Küresel Barış ve Adalet Koalisyonu, 2017 yılına girerken yazılı bir açıklama yayımladı.
"2016 savaşın yılı oldu, 2017 barışın yılı olsun" başlıklı açıklama şöyleydi:
Ülkemizde ve bölgemizde 2016 yılında savaşlar, katliamlar yaşandı, darbe girişimleri oldu. İnsanlar savaşlarda, zorunlu göç yollarında, bombalı saldırılarda can verdi.
Türkiye’de 2013 yılında başlayan ve 2,5 yıl boyunca ölümlerin yaşanmamasını sağlayan çözüm süreci, 2015 Temmuz’unda bitti. Çatışmaların tekrar başladığı son 1,5 yılda 9 bine yakın insan öldü, 200 bin kişi yaşadığı kentleri terk etmek zorunda kaldı.
2013 yılı belki de Cumhuriyet tarihinde, Kürt sorununda barışa en çok yaklaştığımız yıl olmuştu, 2016 yılı ise barıştan en çok uzaklaştığımız yıl oldu.
Silahlar sussun barış konuşsun, müzakereler yeniden başlasın
Küresel BAK olarak, 2016 yılı boyunca “Çözüme Devam” kampanyamızla barışı savunmaya ve savaşa hayır demeye çalıştık. 2016 yılı Ocak ayında Tünel Meydanında yaptığımız kitlesel basın açıklamasında Mazlumder ile birlikte silahların susmasını, çatışmalara son verilmesini ve müzakerelerin başlamasını istedik. “Artık daha fazla kan akmasını istemiyoruz. Kardeşlik ve adalet için, ama’sız fakat’sız barış isteyen kurumlar ve bireyler olarak hep birlikte silahların susmasını istiyoruz” dedik.
Huzurlu ve kardeşçe yaşayacağımız bir Türkiye için, yarına umutla bakmak ve geleceğimizi kazanabilmek için, barışa ihtiyacımız var. Barış olmadan eşitlik, özgürlük ve demokrasi olmaz. Silahlar susmalı, yeniden çözüm ve müzakere sürecine dönülmelidir.
Kürtleri Meclis’ten atmakla, hapsetmekle Kürt sorunu çözülemez
Öcalan 2013 Newroz bildirisinde “silahların dönemi bitti, demokratik siyasetin dönemi başladı” dedi. İki halkın ortaklaşa bir yol bulmasını istedi. Erdoğan “Her türlü milliyetçiliği ayaklarımın altına aldım, çözüm için gerekirse baldıran zehiri içerim” dedi. Çatışma ve operasyonlar durdu. 2,5 yıl kimse ölmedi. Ama bunlar sanki hiç yaşanmamış gibi, 2015 Temmuz’unda kanlı savaş tekrar başladı. HDP’li vekillerin dokunulmazlıkları kaldırıldı, milletvekilleri, belediye başkanları hapse atıldı.
Savaşla, öldürmeyle, hapisle Kürt sorunun çözülemeyeceğini bu ülkede yaşayan herkes bilir. Silahların susmasının, barışın ve çözümün yolu siyasettir, diyalogdur. Kürt sorununun çözümü için barış ve diyalog masası yeniden kurulmalıdır. Barışı savunmaya ve barış için mücadele etmeye devam edeceğiz.
Kürt sorununda barışın olanaklarını ortaya koymalıyız
Çözüm süreci çok büyük fırsattı, bunu değerlendiremedik, süreci heba ettik. Dolmabahçe krizi, Rojava’daki gelişmeler, yasal mevzuatın eksikliği, silahsızlanmanın sağlanamaması ve güven arttırıcı adımların atılamaması gibi nedenlerle çözüm süreci bitti. Barışı kazanmak için toplumun tüm kesimlerini seferber etmeliyiz. Kutuplaştırıcı dilden uzak durmalıyız. Barışın dili AKP’liyi de, CHP’liyi de kapsamalıdır. Büyük bir hareket oluşturmak için, küçük taşları üst üste koymaya başlamalıyız. Yaşam hakkını savunmak bugün için en önemli konudur, yaşam için ses vermeliyiz.
15 Temmuz’da halk darbeye hayır dedi ama hükümet OHAL ilan etti
15 Temmuz darbe girişimi sonrası TBMM’de bulunan ve meclis dışındaki bütün partiler, basın ve sivil toplum kuruluşları darbeye karşı ortak tutum sergilediler. Darbe girişiminin atlatılmasında halkın direnişi en önemli etken oldu. Ama darbe girişiminin bastırılmasını “tarihi bir fırsat” olarak değerlendiren iktidar anti-demokratik bir süreci başlattı. Darbecilerin devletten ayıklanması bahanesiyle tüm ülkede olağanüstü hal ilan edilmesi ve süresinin uzatılması ile birlikte temel hak ve özgürlüklerin kısıtlandığı bir ortama girdik.
Darbecilere karşı başlatıldığı ilan edilen soruşturmalar, Kürt siyasetçileri cezalandırmanın, aydınları ve muhalif basın yayın organlarını susturmanın yolu haline getirildi. Yüzlerce gazete, dergi, TV ve haber ajansı KHK’larla kapatıldı. Pek çok belediyeye kayyum atandı. Milletvekilleri, belediye başkanları, gazeteciler tutuklandı. Akademisyenler, sendika üyesi kamu çalışanları işten atıldı.
