Şimdi aşağıdan mücadelenin vakti: Biraradayız buradayız

27.01.2017 - 10:46
Haberi paylaş

İstanbul'daki Biraradayız Buradayız aktivistleri, nasıl yan yana geldiklerini ve referandum üzerine yürüttükleri Başkanlığın Faturası çalışmasını Sosyalist İşçi gazetesine anlattılar.

AKP ve MHP’nin beraber hazırladığı anayasa değişikliği taslağının Nisan ayı başında referandumla halk oyuna sunulması bekleniyor. Yerli ve milli anayasa değişikliği önerisi 18 maddeden oluşuyor.

Hükümet anayasa değişikliğini istikrarsızlığın çözümü olarak sunuyor. Ancak anayasa değişikliği taslağında, istikrarsızlığı yaratan koşulları değiştirmeye dair hiçbir öneri yok. Türkiye toplumunun demokrasiye olan hasretinin karşılığı söz konusu anayasa değişikliği değil. 12 Eylül anayasası deli gömleğini söküp atmak gerekirken, hükümet gömleğin bağlarını sıkmayı öneriyor. 

Çözüm sürecinin buzdolabına kaldırıldığı günden beri hem Türkiye hem de Ortadoğu’da süren savaş, OHAL ve ekonomik kriz ortamında girilecek referandum sürecinde toplumsal kutuplaşmayı reddeden, demokratikleşme talepleri arasında köprüler kuran seslerin çoğalması belirleyici olacak.

 Referandumda Hayır diyecek olan aktivistlerden ilk ses geçen hafta çıktı. Meclis’tek görüşmeler henüz sona ermemişken İstanbul sakinlerinin bazıları posta kutularında Başkanlığın Faturası’nı buldu. OHAL adaletsizliğinin sürekli kılınacağı bir anayasanın oylanmasına yaklaşırken, aylardır süren OHAL’in genel toplamını ele alan fatura kamuoyunda oldukça ilgi çekti.

 Biraradayız Buradayız aktivistleri, nasıl yan yana geldiklerini ve Başkanlığın Faturası çalışmasını Sosyalist İşçi’ye anlattılar.

Neden referandumda hayır oyu kullanmak gerekiyor?

Özdeş: Biraradayız Buradayız aktivistleri ortak bir paydada buluşsa da herkesin politik olarak Hayır gerekçesi farklı. Bence bu referandum 2010’dan bambaşka koşullar içerisinde gerçekleşiyor. Artık bir reform sürecinden söz etmiyoruz, ekonominin büyüme rekorları kırdığı bir dönemde değil aksine krize doğru gittiğimiz bir dönemdeyiz, Ortadoğu’da savaşan bir devletin yurttaşları durumundayız, üstelik sadece 7 ay önce gerçek bir darbe girişimi atlattık ve aylardır OHAL altında yaşıyoruz. Bu anayasa paketi, böyle bir dönemde devleti güçlü bir Başkan etrafında kuvvetlendirmeyi amaçlıyor. 
Önümüzdeki süreçte birden fazla hayır kampanyası olacağı aşikar. Bir kesim daha şimdiden “laiklik için hayır”, “diktatörlüğe karşı hayır” gibi kampanya yapmaya başladılar. Bu sloganların zaten hayır diyeceği kesin olan toplumsal kesime ulaşmaktan ötesini başaramaz. Oysa tam da istikrarsızlık koşullarında olduğumuz için Hayır’ın kazanma şansı var. Bunun için kutuplaştırıcı değil kapsayıcı bir dil bence kullanılmalı. 19 Ocak’ta Rakel Dink “Hep birlikte çok daha iyilerini hak ediyoruz” demişti. Biz de “bunu durduralım çok daha iyi bir anayasayı birlikte yapalım” diyebiliriz. Demokrasiyi hep birlikte inşa edebiliriz.

