Antikapitalistler kampanyası, Irkçılığa ve Milliyetçiliğe DurDe platformu ve ICAN (Nükleer Silahların Tamamen Ortadan Kaldırılması İçin Uluslararası Kampanya) , 9 Nisan'da ırkçılığa, savaşlara ve nükleere karşı Bilgi Üniversitesi Santralistanbul kampüsünde bir konferans düzenleyecek.
Konferansın Facebook etkinliği için tıklayın.
Bilgi'deki konferans 13:00'te başlayacak.
Konferansın programı ve çağrısı şöyle:
13.00-15.00
BİRİNCİ OTURUM: KÜRESEL KAPİTALİZMİN HEGEMONYA KRİZİ, SAVAŞ POLİTAKLARI VE YENİ NÜKLEER SİLAHLANMA YARIŞI
· JUDITH ORR (STOP THE WAR COALITION, İNGİLTERE)
· ŞENOL KARAKAŞ (ANTİKAPİTALİSTLER PLATFORMU)
· SILENE THEOBALD (ICAN)
15.30-18.00
İKİNCİ OTURUM: EN BÜYÜK KÜRESEL TEHDİT: IRKÇILIK
· MUSTAFA ARAOUR (DEVRİMCİ SOL AKIM ÜYESİ, SURİYE)
· EMEL KURMA (HELSİNKİ YURTTAŞLAR DERNEĞİ)
· NOHA KAMSHEH (SURİYE PLATFORMU)
"İki emperyalist blokun Ortadoğu’da, alışıldık biçimde “terörü” bahane ederek verdiği hegemonya yarışının sonucu olarak gittikçe derinleşen askeri rekabet, hem bölge halkları hem de tüm dünya emekçileri için felaketten başka bir şey getirmiyor, getirmeyecek.
Askeri yarış elbette silahlanma yarışı demek. Bu da sadece kamu kaynaklarının akıl dışı güvenlik bütçelerine ayrılması ve güvenlikçi politikaların ve militarizmin meşruiyet alanını genişlemesi anlamına gelmekle kalmıyor; aynı zamanda bir kıvılcımla tüm canlı yaşamını yok edebilecek nükleer silahların büyüme ve yayılma dışında hiçbir kaygısı olmayan devletlerin ordularında birikmesi ile sonuçlanıyor.
Tüm savaş endüstrisinin ölümden başka bir şey getirmediği malum, ancak nükleer silahlar insanlığın utanç sayfalarına kazınan korkunç katliamlar dışında hiçbir şey ile anılamaz, hiçbir gerekçe böylesi başlıkların edinilmesini meşrulaştırmak için kullanılamaz.
Tüm bunlar elbette aynı zamanda bölgeyi herkes için yaşanmaz hale getirerek, maalesef artık çağımızın gerçeği haline gelmiş olan, ikinci dünya savaşından bu yana vuku bulmuş en büyük göç hareketinin hız kesmeden büyümesi ile sonuçlanıyor.
Savaşı üreten devletler ise tabii ki çözüm üretmek bir yana dursun, savaştan kaçabilmek için okyanusta boğulmayı dahi göze alan bu insanları eşya gibi değiş tokuş etmenin, hatta mümkünse kaçtıkları yerlere geri göndermenin yollarını arıyor. Böylesi insanlık dışı politikalar da elbette ancak toptan tüfekten de beter bir silahla yönetilebilir: ırkçılık!
Kabaran ırkçı iklime sadece göçmen politikalarıyla değil Kürt illerinde yaptığı katliamları hoş gösterebilmek için de can suyu taşıyan Türkiye devleti ise, aynı zamanda sığınmacılardan “kurtulma” konusunda Avrupa devletlerinin imdadına taşeron polislik yaparak yetişmeye çalışıyor. Avrupa’dan sınır dışı edilen göçmenler Türkiye’de kamplarda toplanıp deport edilmeye çalışılıyor.
Tabii ki göçmenlere yönelik ırkçılık sadece devletlerin hezeyanının ürünü değil, hem kendi ürettikleri savaşın, hem de Kapitalizmin hala süren krizinin sonuçlarını da “yabancılara” yıkmak, her krizde karşılaştığımız bir tavır.
Oysa biz biliyoruz ki, göçmenler mesul olmadıkları bir savaşın yıkıcı sonuçlarından kaçan insanlar olarak, insanca yaşamak ve çalışmak dışında bir şey talep etmiyorlar. Kaldı ki, göçmenlerin kapitalist ekonomide bile, doğru politikalarla ekonomiye zarar vermediği, aksine iyileştirdiği bilinen bir gerçek. Üstelik göçmenleri kazanacak politikaları bütçeyi bahane ederek geçiştirirken, silahlanma harcamalarında bir an bile tereddüt edilmediğini hepimiz biliyoruz.
Devletlerin kaypakça tutumlarına ve yükselen ırkçılığa karşılık, tüm dünyada göçmenlerle dayanışma da büyüyor. Mart ayında tüm Avrupa’da büyük dayanışma eylemleri gerçekleştirildi. Ayrıca Amerika’da göçmen karşıtlığına ve ırkçılığa karşı en radikal tutumu savunan Sanders kampanyasının beklenmeyen başarısı da tesadüf değil, emekçiler göçmenlerle çıkarlarının ortak olduğunu biliyorlar.
Ne IŞİD’i açgözlü devletlerin emperyalist müdahaleleri geriletebilir, ne de bu savaş kendi kendine sönümlenir. Bu savaşı ancak Ortadoğu halklarının şimdilik yenilmiş gibi gözüken özgürlük mücadelesi ve savaştan hiçbir çıkarı olmayan, bizim gibi, çalışan sıradan insanların kendi devletlerinin savaştaki rolüne karşı çıkması zora sokabilir.
Tüm bunları detaylı olarak tartışmak ve mücadeleyi nasıl örgütleyeceğimizi hep beraber konuşmak için 9 Nisan günü saat 13.00’te hepinizi Santralistanbul Kuluçka Merkezi’ne bekliyoruz."