Görgü tanığı anlattı: Cizre'de devlet vahşeti

09.03.2016 - 13:03
Haberi paylaş

Şırnak'ın Cizre ilçesinde onlarca kişinin yakılarak katledildiği Sur mahallesindeki '3'üncü vahşet bodrumunda' sağ kurtulmayı başarabilen Serhildan, devlet güçlerinin saldırılarını ve infazları anlattı.

DİHA'nın hazırladığı haber şöyleydi:

Günlerce vahşet bodrumunda kalan Serhildan, devletin ambulans mizanseni, yaralıları infaz edip teşhir etmesi, insanların yakılması, delillerin kepçelerle yok edilmesi başta olmak üzere yaşanan insanlık suçlarının az sayıda tanığından biri.

"Vahşetin etkisi var"

Üzerinde hâlâ yaşatılan vahşetin etkisini taşıyan Serhildan konuşurken çoğu zaman boğazı düğümleniyor. Serhildan'ın anlattıkları Cizre'den vahşete karşı insan iradesiyle nasıl bir direniş sergilendiğini de ortaya koyuyor. Anlattığı olaya göre ses tonu değişen Serhildan kurduğu her cümlenin anını tekrar yaşıyor. 

"İnsanlar çok cesurdu"

Saldırılar sırasında izlediği yolu takip eden Serhıldan, sıkıyönetim uygulamaları başlamadan kentte misafir olarak gelenlerden. Güvenlik için ismini ve sesini değiştiren Serhildan, burada katledilen tüm insanlar gibi haksızlık karşısında direniş bayrağını yükseltenlerdi. Devletin kente bir katliamdan çok daha öte bir şey yaptığını vurgulayan Serhildan, "Buradaki halk devletin savaş ahlakına uymasını bekliyordu. Devlet tüm insani, vicdani ve ahlaki normları çiğnedi" dedi. 

Kente geldiğinde insanların ne kadar cesur olduğunu kendi gözleri ile gördüğünü ifade eden Serhildan, "Buradaki insanlar yaşatılan vahşet karşısında son nefesine kadar direndi" dedi.

"Toz ve duman arasında hareket edebiliyorduk"

Devlet güçlerinin Cudi Mahallesine girmesi ile beraber Sur Mahallesine doğru çekildiklerini belirten Serhildan kendisi ile birlikte yanında altı arkadaşının olduğunu dile getirdi. Cudi ve Sur mahallelerinin yukarısında bulunan Cafer Sadık tepesine paralel ilerlediklerini ifade eden Serhildan ilerledikleri bölgenin dört taraftan sürekli top atışına tabi tutulduğunu dile getirdi. 

Saldırıların son günlerinde atılan topların çok daha büyük etki yarattığını vurgulayan Serhildan, "Heronlar sürekli bizi takip ediyordu. Sivil olduğumuz biliniyordu. Ancak yine de geçtiğimiz her sokak girdiğimiz her ev top atışlarına tabi tutuldu. Şarapnel parçaları ve toz duman arasında hareket ediyorduk" diye konuştu.

"Balyoz ile olduğumuz evin duvarını yıktılar"

Devlet güçleri Kobane Caddesi'ni kapattığı için kent merkezine gidemediğini ifade eden Serhildan Cafer Sadık Tepesi'nin olduğu alanın altında bir evde günlerce beklediklerini dile getirdi. Devlet güçleri kaldıkları eve yaklaşınca Kobane Caddesi'ne doğru indiklerini belirten Serhildan, "Bir sabah balyoz sesleri ile uyandık. Askerler evin duvarlarını balyozlarla kırarak girmeye çalışıyorlardı. Biz de hemen toparlanıp evden çıkmaya çalıştık. Biz evin etrafını kontrol edene kadar askerler bir odanın duvarında delik açtılar. Biz evin çıkış kapısında evden çıkmaya çalıştığımızda askerler açtıkları delikten evin içine bomba attı" şeklinde konuştu.

"Yaralı arkadaşımız infaz edildi"

Askerlerin attığı bomba sonucu büyük bir patlama meydana geldi diyen Serhildan patlamanın yarattığı tozdan faydalanarak kendilerini sokağa attıklarını belirtti. Koşarak uzaklaşmaya çalıştıklarında sokak başında bekleyen Kobranın kendilerine ateş açtığını dile getiren Serhildan, "Bizi geç fark eden Kobra ateş açınca yanımızda bulunan bir arkadaş düştü bir arkadaşta yaralandı. Yaralı arkadaşımız ile birlikte bir eve girdik. Biz eve girer girmez Kobra girdiğimiz eve yaklaştı. Biz kapıyı kilitledik ve telaşlandık. O sırada düşen arkadaşımızın sessi ile birlikte bir tarama sessi de geldi. Biz arkadaşımızın katledildiğini anladık" diye anlattı. 

"Sürekli koşuyorduk"

Evin içinde mahsur kaldıklarını düşündükleri anda yanlarında bulunan bir arkadaşlarının evin içerisinden bir merdiven getirdiğini ifade eden Serhildan, "Kolundan yaralanan yaralı arkadaşımız ile birlikte merdiven ile diğer evin içerisine atladık. O evin kapısı başka sokağa açılıyordu. Hiç durmadan aşağı doğru koşmaya başladık. Biz koşarken terk ettiğimiz evden çok şiddetli patlamalar meydana geliyordu. Biz 3-5 sokak aşağı indikten sonra YPS güçleri ile karşılaştık. Onlar bizi hemen bir evin bodrumuna yerleştirdiler" diye konuştu. 