Bu referandum aslında AKP’ye alternatif bir parti görmese bile gelişmelerden hoşnutsuz olan kitlelerin bu hoşnutsuzluğu hükümete gösterebilmesi için de bir fırsat. Evet çıkarsa hükümet şu anki politikalarını uygulamaya devam edecek ve savaş ve istikrarsızlık sürecek. Hayır çıkarsa hükümet kaybettiği toplumsal desteği geri kazanmak için yeni adım atmak zorunda hissedecek kendini.

Biraradayız Buradayız’ın yapacağı kampanyanın nasıl olacağına henüz karar verilmedi ancak nasıl yapmayacağımız konusunda belirli ortaklıklar var. Özetle toplumsal kutuplaşmaya hizmet etmeyen bir kampanya yapmak. Başkanlığın Faturası referandum öncesinde yapılan ilk çıkış olduğu için bir tür işaret fişeği rolü üstlenmiş oldu. Bir ataleti kırdı, bir grup aktiviste özgüven verdi. Şimdi ise hızla hayır kampanyasının altını somut olarak doldurmak için yola çıkıyoruz.

Biraradayız Buradayız nasıl ve hangi amaçla bir araya geldi?

Melis: 7 Haziran seçimleri öncesi Gezi’den sonra ortaya çıkan dayanışma ve işgal evi çevrelerinden insanların, bağımsızların, daha farklı siyasi çevrelerin emekleriyle gerçekleşen ‘10danSonra’ kampanyası vardı. Bu kampanyada bir araya gelmiş olanların yeni katılımlarla şu an kendini tanımladığı isim ‘Biraradayız Buradayız’.

10danSonra, 7 Haziran seçimleri sonrasında hem inisiyatifin sadece seçim ölçekli olması, hem de daha farklı uzlaşmaların sağlanamamasından dolayı çalışmaya devam etmemişti. Seçimlerin hemen sonrasında yaşamak zorunda bırakıldığımız her şey korkuyu her alanda kullanarak paralize durumu güçlendirmek amacını taşıdığından, 15 Temmuz ve beraberinde gelen OHAL ile de elimiz kolumuz iyice bağlanmış, söz söyleyemez bir hale gelmiş, sözün hükmünün bittiği bir noktaya doğru sürüklenmiştik. Onlarca şey oldu; binlerce insan işinden atıldı, gazeteler, dernekler kapatıldı; belediyelere kayyumlar atandı; bombalar patladı... En sonunda da meclise girsinler diye 7 Haziran’da gecemizi gündüzümüze katarak çalıştığımız HDP’li milletvekilleri tutuklandı. Durum böyle olunca birkaç arkadaş 10danSonra döneminden kalan iletişim kanallarından tekrardan toplanmamız, bir şeyler yapmamız, yapamasak bile bu durum hakkında bir şeyler söylememiz gerektiği üzerine bir öneride bulundu ve biz tekrardan toplanmaya başladık. Bu çağrı sonrası yapılan ilk toplantıda da zaten çoğumuz sadece bir açıklama yapmak değil; tekrardan, olabildiği kadar, bildiğimiz yöntemlerle ve araçlarla yeniden bir şeyler yapmak istiyordu. Toplantılara devam ettik ve en sonunda 10danSonra’yı aşan, kesintisiz politika yapmayı hedefleyen, dönemsel kampanyalar yapacak olan ama yapının baki kaldığı bir dayanışma ve eylem ağı olan Biraradayız Buradayız’a dönüştük.

Bulunduğumuz her yerde dayanışmayı yükseltmeyi, nefes alabileceğimiz platformları inşa etmeyi amaçladık, amaçlıyoruz. Ve gene herkesin kendi bulunduğu yerde inşa edebileceği bir dayanışma ve eylem ağı oluşturmak için çalışıyoruz.

İsminden de anlaşılacağı gibi “Biraradayız” bir mesaj, henüz bizimle birlikte olmayanlara. “Buradayız” da net bir iddia.

Başkanlığın Faturası fikri nasıl ortaya çıktı ve nasıl bir etki yarattı?

