks işçiliğini bir türlü kabul edemiyorlar. Oysa ki işçilik bir kutsallık değildir ama mesela sosyalist hareketin hatası şu: Bir garsonu ya da bir tekstil işçisini kutsuyor, oysa kutsamamak lazım. Biz ne için mücadele ediyoruz? Bu dağılsın, yani işçilik kutsanacak bir meslek değil ki, bu yanlıştan baktıkları için, tabii ki seks işçiliği kutsal bir meslek değil onlara göre. Ahlaki baktıkları için, ahlaksızlık olarak beyinlere kazındığı için, böyle bakıyorlar. Dolayısıyla değişen bir şey yok zaten sistem, polis, gelen hükümetlerin hepsi, seks işçilerine yönelik baskıları hep aynıydı, o zaman Hortum Süleyman vardı, şimdi daha felaket başka isimler var.

Şöyleydi, o zamanlar sosyal medya hiç yoktu, televizyon kanalları da zaten çok farklı bir biçimde veriyordu (yani seks işçilerine yapılan zulmü değil de, seks işçilerinin tepkilerini terörize edip, travestiler terör estirdi diye veriyorlardı). Şimdi polisler dışarıda yapmıyorlar hani (görünür olmasın diye sokakta yapmıyor), bize yaptığı kadar yoğun yapmıyor, çok fazla duymuyoruz belki şimdi. Fakat karakolda yapacağını yapıyor seks işçilerine zaten duyuyoruz. Fakat eskiden, 90’lı yıllarda sokakta da döverek alıyordu seni arabaya, saçlarından çekiyordu, sürüklüyordu. 90’lı yıllarda artık yavaş yavaş azalmıştı saç kesme, ondan önceki dönem 80’li yılarda seks işçilerinin, trans kadınların özellikle saçlarını kesip günlerce karakolda tutuyorlardı, bu inanılmaz hem psikolojik hem de fiziksel bir şiddet. Saçlarını kesiyor, sıfıra vuruyor, yani sakalının çıkacağını biliyor, mini etek üzerinde var,  bir haftalık sakalla “kel kafalı bir adam” olarak sokağa salmaktı niyet.  Bu kadar inanılmaz bir baskı vardı. Şimdi öyle bir şey yok daha incelmiş baskı halleri var.

Ne gibi?

Mesela yine de tabii ki dövüyorlar, duyuyoruz, çok fazla şiddet görüyorlar. Şimdi Kabahatler Kanunu’nu devreye sokuyorlar.

–Kabahatler Kanunu devreye girince ne oluyor?

Yani Kabahatler Kanunu’nda, bildiğim kadarıyla Türk Örf ve Adetleri ’ne aykırıdır, işte ahlaka aykırıdır, erkeksin kadın elbisesi giymişsin, bilmem ne yapıyorsan para cezalarına çarptırılıyorsun.

“Kadın zannettim erkek çıktı denilerek cezalarda indirime gidiliyor”

–Sosyal medyanın ortaya çıkması seks işçilerinin sorunlarını duyurmasında olumlu/olumsuz ne gibi bir rol oynadı?

Olumsuz tarafları şöyle olabilir, çok fazla deşifre oldu insanlar ve mekânlar. Olumlu yanları da artık cinayetler gündeme geliyor. Mesela eskiden çok fazla sesimiz duyulmuyordu, bazı katiller yakalanmıyordu fakat şimdi katiller en azından kanun önüne çıkıyor, yakalanıyor, daha bir görünür oldu.  Ama bu katillerin cezalandırılmasını etkilemiyor. Sek işçiliğini bir araştırın özellikle trans kadını öldüren hiçbir katil tam ceza almamıştır mutlaka bir indirimden yararlanmıştır. “Kadın zannettim erkek çıktı”, “paramı aldı vermedi” bir sürü… Özellikle “kadın zannettim” şöyle oluyor mesela. Diyelim trans kadını öldüren bir katile avukat tutuluyor, avukat hemen ona “diyeceksin ki kadın zannettim erkek çıktı” diye haber gönderiyor çünkü biliyor bundan indirim alacağını, hepsi indirim aldı.