İktidarın tutumu ve olağanüstü hal rejiminin uygulamaları darbenin engellenmesi sonrası oluşan olumlu havayı yok etti. Yapılanlara dair olumsuz kanaat kamuoyunda her geçen gün yaygınlık kazandı, iktidarın darbe karşıtı mücadelesine yönelik toplumdaki inanç ve destek her geçen gün azaldı. Yargının siyasi yönlendirmelerden etkilendiği düşüncesi giderek haklılık kazandı.
Ülkemizde ve bölgemizde en acil ihtiyaç barış politikalarının geliştirilmesidir. Barışa ve adalete bu kadar ihtiyaç duyulan bir dönemde yeni mağduriyetler yaratan baskıcı uygulamalardan ve çatışmacı siyaset dilinden derhal vazgeçilmelidir.
Irak ve Suriye’de savaşa hayır, mülteciler kardeşimizdir
Irak ve Suriye’de IŞİD ve cihatçı gruplar gerekçe gösterilerek pek çok operasyon düzenlendi. Yüz binlerce Iraklı ve Suriyeli mülteci olarak yollara düşmek zorunda kaldı. IŞİD ve benzerlerini gerçekten geriletecek olan, ABD ve Rusya bloklarının işgalci politikaları değil, Irak ve Suriye halklarının kendi kaderini tayin hakkını ve eşit koşullarda kardeşliğini garanti altına alan bir siyasi ortamın yaratılmasıdır. Irak ve Suriye’de tüm emperyalist ülkelerin işgalci, mezhepçi, militarist politikalarına karşı bizler barışı savunuyoruz, mülteciler kardeşimizdir diyoruz.
Türkiye devleti, sınır ötesi operasyonlarına son vermeli, başka ülkelerdeki askerlerini geri çağırmalıdır. Barışı savunan, mültecilere her koşulda destek olan bir tutum dış politikamızın ekseni haline getirilmelidir. Savaş ve işgal politikalarının sonu, Türkiye için büyük bir felakete dönüşebilir. Savaşa ve savaş politikalarına hayır diyoruz.
Hrant için adalet için…
Arkadaşımız Hrant Dink’in katillerinin yargılandığı davanın her duruşmasında adalet nöbetindeydik. Hrant Dink cinayetinde katkısı veya ihmali olan polisler 9 yıl sonra nihayet tetikçilerle birlikte aynı davada yargılanıyor. Devletin pek çok biriminin, Hrant Dink öldürülmeden önce, neredeyse bir yıl boyunca cinayet planından haberdar olduğu kesinleşti.
Jandarma istihbaratçılarının cinayet mahallinde katili kolladığı ortaya çıktı. Hrant Dink Cinayeti Davası’nın jandarma ayağıyla ilgili iddianamenin hazırlanmasını bekliyoruz. Jandarma davası şimdi yürüyen dava ile birleştirilirse, on yıldır haykırdığımız talebimiz kısmen gerçekleşecek. Mahkemede, bir grup tetikçinin şov yaptığı müsamereden, devlet görevlilerinin yargılandığı aşamaya gelinmiş oldu.
Bombalı saldırılar vahşettir, barışa kardeşliğe engel koymaktır
Türkiye’de son bir yılda 18 bombalı saldırıda 400’e yakın kişi hayatını kaybetti, 2000 kişi yaralandı. Kitleleri terörize etmeyi amaçlayan ve çoğunluğu sivillere yönelik bu saldırıların hepsi vahşettir. Bu saldırıların hepsi, barışa, halkların kardeşliğine ve bir arada yaşama yöneliktir. İnsanları öldürerek ulaşılmak istenen hiçbir ulvi amaç olamaz. Bu tür saldırılar ve katliamlar, insanları kutuplaştırır, ayrıştır. Bu kutuplaşmalar, barışın, adaletin, kardeşliğin düşmanları için arayıp da bulamadıkları bir politik iklim yaratır.
Şiddet ikliminin panzehiri barış için adım atılmasıdır. Atılan her kurşun, patlatılan her bomba barışa, kardeşliğe uzanan yola yeni engeller koymak demektir. Bombaların gürültüsü, barış için mücadele edenlerin seslerinin duyulmasını engelliyor. Artık yeter, ölüm, kan, bomba haberleri duymak istemiyoruz. Acil barış, herkes için demokrasi ve daha fazla özgürlük istiyoruz.
2017 yılında ölüm değil çözüm, yaşam için ses ver demeye devam edeceğiz
Bizler 2017’de barış için mücadele etmeye, “Ölüm değil çözüm” ve “Yaşam için ses ver” demeye devam edeceğiz.
Savaşın gerçek yüzü, her zaman ve her yerde acı, vahşet ve şiddettir. Dile, düşünceye, duyguya sinen savaş kokusunu kendimizden başlayarak silmek için, dört bir yanımızın savaşla çevrildiği günlerde başlattığımız “Edebiyatta Savaş ve Barış Atölyesi”ni 2017’de de sürdüreceğiz.
Savaşsız bir dünya için hepimizin yapabileceği bir şey var. Mücadelemizi ve sesimizi tüm dünyanın savaş karşıtlarıyla birleştirebiliriz. 2017 yılını ülkemizde ve dünyada barış adımlarının atıldığı bir yıl yapabiliriz.
Savaş insanlık suçudur, ahlaki olan savaş karşıtlığıdır. Bütün dünyanın savaş karşıtlarıyla birlikte haykırıyoruz: Yaşasın halkların kardeşliği!
Savaşa hayır!
Küresel Barış ve Adalet Koalisyonu
30 Aralık 2016