1994 yılından bu yana (22 yıl 2 aydır) cezaevinde olan İlhan Çomak'ın Gazete Duvar'da yayımlanan mektubu:
Hayatın bulaşıcı ve hızlı enerjisini yazdıklarına, oradan da okura aktarmayı başarmış olan Altay ÖKTEM, aklımda kaldığı haliyle, ”ayakta kalmanın ustasıyım” diyordu bir şiirinde. Ahvalimi dillendirmesinden olsa gerek bu dizeyi çok severim ben.
Kötülük ve hukuksuzlukla çok dövülmüş, istikrarlı bir öfkeyle hayattan ve özgürlükten kovulmaya çalışılmış, sessizlik, umutsuzluk ve unutulmakla sınanan biri olarak, ömrümün yarısından fazlasını cezaevinde geçirmek durumunda kalmanın verdiği acı bir özgüven ve tecrübeyle, mağrur görmeyeceğinizi umarak, biraz da şiirin enerjisini yanıma alarak tekrarlıyorum: Ayakta durmanın ustasıyım!
Bu zorlu ve zorunlu ustalığın sebebi az çok biliniyor. Yine de kısaca değinmek isterim.
1994 yılından bu yana aralıksız olarak 22 yıl 2 aydır cezaevindeyim. DGM’yle başlayan yargılamam, türlü türlü mahkemelerden devrede devrede bugüne geldi. Hukuk, çokça sözü edilen, özellikle ülkemiz mahkemelerine uğramayan yozlaştırılmış bir kavram, çoktan beri.
Evrensel hukukun ve yasaların değil güç ilişkilerinin, iktidarla temas etmenin yön verdiği bir yargı pratiği ve onun bağımlı aklından huzurunuzda şikayetçiyim. Hep şikayetçi olacağım! İnsan olmayı unutan, aklı ve vicdanı güç karşısında büzülen bir yargıdan sağlıklı bir karar beklenemez elbette. Ne ki hiç olmazsa zevahiri kurtarmak adına benzer dosyalarda verilen kararları hatırlamalılar diyen inatçı bir yanı korumaya çalıştım. Olmadı. Zira, Salih Mirzabeyoğlu gibi iktidarla aynı ideolojik havuzdan beslenmiyor, Şike, Balyoz ve Ergenekon davalarındaki gibi yeni güç ilişkileri denkleminde bahse konu olmayacak kadar önemsizdim. 5 Ekim 2016 günü bu yüzden müebbet hapis cezası verildi bana. Deliller ve yargılamanın seyri emrettiği için değil.
Bu 22 yıllık zaman zarfında üçüncü kezdir müebbet hapis cezası alıyorum. Aynı dosyadan. Önce DGM ceza verdi, bozuldu. Özel Yetkili Mahkeme’de yargılandım,ceza verdi. En son Ağır Ceza Mahkemesi “yeniden yargılama” yaptı ama sonuç aynı oldu. Hakimler değişti ama hükme asla dokunmadılar! DGM heyetinde askeri yargıç yer aldığı için AİHM yeniden yargılanmalı demişti benim için. Yargılandım. Ama yargılayanlar içinde bu kez darbeci bir yargıç vardı! Açığa alındı, tutuklandı falan feşmekan. Bu amansız çelişkiyi dillendirdik ama ne çare. Sizce askeri yargıç mı daha adil yargılar, darbeci yargıç mı? Ben karar veremedim.
Hep beraber göreceğiz, yargılamam daha pek çok ezberi bozacak, daha önce görülmemişi görmemizi sağlayacak. Daha Yargıtay, AYM ve AİHM safhaları var. 30 yıllık cezayı bitireceğim ama dosya kapanmamış olacak!
Mahkeme başkanı, verdikleri cezayı açıklayıp, bana “ Allah kurtarsın” dedi, karar duruşmasında. O an aklıma gelmediği için söylemediğimden yerindiğim cevabı şimdi söylemek isterim: Allah akıl fikir versin!
Ayrıca yıllardır süren bu son yargılamada duruşmalar için İstanbul’a her gelip gidişte büyük zorluklar yaşadım. Ailem İzmir’de olduğundan buna katlandım. Yargılama safhasında beni İstanbul’a sevk etmeyen Adalet Bakanlığı, ceza aldıktan üç gün sonra beni İstanbul Silivri’ye sürdü. Ailemden uzağa… Mahkemenin verdiği cezaya bir de bu ceza eklendi. Boşuna kötülükle sınandığımı dillendirmiyorum yani.
“Nerden başlasam yine oraya geliyorum” diyordu bir şiirinde “şiirin uç beyi” İlhan Berk. Başladığım yerdeyim. Hep böyle oluyor. Dönüp dönüp müebbetler alıyorum! Desteğiniz katlanma gücü veriyor bana. Şükranlarımı sunuyorum.
Silivri 5 Nolu L Tipi Cezaevi
Ekim 2016