Seks işçileri arasında cinsel korunma arttı 

Seks işçilerinin sağlık sorunlarına dair bir değişim var mı?

Bizim dönemde de 90’lı yıllarda bile AİDS yeni yeni gündeme gelmişti.  O zamanlar bir iki arkadaşımız HİV virüsü kaptığı için öldüler. Onlara da tanıklık ettiğimiz için o zaman bile sokaklarda özellikle Bayram sokak ve Ülker Sokak’ta seks işçiliği yapanlar kondom kullanmayan kadınlara bu sokağı terk edeceksiniz gibi bir baskı uygulanıyordu. Yani herkes kullanıyordu. Ben de kullanıyordum. Genel olarak kendimizi korumak için kondom kullanmak gibi şartlarımız vardı. O zaman da o bilinç vardı halen de var. Seks işçiliği yapan hiçbir insanın kondomsuz kaldığına ben inanmıyorum. Can senindir ve biliyorsun ki, sana cinsel yolla bulaşan hastalıklar vardır ve bundan kurtulmak mümkün değildir. Ya da bununla yaşayacaksın bir ömür boyu, bunun birçok zorlukları vardır. Bu konuyu bildikleri için, o konuda eminim ben, 90’lı yıllarda da korunma fazlaydı şimdi daha fazla.

Bu konuda sivil toplum kuruluşlarının desteği oldu mu?

Tabii ki, kampanyalar oluyordu. Mesela dönemde Lambda İstanbul Derneği, Sağlık Bakanlığı’yla ortak çalışıyordu ve bakanlıktan bedava dağıtılmak üzere inanılmaz cinsel yolla bulaşan hastalıklarla ilgili şeyler geliyordu.

“Eşcinsellerin mağduriyetlerini biliyoruz ama bunu bize yaptırmayın”

– Daha önceleri verdiğin röportajda AK Parti iktidarının translara, eşcinsellere karşı yumuşama gösterdiğinden bahsediyordun…

Ak Parti döneminde yumuşama yoktu, şöyle bir şey vardı: AK Parti’nin ilk geldiği zaman Kürt sorununa nasıl bakıyordu, şimdi nasıl bir yerde, işte barış sürecini başlattı vs. çok fazla demokratik görünüp aslında öyle olmadığını gördük, o zamanlar da tahmin ediyorduk. O zamanlar mesela Pride gösterileri, eşcinsel onur haftası çok rahat yapılıyordu, yani ona hiçbir şey söylemiyordu. Gezi’den sonra tabii ki inanılmaz baskılar oldu, yasaklamaya çalışıyorlar. Şöyle bir şey vardı ilginç bir şekilde mesela o dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan, herkesi ağzına aldı ama bir eşcinseli ağzına almadı, yani hiçbir şekilde almıyordu çünkü onun önceki röportajları var mazide. Mesela feministlere laf söyledi, Kürtlere laf söyledi vs. neler neler ama hiçbir eşcinsel örgütünü hedefe almadı çünkü onun önceki röportajları vardı belediye başkanı olduğu dönemden. “Eşcinsel haklarını vereceğiz tabi ki, eziliyorlar, vatandaşlarımız” vs. Belgeli dolaşıyor bu tür haberlerin hâlâ. Bizzat gördük. Böyle bir yumuşama olabilirdi. Şöyleydi, ben hiç gitmedim meclise.  Meclise giden arkadaşlar bana anlattı, ben o dönem gidemedim. AK Partililerle görüştüklerinde sonuna kadar dinliyorlarmış, yani şöyle bir hava yaratıyorlarmış, evet hatta birisi söylemiş: Evet bu sorunu biliyoruz, çok ciddi bir sorun var, bunların hepsi de olması gerekiyor insan hakları kapsamında ama bunu bize yaptırmayın hani başka hükümetler yapsın. Çünkü kendi muhafazakâr tabanından korkuyor, oy kaygıları var ama yumuşama bekleniyordu. Çünkü her şeyde bir yumuşama vardı ya AK Parti’de ama sonradan öyle olmadığını gördük ve eşcinsellik konusunda da sonradan öyle olmadığını gördük.

