Kanlı darbenin halk tarafından önlenmesinin üzerinden bir aydan fazla zaman geçti. 15 Temmuz hakkındaki gerçekler ele alınmak yerine, gündem darbeyi sulandıranlara bırakılmış gibi. Sanki küçük bir olay ve geride bırakılmış gibi gösteriliyor.
15 Temmuz'un arkasında kim vardı? Darbecilerin siyasi uzantıları kimlerdi? Ekonominin yüzde 1’i bile etmeyen Gülencilerin şirketleri dışında hangi sermaye grupları darbe girişimini destekledi? Nasıl bir yönetim kuracaklardı?
Bir darbe varsa, onun için şartları oluşturacak bir darbe planı da olmalı. Son yıllardaki şiddet ve katliam dalgasının arkasında kimler vardı? Çözüm sürecini kim sabote etti ve savaşı körükledi? Darbecilerin halka karşı suçları henüz ortaya dökülmedi.
Öte yandan 2003’ten beri AK Parti’yi hükümetten indirmek ve Erdoğan’ı durdurmak için yapılan darbe girişimlerinin, hayata geçirilen kanlı eylem planlarının üstü örtülüyor.
Toplumun vicdanında mahkûm edilen Ergenekon ve Balyoz darbecileri, bu davalara Gülenciler baktığı ve soruşturmaları kendi çıkarları doğrultusunda saptırdıkları gerekçesiyle aklanarak ordu ve bürokrasideki koltuklarına geri dönüyor.
15 Temmuz darbe girişimine katılanların ordu ve devlet içinde hâlâ var oldukları, bu işin sadece Gülencilerle sınırlı olmadığı, orduda birilerinin yeniden darbe yapmaya kalkabileceği söyleniyor.
Darbe başarılı olsaydı, şu anda ne durumda olacağımızı 12 Eylül 1980’den ve Mısır’daki askeri yönetimden biliyoruz. Sulandırmalarına izin veremeyiz.
İtirafçılar ve Melih Gökçek
Darbeyi sulandırma kampanyasının başını medya çekiyor.
Gülenci itirafçılar TV’lere çıkarılıyor, onlar her şeyi “FETÖ”nün üstüne yıkarken, gerçekler hakkında bir kelime bile söylemiyorlar.
Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek ise darbecilerin cinlerle örgütlendiği ve ikinci darbe planının büyük İstanbul depremini tetiklemeleri olacağını söylüyor.
Hükümeti destekleyen gazeteler, Gülencileri itibarsızlaştırmak adına 28 Şubat’takine benzer cemaat hikayelerini öne çıkarıyor.
15 Temmuz gecesi Erdoğan ve hükümet, darbenin ordu içindeki Gülenci subaylar tarafından yapılan kalkışma olduğunu söylemişti.
16 Temmuz sabahı ortaya çıkan manzara ise daha farklıydı: ordunun küçük bir bölümü dışındakiler ya darbeye katılmış ya da “hareketsiz” kalarak darbeyi izlemişlerdi.
Ordunun komuta kademesinin üçte biri tutuklu ve dışarıda olanlar hakkındaki kuşkular sürüyor.
Birçok darbe-karşıtı ve askeri uzman, Gülencilerin ordu içerisindeki Erdoğan karşıtlığını patlatmak istediklerini ve 15 Temmuz’da yalnız olmadıklarını, darbenin geniş bir koalisyonun işi olduğunu söylüyor.
Medyanın ve AK Parti’nin “FETÖ” karşıtı propagandası:
- Darbeci Gülen’in yarattığı efsaneleri besliyor ve ona olmadık bir güç vererek 15 Temmuz’u uluslararası alanda sulandırmasına fırsat sunuyor.
- Darbedeki ortaklarına gizlenme olanağı sağlıyor.
- 15 Temmuz’u önceki darbelerden ayıran yeni bir resmi tarih yazıyor.
- ‘15 Temmuz tiyatroydu’ komplocu fikrini besleniyor.
- Darbeyi ordunun yaptığı gerçeğinin üzeri örtülüyor.
- Darbe soruşturması baştan itibarsızlaştırılıyor ve ileride “ne darbesi canım, kumpastı” diyenler tarafından düşürülmesine zemin hazırlanıyor.
AK Parti, her şeyi “FETÖ”nün üstüne atıp efsaneler yaratmaktan vazgeçmeli, bu tutumları darbeyi sulandıranlara hizmet ediyor.
"Ergenekon-Balyoz’ kumpastı"
15 Temmuz darbe girişimine karşı net tutum alan CHP, demokrasiyi savunmasıyla elde ettiği yeni meşruiyet alanını eski darbecilerin işlerine dönmesi için kullanıyor.
İktidarın sadece “FETÖ”nün üstüne gidip orduyu aklamasına itiraz etmeyen CHP’nin uzlaşma noktası, kendi görüşündeki isimlerin boşalan devlet kadrolarına atanması.
Bu yüzden tıpkı Perinçek gibi ‘kumpas’ diyerek önceki darbe girişimlerinin aslında olmadığı tezini ileri sürülebiliyor.
Polis-savcı-hakim Gülenci olabilir, soruşturmayı istediği gibi yürütmüş ve saptırmış da olabilir. Bu durum, ne Sarıkız-Ayışığı-Yakamoz darbe planlarını, ne 2007’de AK Parti’ye açılan kapatma davası ve yargı müdahalelerini, 27 Nisan e-muhtırası ile Balyoz darbe planının gerçekliğini ortadan kaldırır.