Fırat: Biraradayız Buradayız kurulduktan sonra "ne tarz bir üretim yapabiliriz, korku atmosferini nasıl dağıtırız" gibi sorular üzerinden atölye çalışmaları yapmaya başladık, fikir orada ortaya çıktı. Aslında son iki senede olanları, özellikle de OHAL’le birlikte ortaya çıkan bakiyenin bir dökümünü yapmak istedik, faturayı kime kesmemiz gerektiğini işaret etmek istedik. Her şeyden önce kendimiz suskunluk sarmalından çıkmak istemiştik ama fatura çıkıp dağıtım başladıktan ve sosyal medya kampanyasından sonra #BaşkanlığınFaturası tüm toplumsal muhalefete mal olan bir materyale dönüştü. Sosyal medyada 1.8 milyon insanla doğrudan etkileşime geçildiğini tespit edebildik, potansiyel olarak 5.5 milyon insanın da bu başlığı gördüğünü tahmin ediyoruz. Bizim dışımızda kuruluş aşamasında olan Kadıköy ve Şişli Hayır inisiyatifleri de faturanın dağıtımını üstlendi, şu an 250 bin kadar basıldığını tahmin ediyorum, yarısına yakınının da dağıtıldığını öngörebiliriz. Viral bir etkiyle merkezden çevreye doğru ilerleyecektir ve milyon adetleri bulacaktır diye umuyorum.

Sence bu referandumda nasıl bir hayır kampanyası olmalı?

Sevinç: Referandumda birden çok “Hayır” kampanyası yürütüleceği anlaşılıyor ve bu bir anlamda olumlu görülebilir.  Atölyelerde saatlerce çalışan çocuk yaştaki genç işçiler, KHK ile bir gecede kapıya konan memurlar, erkek egemen kuralların dizginsizce işlediği koşullarda hakları gasp edilen kadınlar farklı toplumsal grupların kendi “hayır”larını ortaya koyabileceği kanallara işaret ediyor.

Tam da iktidar cephesinin başkanlık sistemini, insanların somut, gündelik sorunlarına değmeden dayattığı bir süreçte, bu kanalları açmanın önemli olduğu anlaşılıyor. Devlet içi güç mücadelelerinin müthiş bir yıkıcılıkla, tasfiyelerle gittiği bir dönemde referandum gündeminin vatan-millet vurgusu üzerinden yapılması da büyük bir çarpıtmaya işaret ediyor.

Son birkaç yılda toplumsal alandaki kutuplaşmanın gittikçe arttığını gördük ve iktidarın bu kutuplaşma atmosferinin oluşmasında büyük bir payı var. “Hayır” kampanyasında böyle bir kutuplaştırma cephesine mesafeli yaklaşılması önemli. Belki de siyasal kimliklerimizi öne çıkarma endişesine düşmeden, talepleri ve beklentileri öne çıkarmak daha faydalı olur. İktidarın toplumu böldüğüne, geleceksizliğe sürüklediğine dair vurguları öne çıkarmak gerekebilir belki. Burada çok somut olarak insanların gündelik hayatlarında yaşadıkları güvensizlik, geçim sıkıntısı, borçla krediyle geçinme, çocuklarına daha iyi bir gelecek sunma endişeleri ön plana çıkarılabilir. Hukuk sistemindeki adaletsizlikler, toplumsal alanda güçlünün, parası olanın sözünün geçmesi ortak olarak pek çok kesimi rahatsız ediyor; bu konular üzerine eleştiri ya da talepler üretilebilir. Geleceğe dair korku fantezilerini öne çıkarmaktan öte, sorgulatıcı ifadelerde bulunmaya, sorgulatmaya teşvik etmeye dikkat edilebilir.

Başkanlık sistemini kişiselleştirerek ele almadan, rejim değişikliğine vurgu yapmak, başkanlık sistemini basit anlaşılır biçimde ve ana hatlarıyla bilgi vererek anlatmak gerekir. Kampanya dilinin elitist olmadan basit ve anlaşılır bir dil kurarak biçimlenmesinde hassas olunabilir.

Bültene kayıt ol