–Seks işçilerinin profili değişti mi, özellikle Suriye’deki savaşla beraber?

Seks işçilerinin belli bir profili yok, bu o zamanda öyle değildi. Seks işçiliği yapan trans kadınlar başka iş imkânları tanınmadığı için seks işçiliği yapmak zorunda bırakılıyor. Dolayısıyla hangi ülkede olursa olsun, hangi ilden gelirse gelsin İstanbul’da da bu böyledir. Yani bütün alanları kapandığı için seks işçiliği yapmak zorunda kalıyor trans kadınlar. Dolayısıyla bunu göçmenlere … Hani evet Suriye’den gelen kadınlar, kız çocuklarına inanılmaz bir şekilde zoraki ucuz seks işçiliği yaptırılıyor ama oradan gelen trans kadınlar orada da seks işçisi, buraya gelince de, Almanya’ya gidince de seks işçiliği yapacak, dünyanın en demokratik ülkesine gitse de bu işi yapacak.

Seks işçilerinin bir siyasi profili var mı?

Türkiye’nin profiline bak, onların da profiline bak. Ak Parti her kesimden fazla oy aldığı için oradan da çok fazla oy alıyor. AK Parti Türkiye’den yüzde 50 oy alıyorsa, yüzde 50’de LGBTİ’den alıyordur. Ancak politik bilinci varsa, kadın sorununu dert ediyorsa ya da işçi sorununu dert eden varsa zaten sosyalizme, sol kesime ya da anarşizme yakındır.

–Toplumdaki muhafazakârlaşma nasıl etkiliyor?

Muhafazakârlığın bu kadar etkin olmadığı dönemde Pride gösterilerini engellemek için mesela ülkücüler grup halinde gelmiyordu. Şimdi artık ülkücüler muhafazakârlar geliyor. Bu sene ben çok korkuyorum böyle vakaları daha çok yaşayacağız. Muhafazakârlık yansıyor her şekilde.

OHAL sürecinde trans ve seks işçilerine şiddet eğiliminde artış var mı?

Hep aynı. Mesela Hortum Süleyman’ın yaptığı dönemde OHAL yoktu yani değişmiyor. Homofobinin transfobinin nerden geleceği belli değil hiçbir ideolojiye kuruma bağlamamak lazım. Türk Silahlı Kuvvetleri’nden de gelir, genel olarak olmasa da HDP’den de gelir, sol/sosyalist kesimden gelir. Dolayısıyla bir yere bağlamak doğru değil. Evet dinin büyük etkisi var ama sadece din değil. Geçmişe baktığımızda dinin etken olduğu ülkelerde eşcinseller idam ediliyor, Hitler döneminde de biliyorsunuz yakıldılar, Stalin’de sürgün etti, öldürdü, tam bilmiyorum ama Fidel Castro da özeleştiri verdi ölmeden önce. Fidel’in kızı birçok hak tanıdı eşcinsellere. Hatta Fidel “Suçlu aramayın en büyük suçlu benim bu konuda” demişti. Dolayısıyla her yerden geliyor ve hâlâ da devam ediyor. Hâlâ sosyalist kesimin birçoğu seks işçiliğini işçilik olarak kabul etmiyor çünkü ahlaki olarak bakıyor. Yani beden gücü, onun eli yoruluyor kolu yoruluyor diğerinin k.çı yoruluyor. Bunun birbirinden farkı ne? K.ç kutsal olduğu için ya da cinsel organ kutsal olduğu için ahlak ve namus devreye giriyor.

