Roni Margulies'den Ertuğrul Özkök'e yanıt: “Türk ordusunun şerefli subayları” ve eski bir yayın yönetmeni

07.07.2016 - 12:26
Haberi paylaş

Şair ve yazar Roni Margulies, kendisinin Ergenekoncularla ilgili yorumlarını eleştiren Ertuğrul Özkök'e yanıt verdi.

Özkök'ün Margulies ile ilgili yazısına ulaşmak için tıklayın.

Roni Margulies ile Özgür Düşünce tarafından yapılan röportaja ise şuradan ulaşılabiliyor.

Margulies, Ertuğrul Özkök'e bugün T24'te yayımlanan yazısıyla yanıt verdi.

Yazı şöyleydi:

"Türk ordusunun şerefli subayları" ve eski bir yayın yönetmeni

Hürriyet gazetesinde bir zamanlar çok önemli olan, gazeteyi yöneten bir adam vardı. Hâlâ yazı yazıyor, ama şimdilerde Doğan Holding yönetim kurulu üyesi ve yürütme komitesi başkan yardımcısı olarak işi başından aşkın olduğu için gazeteciliğe, yazarlığa filan pek vakit ayıramıyor anlaşılan, yazdıkları da pek ciddiye alınmıyor.

Bu hafta Özgür Düşünce gazetesinin benimle yaptığı (ve T24’te de yayımlanan) söyleşide, AKP hükümetinin cezaevlerinden salıverdiği darbecilerin, Ergenekoncuların, Balyozcuların şu anda kuşkusuz yine darbe planları yapıyor olduğunu söylemiştim. Adam çok sinirlenmiş, çok üzülmüş. Bir yazı döşenmiş.

Silivri’de “İnsanlar yıllarca boş yere yatırılmış” iken, “Türk ordusunun şerefli subaylarına atılmadık iftira bırakılmamış... Donanması denize açılamaz hale getirilmiş” iken, “onca kumpas”, “onca zulüm” yapılmışken, bizden, yani darbecilerin hapiste olması gerektiğini düşünenlerden, “artık susmamızı”, “biraz utanmamızı” bekliyormuş.

Beyefendinin beklentilerini karşılayamadığım ve karşılayamayacağım için çok üzgünüm. Heyhat, hep böyle oluyor, hiçbir holding yöneticisinin beklentilerini hiçbir zaman karşılayamıyorum. Hakiki yöneticiler de, gazeteciymiş gibi numara yapanlar da, bana baktıklarında hayal kırıklığına uğruyor hep. Sosyalist olduğumdan mıdır, beceriksizlikten mi, kimbilir, istedikleri gibi olamıyorum bir türlü.

Yaşım da ilerledi, darbecileri, darbe isteyenleri, memleketin silah zoruyla yönetilmesini tercih edenleri bundan sonra da memnun edebileceğimi sanmıyorum. Susmayı veya utanmayı ise, vallahi çok denedim, ama olmuyor, beceremiyorum.

Şimdi de, korkarım, susmayı beceremediğimi kanıtlamak üzereyim!

Söz konusu holding görevlisi “kumpas” diyor. Ne diyecekti ki zaten?

Türk Silahlı Kuvvetleri’nin tüm profesyonel mensupları, hepsi, memleketteki tüm futbol sahalarını kiralayıp hep birlikte ve kamuoyunun gözleri önünde darbe planları yapsa, sizce bu adam “Darbe planları yapılıyor” der miydi? Sanmam.

Plan yapmayı filan bir kenara bırakalım. Farazî bir tartışma yapmaya gerek yok. Bu ülkede epeyce darbe, muhtıra, elektronik darbe, postmodern darbe filan yaşadık. Bunların herhangi biri hakkında bu adam tek bir olumsuz laf etmiş midir? Seçilmemiş, eli silahlı adamların seçilmiş bir hükümeti devirmesinin yanlış olduğunu söylemek bir yana dursun, ima bile etmiş midir? Etmediğini biliyoruz. Yönettiği gazetede herhangi bir yazar herhangi bir darbe hakkında tek bir itiraz, tek bir çekince ifade etmiş midir? Hayır.

Haydi, darbe meselesini tümüyle bir kenara bırakalım. Türk Silahlı Kuvvetleri’nin yaptığı herhangi bir antidemokratik, yasadışı veya aptalca iş hakkında bu adam tek bir kez “Gık” demiş midir? Örnekler saymakla bitmez, ama mesela bu adam “LAV silahı” ile “boru” arasındaki farkı bilir mi? Bilmez. Sincan’da 15 tank sokakta gövde gösterisi yaptığında rahatsız olur mu? Olmaz. Seçilmemiş Genelkurmay Başkanı’nın seçilmiş Başbakan’a emir vermesini yanlış bulur mu? Bulmaz. Tersini yanlış bulur mu? Bulur. Beş yıl Dışişleri Bakanı olarak görev yapmış bir kişinin Cumhurbaşkanı seçilmesini doğal karşılar mı? Hayır, söz konusu kişinin eşi başörtülüyse, karşılamaz. Engellemeye çalışır mı? Çalışır. Engellemek için Genelkurmay Başkanlığı sitesinde bir muhtıra yayınlanmasını doğru bulur mu? Bulur.

Demek ki, kısacası, bu adamla benim aramda tartışılacak hiçbir şey olamaz. Ben her koşulda, seçilmiş hükümetin yaptığı her şeye fena halde muhalif olduğumda bile, askere karşıyım. O değil.

Ben halkın istediği hükümeti seçme hakkına, o hükümetin berbat ve habis olduğunu da düşünsem, saygı gösteririm. O göstermez.

Ben o adam gibilerinin hiçbir şeyi yönetme hakkına doğuştan sahip olduğuna inanmam. O inanır.

O, kendisi gibi olmayanları, yoksulları, emekçileri, dindarları küçük görür. Ben, onun gibiler dışında hiç kimseyi küçük görmem.

Dolayısıyla, bu yazıyı uzatmaktansa, Ertuğrul Özkök’e iki önerim var.

Birincisi, Amiral Özden Örnek’in günlüklerini şöyle hızla bir okuyuversin.

İkincisi, Hürriyet gazetesinin eski sayılarını önüne getirtsin, biraz karıştırsın. Sonra da utanç duyup artık bi sussun.

Bültene kayıt ol