Referandumda "Başkanlık değil demokrasi" diyerek "Hayır" oyu çağrısı yapan Sosyalist İşçi gazetesi, her hafta "Evet" kampanyasının iddialarına cevap veriyor.
Gazetenin son sayısında bu konuda şunlar yer aldı:
Başbakan Yıldırım, "'OHAL şartlarında referandum yapıldı' gibi bir söz söyleme fırsatı vermeyiz" lafından bir ay sonra çark etmişti. Referanduma OHAL’de, insanların sosyal medya paylaşımları yüzünden tutuklanabildiği, demokratik gösteri hakkının neredeyse tamamen kısıtlandı- ğı, üniversitelerde büyük bir tasfiye dalgasının başlatıldığı koşullarda gidiyoruz. Bu şartlar altında “Evet” ile “Hayır” kampanyalarının aynı olanaklardan yararlandığından söz etmek mümkün değil.
Bekir Bozdağ bilmiyor olabilir ama bugüne kadar 100’e yakın kişi “Hayır” çalışması yürütürken polis tarafından gözaltına alındı. AKP içinden “iç savaş” tehditleri gelirken, Sedat Peker çizgisindeki faşistler “Hayır” diyenleri sokakta tabancayla bekliyor. Kürt illerinde referandumla ilgili gö- rüş almak isteyen bir haber ajansı, “Hayır” diyenlerin demeç vermekten çekindiğini aktarıyor.
Diğer tarafta, Tayyip Erdoğan ise devletin tüm olanaklarını kullanarak kampanya yapıyor. Seçim yasakları ona işlemiyor, YSK cumhurbaşkanına dokunamıyor. Erdoğan bu avantajlardan faydalanarak “Hayır” diyecekleri “15 Temmuz’un yanında”, “FETÖ’cü” ve “terörist” ilan edebiliyor. AKP’nin atadığı rektör, kaymakam ve diğer bürokratlar “Evet” kampanyasına katılıyor.
Dolayısıyla bütün referandum süreci baştan eşitsiz, bir tarafın baskıcı bir OHAL rejimi altında hedef gösterildiği, gözaltına alınma veya işini kaybetme korkusu yaşadığı koşullarda gerçekleştiriliyor. Erdoğan’ın “Herkes fikrinde hürdür” açıklaması ise bu durumu değiştirmiyor.
Vesayet odakları ortadan kaldırılıyor mu?
Erdoğan “Milli iradenin tecellisi üzerinde kara bulut gibi dolaşan vesayet güçlerinin devri inşallah tamamen kapanıyor” diyor. Fakat referandumun “vesayetin sona ermesi” ile bir ilgisi yok.
2010 yılında referandumundan sonra yaptığı konuşmada “Her vesayetçi anlayış kaybetmiştir” diyen Erdoğan daha sonradan görüş değiştirmiş, o referandumda hata yaptıklarını ifade etmişti.
Üstelik, bugün sunulan anayasa değişikliği paketi ve partili cumhurbaşkanlığı önerisi, herhangi bir “vesayet karşıtı” içeriğe sahip değil. Veya örneğin, Erdoğan idam vaadiyle kampanya yapıyor. Türkiye’deki en son idam uygulamasını 12 Eylül darbecileri gerçekleştirmişti.
Türkiye halkının büyük çoğunluğu, hem Ergenekon-Balyoz darbe davaları süreçlerinde hem de 15 Temmuz’a karşı duruşunu netçe ortaya koydu. Askeri vesayetçiler çoktan yenildiler. Askeri vesayeti geriletecek ve nihai olarak toprağa gömecek olan hükümet biçimleri değil, demokrasinin alanının genişletilmesidir. Demokratik alanın daralatıldığı koşullarda, derin yapılanmalar ve vesayetçi odaklar devreye girecek bir kanalı mutlaka bulurlar.