Balyoz Darbe Planı’nı açığa serdiği için dönemin Taraf gazetesi yöneticileri Ahmet Altan, Yasemin Çongar ve Yıldıray Oğur ve iki gazeteci hakkında daha iddianame düzenlendi.
İddianame, artık bir klasik haline gelen şu iddialara sahip: “Devletin güvenliğine ilişkin gizli belgeleri temin etme”, “terör örgütü propagandası yapmak, devletin güvenliğine ve siyasal yararına ilişkin gizli kalması gereken bilgileri açıklama”, “devletin güvenliğine ilişkin belgeleri tahrip etme, amacı dışında kullanma, hile ile çalma.”
Söz konusu olan ise Balyoz Darbe Planı'nın Taraf gazetesinde manşetten teşhir edilmesi. Savcı, bir darbe planını teşhir etmenin kumpas olduğunu iddia ediyor. Bu “kumpas” teorisi devreye girdiğinden beri tüm darbeciler ve darbecilikten güç alan katliamlarda rolü olanlar aklandı ya da koruma altına alındı. Sadece Hrant Dink cinayeti bu eğilimin dışında tutulabilir. Bu cinayette rol oynayan kamu görevlilerinin bir kısmı yargılanıyor. Ama bu davada da yargılananlar, Hrant Dink’in öldürülmesinde rolü olan cemaatçi olduğu söylenen kamu görevlileri, polis ve polis amirleriyle sınırlı hemen hemen. En son, Zirve Yayınevi katliamında davanın tek tutuklu sanığı da tahliye edildi.
Veli Küçükler, Çetin Doğanlar, Levent Temizözler kervanına Malatya Zirve Yayınevi katliamcıları da katıldı.
Hepsi tahliye edildi.
Hemen hepsinin itibarları iade edildi.
Devlet bununla da yetinmedi, Ergenekoncuların ve Balyozcuların hapse girmesine neden olan süreçte rol alanlar hakkında kumpas davası açmaya başladı.
Hikâyeyi hepimiz biliyoruz: Gezi direnişinin ardından AKP liderliği ve bakanların çocuklarının dev bir yolsuzluk çarkının içinde gününü gün ettiği ortaya çıkınca, Yalçın Akdoğan ve Erdoğan, “kumpas” teorisini ortaya attılar. Bugün Erdoğan’a kumpas kuranların dün de “Milli ordumuza” kumpas kurduğunu iddia etmek çok işlevsel oldu. Yolsuzluğun aklanmasıyla Ergenekon ve Balyozcuların aklanması eşzamanlı bir şekilde yaşandı.
Şimdi darbeleri teşhir edenler hakkında davalar açılıyor.
Kumpas teorisyenlerine bir hatırlatma yapmak Sosyalist İşçi’nin boynunun borcudur. O dönemde darbelere karşı sokakta bir kitle hareketinin örgütlenmesinde Sosyalist İşçi temel bir rol oynadı. Tüm darbecilerin içeri tıkılması için elimizden geleni ardına koymadık. Darbelere Karşı 70 Milyon Adım Koalisyonu’nun kuruluşunun öncüsü olduk. Çok sayıda şehirde binlerce insanın katıldığı mitingleri örgütledik. Balyozcular hakkında suç duyurusunda bulunduk. Davanın başlamasında belirleyici olduk. Davaların işleyişi, gidişatı hakkında hep eleştirilerimiz oldu ama esasa bakınca Türkiye siyasetinde bir ilk yaşandığı ve katiller, darbeciler, suikastçılar yargılandığı için davaları sonuna kadar destekledik. İzmir casusluk davası, Devrimci Karargah davası, Hanefi Avcı davası gibi davalar eklendikçe Ergenekon ve Balyoz davalarının sulandığını biliyorduk ama 27 Mayıs’tan 27 Nisan’a kadar bir darbeler tarihine sahip olan Türkiye’de cuntacıların geriletilmesi için darbelere karşı “İslamcı-manken-solcu” koalisyonunu harekete geçirmeye ve darbecilerle toplumsal bir hesaplaşmanın yaşanmasına yardımcı olmaya devam ettik.
Kumpas iddiasını dile getirenlere uyarımızdır: Ya bu memlekette darbeler olmadığını kanıtlayacak ve gerekirse Evren’i mezarından kaldırıp itibarını iade edeceksiniz ya da o dönemde Taraf gazetesinde çalışan gazetecilerden elinizi çekeceksiniz.
Ya MGK kararlarıyla azınlıkların hedef gösterildiği gerçeğini unutturacaksınız ya da Ahmet Altan’ı, Yasemin Çongar’ı, Yıldıray Oğur’u, Mehmet Baransu’yu rahat bırakacaksınız.
Darbelere karşı, darbecilerin ve katillerin teşhir edilmesi mücadelesi sadece bir gazetenin rol aldığı bir süreç değildi. Toplumsal muhalefetin önlenemez talebiydi bu. Bu muhalefet gücünü sokakta gösterdi. Şimdilerde yolsuzlukları aklamak için askeri vesayete davetiye çıkartan adımlar atmanız, bu muhalefetin yok olduğunu düşündüğünüzden. Bu muhalefet yok olmadı. Bu muhalefet ayakta. Bu muhalefet darbecilerden hesap sormaya devam edecek.
(Sosyalist İşçi)