Sosyalist İşçi gazetesi, 16 Nisan’daki referanduma kadar her hafta “Evet” kampanyasının iddialarına yanıt vermeye devam ediyor ve herkesi “Başkanlık değil demokrasi” diyerek sandıkta “Hayır” oyu atmaya çağırıyor.
Tayyip Erdoğan, referanduma gidilirken 15 Temmuz darbe girişiminin ve ona karşı direnişin prestijini kendi lehine kullanmak istiyor. Bunun için sık sık 16 Nisan’ın 15 Temmuz’a yanıt olacağını söylüyor. Hatta daha da ileri giderek, “Hayır” oyu vereceklerin yerinin 15 Temmuzcuların yanı olduğunu iddia etti.
Referandumda oylanacak olan değişiklik metni, 12 Eylül darbecilerinin yazdığı anayasaya zarar vermediği gibi ilk 4 maddeyi koruyarak onun ruhunu tazeliyor. “Başkanlık” meselesinin ise darbecilere karşı herhangi bir zırh getirdiği söylenemez. 15 Temmuz darbe girişimi gerçekleştiğinde, Tayyip Erdoğan zaten “fiili” olarak “terleyen cumhurbaşkanı” gibi çalışıyor ve ülkeyi yönetiyordu.
“Hayır” diyenlere “darbeci” diyen Erdoğan, aslında Ergenekon ve Balyoz darbe girişiminden hüküm giymiş herkesin “milli orduya kumpas kurulduğu” gerekçe gösterilerek serbest bırakılmasında belirleyici oldu. 15 Temmuz’a ilişkin hükümetin resmi anlatısı da yalnızca Fethullahçı darbeciler etrafında şekillendi. Oysa bugünlerde görülmeye başlanan davalarda “FETÖ’cü değilim. Alparslan Türkeş ve Kenan Evren hangi motivasyonla yaptıysa ben de ülkemi ve milletimi
korumak için yaptım” diyen askerler ortaya çıkıyor. Bazı darbe heveslilerinin bu referandumda “Hayır”cı olması, kategorik Erdoğan düşmanlığından kaynaklanıyor, yoksa, devletin bekası öne sürülerek gündeme getirilen anayasa değişikliğiyle başka koşullarda olsa hızla uzlaşabilirler.
Darbecilik, ancak otoriterliğin, milliyetçiliğin, savaş ve baskı politikalarının güçlendiği dönemlerde kendisine zemin bulabilir. Darbelerin panzehiri ise özgürlük, barış ve demokrasi mücadelelerinin güçlenmesidir. Sosyalist İşçi böylesi darbe karşıtı bir perspektiften #HAYIR çağrısı yapıyor.