15 Temmuz bunların devamcısıdır. Önceki darbelerin liderliğini yapan kemalist generallerin Ergenekon soruşturması ile ordudan tasfiyeleri, Gülenci ve NATO’cu subayların önünü açtı ve onlar buldukları ilk fırsatta darbe yapmaya kalktı.
Ergenekon ve Balyoz davalarına sahtecilik ekenler, soruşturmayı kısıtlayanlar, halka karşı işlenmiş suçların arkasındakileri hiçbir zaman yargılamayan Gülenci bürokratlar sayesinde, eski darbeciler TV’lerde saygın şahıslarmış gibi konuşabiliyor.
Halk darbecilerden hayatı pahasına mücadele ederek kurtulmuşken, diğer darbecilerin önü açılıyor.
Yılgınlık yaratanlar
Tarihte gerçekleşen her darbenin öncelikli hedeflerinden olmuş ve 15 Temmuz darbecileri tarafından bitirilmek istendiği belli olan sol ve muhalif çevrelerin darbeyi sulandırmaları acı olduğu kadar mücadeleyi engeleyen bir karamsarlığı yayıyor ve kitlelerden kendini tecrit eden yaklaşımı besliyor.
‘15 Temmuz bir simülasyondu’, ‘Ne ordu darbesi yahu saray darbesi var’, ’15 Temmuz’da FETO darbesi bitti, 16 Temmuz’da Erdoğan darbesi başladı’, ‘Hem ordu darbesine hem sivil darbeye karşıyız’, ‘Türkiye’de hiç görülmemiş bir baskı dönemine girdik 15 Temmuz’dan sonra’, ‘Demokrasi nöbeti tutanlara karşı özsavunmaya.’, ‘Bunlar IŞİD zihniyeti...’
Hiçbiri gerçeğe uymayan bu iddiaların kendine sol diyenlerden gelmesi, beraberinde darbeyi durduranların aşağılanması ve katil diye sunulması, kanlı darbeye karşı çıkması ve toplumu uyarması beklenenlerin sanki bu olay hiç yaşanmamış ya da bir günlükmüş geride kalmış gibi davranması, hem darbecilere fırsat sunuyor hem de kitleleri Erdoğan ve AK Parti’ye itip demokratik muhalefetin başını çekmesi beklenenleri yıldırıyor.
Ne istiyoruz?
- 15 Temmuz hakkındaki tüm gerçekler açıklansın. İtirafçılara, şaibeli şahıslara, Gökçek gibi adamlara konuşma fırsatı verilmesin.
- Kim darbeye katılmışsa, yapılmasına destek sunmuşsa, yargılansın ve cezalandırılsın. 15 Temmuz darbe soruşturması sonuna kadar gitsin.
- Ergenekon ve Balyoz davaları gibi olmasın. Darbe girişimine katılmamış hiç kimseye dokunulmasın. Darbecilere merhamet nedeniyle değil bir daha darbe olmaması için, adalet için, darbeyle, darbecilerle hiç ilgisi olmayanların baskı görmesi engellensin. Adalet bu davada uygulansın. Bu darbecilerin de daha sonra aklanmasının önüne geçecek olan, adalet ve adil yargılanma hakkıdır.
Gülencilerin önünü kim açtı?
15 Temmuz darbesinin liderliğini yapan Gülencilerin bu iş için 40 yıldır örgütlendikleri söyleniyor. Eğer böyleyse 40 yıllık gizli halk düşmanı bir örgütlenme bir gecede yenildi.
Darbeci subayların orduya giriş tarihlerine bakıldığında ise 12 Eylül ve 28 Şubat darbelerinden sonra topluca alındıkları ortaya çıkıyor.
‘Ordu içinde cemaatin sızdığı bilinmiyor muydu?’ sorusuna tüm yetkili isimler ‘biliniyordu’ cevabını veriyor. 1984-2003 arası 400 subay ordudan ihraç edildi ve bunların önemli bölümü “irtica” ile suçlandı.
Gülenciler yerlerini korudu, birileri için vazgeçilmez olmaya 16 Temmuz sabahına kadar devam ettikler. Bunu hiç de dini yöntemlerle başarmadılar:
- İdeolojileri Türk milliyetçiliğiydi, her zaman devletin has adamı oldular.
- Bütün pis işlerde vardılar. Burjuvazinin adamlarıydılar.
- Darbelere katıldılar, desteklediler.
- Irkçı ve Kürt düşmanı bir çevre olarak savaşla beslendiler.
- Darbeci subayların hepsi NATO’cu, jandarmalık yaptıkları emperyalizmin desteğini hep arkalarında buldular.
Bu gerçekler ‘kandırıldık’ diyen Erdoğan ve AK Parti’yi haklı çıkartmaz. Onlar, kendilerini yenmek isteyen kemalist darbecilere karşı ne olduklarını ile bile Gülencilerle ittifak kurdular. Bu yüzden tüm darbecilerin dahil olduğu Hrant dink cinayeti hâlâ aydınlatılamadı.
Ordunun kendi halkına düşman olarak örgütlenişi, yani devletin ta kendisi Gülenci asker, poli ve sivil bürokratların önünü açtı.
Volkan Akyıldırım
(Sosyalist İşçi)