–LGBTİ üzerine faaliyet gösteren örgütlerin ve sivil toplum kuruluşlarının ortaya çıkması seks işçilerinin mağduriyetlerinin giderilmesinde nasıl bir rol oynadı?

LGBTİ dernekleri sayesinde seks işçilerinin problemleri çokça gündeme geldi. Seks işçilerinin durumu ne kadar iyileşti? Çok fazla değil. Seks işçilerinin sosyal güvence, cinsel yönelim ve cinsiyet kimliğinin tanımı, evlilik hakları vs. hakları alınmadı henüz.

LGBTİ örgütlerinin translara ve seks işçilere bakışı nasıl?

Bu örgütler transların haklarını yeterince gündeme getiriyor. Genel de LGBTi hareketi bunun (seks işçilerinin) üzerinde duruyor. Hatta LGBTİ örgütlerine yönelik gündeminiz sürekli seks, cinsellik diye bir eleştiri de var bazı kesimlerden ama yapılan zulüm seks üzerine. Problem zaten sistemin kendisinde yani üzerimizde var olan egemen zihniyetin kendisinde.  İnsanlar gay birisini duyduğunda hemen akıllarına seks geliyor. Eşcinsel birini, trans birini, lezbiyen birini duyduğunda hemen ‘şartelleri’ atıyor. Bunu sorgulamanın yerine siz cinselliği ön plana getiriyorsunuz. Ama cinsellikle ilgili bir problem var.

Genelevleri yıkmak çözüm mü? Çözüm ne sence?

Devrim olmadığına göre, sosyal ülke bile değiliz, bu işçilikler devam ettiği müddetçe seks işçiliği yapan insanlara yasal ve sosyal haklar verilmeli. Emekli olmalı ne bileyim genelevleri olmaları gerekiyor, devlet eliyle seks işçilerinin mesleklerini yapabileceği mekânlar açılmalı, sendikası olmalı. Yani sürekli böyle bir eleştiri geliyor seks işçiliğini meşru kılıyorsunuz diye. Zaten meşru seks işçiliği. Dünya var olduğundan beri en büyük mesleklerden biri seks işçiliği ve dünyayı çok ciddi bir şekilde ayakta tutan, içinde ekonomisi dönen bir alan.

–Seks işçileri siyasal partiler dışında insan hakları örgütlerinden diğer sivil toplum kuruluşlarından destek alıyor mu? Sağ cenahtan destek görüyor musunuz?

Sağ cenahtan destek görmemiz mümkün değil. İnsan hakları derneklerinden destek var tabii ki. İnsan hakları dernekleri özellikle LGBTİ hareketinin yanında ve kadın hareketiyle çok paralel gidiyor. Fakat problemli gidiyor mesela 8 Mart Kadınlar günü organizasyonunun çağrı metninde “Alanlarımız LGBTİ’ye açıktır” gibi bir cümle var. Ne demek bu? Burada çok ciddi bir dil problemi var. Lütuf etmişler yani. Bu dilde çok önemlidir ama bunlar en azından tartışılıyor. Yani kadın hareketiyle paralel gidiyor.

“Kadın hereketlerinde translara yönelik ötekileştirme var”

–Kadın hareketiyle LGBTİ ve seks işçileri arasında bir ortaklaşma var mı?

Var ama çok eksik.  Yani mesela bir kadın öldürüldüğünde onlara göre “kadın ayrıdır trans kadın ayrıdır”, bir kadın öldürüldüğünde Ayşe öldürüldüğünde, bütün kadın hareketleri, herkes, kendiliğinden hemen eylem yapar. Bir trans kadın öldürüldüğünde bekliyorlar ki, LGBTİ hareketi bir şeyler yapsın, ondan sonra harekete geçiyorlar.

