DSİP Eşsözcüsü Şenol Karakaş, PKK lideri Abdullah Öcalan'la İmralı'da gerçekleştirilen görüşmenin bir ilk adım olarak görülmesi ve bunun barışın tesis edileceği bir sürece evrilmesi için mücadele edilmesi gerektiğini söyledi.
Karakaş, İmralı görüşmesiyle ilgili gelişmeleri Marksist.org için şöyle değerlendirdi:
"Abdullah Öcalan’ın kardeşiyle görüşmesi, devletin Kürt sorununun demokratik çözümü yönünde atacağı en ufak adımın, jestin bile ne kadar ciddi bir karşılığı olacağını bir kez daha gösterdi. Aralarında milletvekillerinin de olduğu 50 Kürt siyasinin başlattığı açlık grevi, Mehmet Öcalan’ın İmralı görüşmesinin ardından yaptığı açıklamayla hemen son buldu. Açlık grevinin talebi zaten Öcalan’ın sağlık durumu hakkındaki endişelerin giderilmesi için bir görüşmenin gerçekleşmesiydi. Bu açıdan, bu talebin karşılık bulması, yaklaşık 1,5 yıldır kendisinden haber alınamayan, sağlık durumu konusunda kimsenin bir bilgisinin olmadığı Abdullah Öcalan’la görüşülmesi önemli bir hamle oldu.
Bu hamle, 2015’in Temmuz ayından beri, Suruç katliamının arkasından Kürt sorununda yeniden çatışmaların devreye girmesinden beri bu konuda arka arkaya ve her biri bir öncekinden daha ağır sonuçlar yaratan gelişmeler zincirinin sonunda gerçekten de en olumlu adım oldu. Birisi 7 Haziran seçimleriydi, birisi de ondan aylar sonra Abdullah Öcalan’la görüşülmesi oldu. Ancak görüşmenin yapıldığı gün, devletin aynı zamanda Kürt illerindeki 24 belediyeye kayyum atadığı andı. Bir yandan görüşme gerçekleşiyordu, bir yandan da halkın oylarıyla seçilmiş ama tutuklanan belediye başkanlarının yerine, örneğin başkan vekillerinin atanması gerekirken, devlet KHK’lerle adım attı ve kayyum atadı. Bölgenin valilerini, kaymakamlarını, seçilmiş iradenin üzerinde adeta bir darbe yöntemi gibi belediyelere yerleştirdi.
"Diyalog yoluyla çözüm için gereken iklim yaratılmalı"
Dolayısıyla bir yandan umutlu bir gelişme gerçekleşirken, bir yandan da son bir yıldır yaşadığımız, otoriter siyaset yapma tarzının bir alışkanlık hâline gelmesi anlamına gelen bir adım daha atıldı. Oysa yapılması gereken Kürt sorununun yeniden çözüm masasında, diyalog yöntemiyle çözülmesi için gereken iklimin yaratılması.
Bu yüzden Öcalan’ın görüşmede söyledikleri önemli. Öcalan, bir sürü proje yaptıklarını söylüyor. Bir önceki çözüm sürecinde masaya yatırılan bir sürü adım vardı, planlanan hamleler vardı. Devletin bir iki yetkilisini yollayarak, İmralı’da yapılan görüşmelerde, diyalog masasının yeniden kurulmasıyla beraber Kürt sorunundaki Öcalan’ın tabiriyle bu kör savaşın hemen sona erdirileceği ve bir 6 ay içerisinde de Kürt sorunundaki en temel adımların atılabileceğini vurgulamış. Bu açıklamalar önemli, bunlara sahip çıkmak lazım. Bu açıklamaların barışın tesisi yönünde önemli bir kapı aralamak anlamına geldiğini görmek lazım. Kürt sorununda barışçıl yöntemler, diyalog yöntemleri, yeniden çözüm masasında sorunun bütün veçhelerinin tartışılması ve Kürt halkının haklarını yasal düzeyde tanıyan adımların atılması, bütün bunların silahların gölgesinde değil demokratik siyasetin zemininde gerçekleşmesi, Türkiye’de geri kalan bütün ekonomik, toplumsal ve siyasi sorunların çözümü konusunda da çok önemli bir kapının aralanması anlamına gelecek.
"Barış otoriter eğilimlerle hesaplaşma anlamına gelecek"
Barış, otoriter eğilimlerle hesaplaşmak anlamına gelecek, siyasal demokrasinin sınırlarının genişlemesi anlamına gelecek, özgürlükler anlamına gelecek. 15 Temmuz’da harekete geçen darbeciler, bu cüretkârlığı bir açıdan da Kürt sorunundaki savaş politikalarının yarattığı o kırılgan ve karanlık iklimden edinmişlerdi. Barış ve demokrasi, darbecilerin, vesayetçilerin, seçilmiş iradenin yerine zora dayalı yöntemlerle atanmışları hakim hâle getirmek isteyenlerin bu arzularını hayata geçirmelerinin önündeki en temel engellerden birisi olacak.
15 Temmuz’da bir darbe püskürtüldü. Bunu yapan muazzam halk hareketinin aynı zamanda barışı savunan bir harekete de evrilmesi mümkündü. Fakat hem hükümet hem de muhalefet partileri, bir yerli milli konsensüs oluşturarak HDP’yi sürecin dışında bıraktılar. Bu, gerçekten de demokrasinin sınırlarının genişlemesi ve barışın tesisi konusunda 15 Temmuz’da oluşan enerjinin heba edilmesine neden oldu.
O açıdan, aynı anda belediyelere kayyum atanırken, bir yandan da Öcalan’la görüşülmesi önemli. Buna sahip çıkmak, bunu bir ilk adım olarak görmek ve devamının gelmesini talep etmek gerekiyor. "Kayyuma son, çözüme devam! OHAL değil demokrasi hemen şimdi!" sloganları etrafında yaşam için ses vermek, yaşam için büyük kalabalıkların ses verir hâle gelmesini sağlamak tam da bugünün görevi."