Yargıtay onayladı: Doğu Perinçek'e ırkçı demek ifade özgürlüğü

03.06.2016 - 16:01
Haberi paylaş

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu, şair ve yazar Roni Margulies’in bir yazısında Vatan Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek’e ‘ırkçı’ demesinin ifade özgürlüğü kapsamında değerlendirilmesi gerektiğine hükmetti.

T24'ün haberine göre, Margulies’in 3 Nisan 2010’da yazdığı “Irkçılar parmak kaldırsın” başlıklı yazısı nedeniyle o tarihte İşçi Partisi şimdinin Vatan Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek’in açtığı manevi tazminat davasının İstanbul 6. Asliye Ceza Mahkemesi’nce kabul edilmesinin ardından dava temyize götürülmüştü. Yargıtay 4. Hukuk Dairesi’nde temyiz edilen davada ‘kabul’ kararı bozulmuştu. Yerel mahkeme bozma kararına direnince, Margulies’in avukatı Veysel Ok, direnme kararını Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’na taşıdı.

Yerel mahkemenin direnme kararının bozulması, en üst organ olan Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nda oy çokluğuyla kabul edildi. 

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu, Perinçek’in 6. Asliye Ceza Mahkemesi’ne açtığı davanın Yargıtay 4. Hukuk Dairesi’ne temyiz edilmesinin ardından 4. Hukuk Dairesi’nin bozma kararında belirttiği “Her ne kadar mahkemece, yazı içeriğinde geçen ‘ırkçı’ ifadesinin davacının kişilik haklarına saldırı oluşturduğu benimsenmiş ise de; yazarın davacı hakkında ‘ırkçı’ tanımlamasında bulunması değer yargısı olup, değer yargısı eleştiri sınırları içinde değerlendirilmek zorundadır. Bu durumda ifade özgürlüğü anlamında niteleme, eleştiri sınırları içinde kalmıştır” değerlendirmesini de onayladı.

Margulies'in söz konusu yazısı şöyleydi:

Irkçılar parmak kaldırsın

Faşistlerin ve bazı şeriatçıların ırkçılığı beni rahatsız etmez. Zaten beklenen şeydir.

Asıl korkutucu olan, ırkçı olmamasını beklediklerimin ırkçılığı.

Birkaç örnek vereyim.

İkinci Dünya Savaşı yıllarında İnönü hükümeti Varlık Vergisi’ni uygular. Vergi hem tasarımda hem uygulamada tümüyle ırkçı bir vergidir. Kimden ve ne kadar alınacağı ırk temeline göre belirlenmiştir. Uygulamada hemen tümüyle Yahudilerden alınır.

Devletin böyle bir vergi uygulayabilmesinin ne anlama geldiğini bir kenara bırakalım. İlginç olan, bu vergi karşısında aydınların, liberallerin tavrı. İstisnasız denebilecek kadar yaygın bir şekilde, Yaşar Nabi Nayır, Zekeriya Sertel, Ferit Melen ve daha nice “aydın” Yahudilerin “artık bu vatana borçlarını ödemesi gerektiğini” savunur. Üşenmeden, “Yahudiler yüzyıllardır sülük gibi bu memleketin kanını emiyor, şimdi birazını geri ödemelerinde ne yanlış var” diye yazılar yazarlar. Yani verginin aslen Yahudilerden alındığının farkındadırlar ve bunu doğru bulurlar! Bir tane Allah’ın kulu çıkıp ırk temelinde alınan bir verginin ırkçı bir uygulama olduğunu belirtmek ihtiyacını hissetmez.

Yine İnönü hükümeti 1964’te Yunanistan’la Kıbrıs konusunda bir anlaşmazlık çıktığında 50.000 kadar Rum’u sınırdışı eder. Türkiye’nin “aydın” ve “solcu”ları, örneğin Yön dergisi, örneğin Niyazi Berkes, bu uygulamaya karşı durmak şöyle dursun, “saldırgan Rum milliyetçiliğinin emrinde ruhanî bir enternasyonal” gibi laf kalabalıklarının arkasına sığınarak uygulamayı destekler. Sınırdışı edilen Rumlardan bazılarının ataları belki de Türklerin gelmesinden önce bu topraklarda yaşıyormuş, insanların ırk temelinde sınırdışı edilmeleri ırkçılıkmış, bunlar Doğan Avcıoğlu’yla Berkes’i hiç rahatsız etmez.

Tam 30 yıl sonra, Hülya Demir’le Rıdvan Akar bu olayla ilgili bir kitap yayınladığında, öğretim görevlisi ve köşe yazarı Toktamış Ateş olayı belgelemekten başka hiçbir şey yapmamış olan yazarlara Cumhuriyet sayfalarından veryansın eder, “uslu durmayan” Rumların sınırdışı edilmesinin doğal olduğunu anlatır! Toktamış Ateş’in ne aydın, ne liberal, ne de solcu olduğunu kendisi hariç herkes biliyordur herhalde, ama işin korkunç yönü şu ki bu adam faşist de değil.

Birkaç yıl önce, İSKİ skandalı patlak verdiğinde, olaya adı karışan onca politikacı, şirket ve kişi arasında Yahudi asıllı bir holding sahibi de vardı. Aşırı sağın bütün gazeteleri özellikle bu ismin üzerinde durdu.

Bir de Doğu Perinçek’in Aydınlık gazetesi durdu. Bir köşe yazısında Yahudilerle sermaye arasında bir ilişki kurulup Yahudi düşmanı olmak gerektiği anlatıldı. Sağcı gazeteler holding sahibine sermayeyi temsil ettiği için değil, Yahudi olduğu için saldırıyordu. Aydınlık gazetesi de kendi ırkçılığını ortaya dökme fırsatı bulmuş oldu. Perinçek bugün maalesef sadece Ergenekoncu olduğu iddiasıyla hapiste, ırkçı olduğu için değil.

En sevdiğim örnekse şu. Ben Cahit Tanyol’u kültürlü ve aydın sanırdım. Yahya Kemal üzerine yazdığı kitabı okuduğumda, Marxist de olduğunu öğrendim. Kitabın önsözünde şöyle der Tanyol: “Türkiye’nin sorunlarına yanıt ararken Marks’cı toplum ve devlet görüşünün kurtarıcılığına inançlarımda büyük bir pay ayırdım”. Aynı önsözde şu sözler de yer alır: “Batı’da XIX. yüzyılın aydın bir soyluluğa özenmiş burjuvası, yerini Yahudileşmiş bir sermayeye bırakıyor”. Kendini Marxist olarak tanımlayan bir kişinin sermayeyi ırksal temelde tanımlaması cehaletten mi kaynaklanır, habislikten mi, bilemem, ama belli ki müteveffa Cahit Tanyol ırkçı olduğunun farkında bile değildi!

Bu örnekleri sıralamamın nedeni şu: “Ermeniler kendilerini Türkiye’de güven içinde hisseder. Türkiye’de yaşayan bir Ermeni’den bir şikâyet duydunuz mu? Yok” diyen Bedros Şirinoğlu gibi, Yahudi cemaatinin ileri gelenleri de şikâyet etmez, hep mutluluk tabloları çizer.

İnanmayın. Türkiye’de tüm azınlıklara karşı yaygın ve derin bir ırkçılık vardır. Daha vahimi, bu ırkçılık sağcılarla faşistlere özgü değildir, bizzat Kemalizm’den kaynaklanır, devletin iliklerine işlemiştir.

Roni Margulies

Taraf, 3 Nisan 2010

Bültene kayıt ol