–Niye?

Çünkü problem var. Problem şu: Kadın hareketlerinde bilinçaltında transfobi demeyelim fakat ötekileştirme var. Çünkü kendine dert etmiyor yani kendine dert etse zaten hiç LGBTİ hareketini beklemeden refleks olarak bir kadın öldürüldüğünde bir eylem yapar, hiç bunu görmedik. Yani Özge Can ya da başka biri öldürüldü, yakıldı bir kadın herkes ayaklandı ama ondan sonra intihar etti bir kadın adı Eylül. LGBTİ hareketi sokağa döküldü. Kadın hareketleri yanında oluyor. Kendiliğinden bir şey yapmıyor.  O kadar gündem olmadı yani. Hatta mesela genel olarak Özge Can’a nasıl destek verildi, herkes tepki gösterdi hatta o kadar abartıldı ki tepkiler, tecavüzcüler, şiddete başvuran erkekler bile bunun üzerinden kendini aklamaya çalıştı. Mesela İbrahim Tatlıses de tepki gösterdi ama hayatında bütün kadınların gözünü şişirdi ya da topuğuna sıktı. O bile tepki gösterdi. Fakat trans kadın olunca suspus olunuyor. Yakılarak öldürüldü kadın.

–Seks işçileri kendi aralarında örgütlenmeye gidiyor mu?

Bildiğim kadarıyla şu an Kırmızı şemsiye var. Bunun dışında LGBTİ örgütlerinin içindeler.

–Ne gibi bir düzenleme yapılmasını öneriyorsun seks işçileri ve trans bireylerin hakları konusunda?

Bir kere anayasada tanınması gerekiyor. Anayasada tanımı olduğunda diğerleri zaten sırasıyla gelir. Cinsiyet kimliği ve cinsel yönelim ibarelerinin tanınması gerekiyor. Bu tanınınca, cinsiyet kimliği denen bir kimlik var… Transların çoğu seks işçiliği yapmak zorunda oluyor, seks işçiliği yapan trans kadınlara genel olarak seks işçiliği yapan herkes için yasal sosyal hakları verilmeli, iyileştirmeye gidilmeli yani mekânlar verilmeli. Avrupa’da, demokratik ülkelerde böyledir yani bunların olması gerekiyor. İngiltere’de şu an en iyisi yasalar konusunda, özel yasalar çıkarmışlar bildiğim kadarıyla. Trans kadınları korumaya yönelik inanılmaz yasalar var. Mesela trans bir kadın bir mekâna gittiğinde, trans olduğu için o mekânda servis açılmıyorsa suç olmalı, o mekân için kapatma nedeni olmalı. Avrupa’da bu böyledir. Yani sen travestisin ya da transsın seni mekâna almıyorlar ve kanıtlanırsa, o mekânı kapatma nedenidir. Bu defalarca olmuş bunun olması gerekiyor bizim ülkede.

“Ben iyi transım şu an”

Kendi özel hayatında insanların bu konuya bakışına dair bir değişim görüyor musun 90’lara oranla?

Ben seks işçisi değilim zaten bunu anlıyor herkes tiyatro yapıyorum vs. Tam tersi ben burada da rahatsızım. Vardır ya iyi Kürt kötü Kürt. Ben iyi transım şu an. Bak işte kurtuldu, isterse yapar vs. Siz iş vermiyorsunuz, isterse yapar ne demek? Burada da bir rahatsızlık var, öyle değil durum. Ama şu var: Ben çok fazla toplu taşıma aracı kullanıyorum, konuşmayana kadar insanlar algılayamıyor çünkü orada görmemiş, konuşunca sesimi duyunca tabii ki bana da travesti muamelesi yapılıyor. Yani böyle çok ciddi anlamda bir taciz olmadı, işte nedir travestidir bu işi yapıyordur gibi oluyor.

–Sözlü bir taciz oluyor mu?

Oluyor ama herhangi bir kadına olduğu gibi oluyor. Yani ayakta durduğun zaman bir kadın taciz edildiği gibi ediliyor.

–Tüm yollar kapatıldığı için seks işçisi oluyor demiştik, burada sivil toplum kuruluşları ne yapabilir?

Kota koyulması gerekiyor.

–Kimin koyması lazım?

Bunu devletin de koyması lazım. Bu konu da LGBTİ hareketinde tartışan insanlar var, eski mahkumlara ve engellilere yapılan kotalar vardır ya, böyle kotaların daha fazla olması lazım. Sivil toplum kuruluşlarının hükümete, devlete baskı uygulamaları gerekiyor. Görünür olsun diye kendi işyerlerinde trans kadınlara iş vermeleri gerekiyor mesela bunu Şişli ve Beşiktaş belediyesi yapıyor.  Şişli Belediyesi’nde 2-3 tane trans kadın çalışıyor, çok güzel işler yapıyorlar. İnsanlar alışmış ona. Kimse ters ters bakmıyormuş onlara, çünkü görünürlük arttıkça insanlar “normalleşiyor”.

–Belediyeler özelinde ne denilebilir?

Şu an sadece Şişli Belediyesi bunu yapıyor. Şişli Belediyesi bünyesinde jinekoloji ve endokrinoloji alanında haftanın ya da ayın birkaç günü ücretsiz muayene mevcut. Beşiktaş Belediyesi de bu konuda bayağı bir önde. HDP belediyelerde, bölgede, özellikle Diyarbakır Belediyesi çok fazla destek sunuyor, bu konuda Mersin Akdeniz Belediyesi iyi durumda. Şu an Akdeniz Belediyesi’nde trans bir kadın çalışıyor. Ama HDP, Beyoğlu, Adalar Belediyesi’ni alsaydı inanılmaz güzel şeyler yapacaktı, buna eminim zaten. Yani yapmasalardı gidip oturacaktık, yani biz epey çalıştık onlarla.

“Seks işçiliğini sevmediğim ve dayatıldığı için bıraktım”

Seks işçiliğini bıraktıktan sonra hayatın nasıl değişti?

Ben seks işçiliğini meslek olarak sevmedim.

–Seks işçiliğini sevmek sevmemek gibi bir ayrım yapılabilinir mi?

Bende öyle oldu. Çoğuna sorduğun zaman işini severler. Hatta çoğu ‘Ben yeniden dünyaya gelsem yeniden seks işçiliği yaparım’ diyecektir, bir anket yapılsa.  Çünkü para kazanıyor, rahatım kimseye hesap vermiyorum, özgürüm, istediğimle yatıyorum, paramı da alıyorum bir sürü nedeni vardır bunun. ‘Risklidir vesaire’ der ama ‘her iş risklidir ‘der, onun bütün cevabını verirler zaten sorarsanız.  Dediğim gibi ben mesleği sevmedim bir de bana dayatıldığı için bıraktım. Yani ben oyunumda da söylüyorum Cadının Bohçası’nda, ahlaki değil, bana dayatıldığı için sevmiyorum. Yani eğer transsın ve sadece hemşire olacaksın onun dışında başka bir iş yapmayacaksın deselerdi belki de hemşire olmayı reddederdim seks işçiliği yapardım. Bu anlamda bıraktım. Seks işçiliğini bıraktığın zaman birçok zorluk yaşıyorsun.

–Ne gibi zorluklar yaşıyorsun seks işçiliğini bıraktıktan sonra?

Para kazanmıyorsun artık. Para kazanamadığın için nasıl geçimini idame ettireceksin? İnsanlar sana iş vermiyor.  Bunun zorluğunu yaşadım. Halen çok zorlanıyorum. Çünkü evet tiyatro yapıyorum, tek kişilik yapıyorum.  Bazen çok iyi gidiyor mesela Cadının Bohçası iyi tuttu, dokuz yıldır aralıksız gösterimde, çok iyi yerlerde de oynadım fakat tek kişisin, dekor yok, ışık yok, başka biri yok vs. kazandığın parayı paylaşmıyorsun, sana kalıyor, ona rağmen inanılmaz zorlanıyorum bazen dört ay kiramı veremiyorum. Tiyatroda para yok. İzleyicilerin yoğunluğuna rağmen para yok.  Bütün tiyatrocularla konuş aynı dertten muzdarip sadece devlet tiyatrolarındakiler biraz para kazanıyor, o da tam kazanmıyor, maaşlı çalışıyor. Dediğim gibi talep var, oyun dokuz yıldır gösterimde ama zorlanıyorum, çok fazla zorlanıyorum.

–Yeni bir oyun var mı?

Cadının Bohçası’nı bitirdim artık ara verdim hatta son oyunu geçen hafta Kadıköy’de oynadım. Ama Cadının Bohçası cepte, turnelere gidiyorum. 7 Mart’ta Bodrum’da olacağım 8 Mart haftası için çağırdılar. 17 Mart’ta da Gazi Mahallesi’nde olacağım. Bir de mayıs ayında prensipte anlaştık, büyük olasılıkla Avusturya Viyana’ya gideceğim.  İki oyun organize etmişler. Orada bir kültür merkezi var, o kültür merkezi genelde Türkiyelilerle, Türkiyeli sanatçılarla çalışıyor. Bu senede Türkiye’den birisini çağırmak istemişler, konsept ise sanatçı ve sanatçının hakları. Türkiye’den bir sanatçı çağıracaklarmış oyunlarıyla birlikte. Bunun üzerine de söyleşiler olacak, galiba Viyana’nın dışında da organize etmeye çalışıyorlar. Ben de daha önce Viyana’da bir oyunda oynamıştım, oradaki yönetmen kadında beni önermiş, onlarda kabul etmişler.  Artık turnelerde olacak gösterimde olmayacak Cadı’nın Bohçası. Ben şimdi yeni bir oyun çalışıyorum.

Yeni oyununu anlatır mısın?

Şimdi burada çok fazla anlatmayayım (gülüyor). Bundan önceki oyunlarım Cadının Bohçası, Kestirmeden Hikayeler, Yırtık Bohça’da konsept aynıydı, birbirinin devamı gibiydi, anlatı çok ön plandaydı, anlatı tiyatrosuydu ya da işte çağdaş meddahça hatta stand-up variydi biraz. Şimdi ben yine o şekilde devam edeceğim önümüzdeki yıllarda fakat şu an çalıştığın oyun biraz oradan çıkacak. Dramaturg bir kadınla çalışıyorum, senaryo yazılıyor, dekor olacak ve diğer oyunlarda anlatı ön plandaydı,  bu oyunda oyunculuk ön planda olacak.

8 Mart programın ne?

8 Mart zaten sürekli gündemimde. 8 Mart’ta Bodrum’dayım zaten onlar önceden çağırmışlardı. 7’sinde oyun var 8’inde de bizimle birlikte ol dediler.

Referandumun trans ve de seks işçilere yansıması nasıl olacak?

Şöyle teklik başkanlık rejimine girerse, seks işçileri de, trans ve LGBTİ de payını alır herkes gibi.

Ne olur yani?

Kısıtlamalar olur dernekler kapatılır bence öyle tahmin ediyorum çünkü istediğini yapacak. Tersi bir şeyler de olabilir hiçbir şey bilmiyoruz aslında ama yaptığı pratikler çok fena, kötü. Bunun için de hayır dememiz gerekiyor.

Röportajın orijinaline ulaşmak için: http://www.sivilsayfalar.org/seks-iscilerinin-uzerindeki-baski-zulum-hep-ayni/

Bültene kayıt ol