"Bodrumda hayata tutunduk"

Bir hafta o evin bodrumunda kaldıklarını ve bu sürede kendi imkanları ile yaralı arkadaşlarını tedavi etmeye çalıştıklarını ifade eden Serhildan, "Kurşun arkadaşımızın kolundan girip çıkmıştı. Bodrumda bulunan yastıkların yünlerini çıkarıp bir kazakla arkadaşımızın kolunu bağladık" dedi. Bulundukları bodrumun içerisinde ekmek pişirdiklerini dile getiren Serhildan, "Hiç bilmediğim hâlde ekmek yaptım. Evde peynir, zeytin ve tahin gibi kahvaltı bulduk. Günlerce öyle ayakta kalmaya çalıştık. Evin bahçesinde kuyu vardı. O kuyudan su ihtiyacımızı gideriyorduk" diye belirtti.

"Yaralandım"

"Bir gün bodrumda ekmek bittince ben YPS'lilerden ekmek almak istedim" diyen Serhildan, "Herkes çok açtı. Ben de ekmek almak için bodrumdan çıktım. Ekmek ile dönüp tam bulunduğumuz bodruma gireceğim esnada bir tarama oldu ve bir kurşun bacağıma isabet etti. Olayın sıcaklığı ile önce bir şey hissetmedim ancak sonra sendeleyince anladım" dedi.

"YPS 'fedai eylem gerçekleştireceğiz' dedi"

Kendisinin de yaralılar arasında kaldığını ifade eden Serhildan, bir iki gün sonra yanlarına bazı YPS'lilerin geldiğini vurgulayarak şunları aktardı: "YPS'liler devletin çok ağır saldırdığını ve mühimmatlarının az kaldığını belirtti. YPS'liler 'biz fedai eylem gerçekleştireceğiz, o yüzden bu sokak artık güvenli değil, siz yine birkaç sokak aşağı inin' diye uyardılar."

"3'üncü bodrumda girdim"

Bir geceyi girdikleri sokaktaki evde geçirdiklerini belirten Serhildan daha sonra tekrar Sur Mahallesi içlerinden Kobane caddesine doğru 3-5 sokak inmeye çalıştıklarını belirtti. Belirli bir süre ilerledikten sonra yine bir grup YPS'li ile karşılaştıklarını ifade eden Serhildan, "Onlar bize oradaki arkadaşlarını sordu bizde durumu aktardık. Onlar da bizi bir bodruma götürdü. Bu bodrum kamuoyu tarafından 3'üncü bodrum olarak bilinen bodrumdu" dedi. Bodruma indiklerinde çok fazla yaralının bodrumda olduğunu aktaran Serhildan, "10'dan fazla yaralı vardı ve biz orada kaldığımız müddetçe de yaralılar getirilmeye devam edildi. Sağlık durumları iyi olan arkadaşlar bize bakıyordu" dedi.

"Ağır saldırılar oluyordu"

Bir hafta o bodrumda kaldıktan sonra devlet güçlerinin bodrumun bulunduğu sokağa girdiğini ifade eden Serhildan, "Devlet bulunduğumuz bodrumun binasına ve çevre binalara yoğun top atıştı gerçekleştirdi. Özelikle sabahları çok ağır saldırılar oluyordu. Bodrumun etrafında bulunan tüm binalar yıkılmıştı" dedi. 

"Hayatını kaybedenlerle birlikte kalıyorduk"

Bodrumdaki yaşama dikkat çeken Serhildan, "Bazı yaralılar tedavi edilmediği için hayatını kaybediyordu. Hayatını kaybedenler ile birlikte kalıyorduk. Bizim bulunduğumuz bodrum çok genişti. Sağlam arkadaşlarımız gün içerisinde bize yiyecek bir şeyler bulurdu. Bazen bir günü bir bisküvi ile idare ediyorduk. Su çok sınırlıydı. Borumda sadece bizim yataklarımız vardı. Bir de bina henüz inşaat hâlinde olduğu için tahtalar falan vardı" diye konuştu. 

"Deliklerden bodruma ateş açtı"

Devlet güçlerinin attığı toplar sonucu bodrumun tavanında delikler oluştuğunu vurgulayan Serhildan, "Devlet güçleri daha sonra paletli tanklara yerleştirdiği doçkalarla o deliklerden içeriye doğru yoğun taramalar gerçekleştirdi. O taramalar esnasında yaralı arkadaşlarımızın çoğu katledildi. Arkadaşlarımız sürekli çığlık atıp inliyordu" dedi. 

"YPS'li arkadaş kendine sıktı"

Tarama ve çığlık sesleri kesildiğinde yüzünü yaralı arkadaşlara çevirdiğini belirten Serhildan, "İki YPS'linin elinde tabanca vardı ve son nefeslerini alıp veriyorlar. Ben o an anladım, YPS'li iki arkadaşın devlet güçlerinin kendilerini katletmesini beklemeden son kurşunlarını kendilerine sıktıklarını" dedi.

"İçeri pet şişe attılar"

Uzun süren tarama sonrası zırhlı araçların seslerinin kendilerine yaklaştıklarını ifade eden Serhildan, "Tarama durduktan sonra ayak sesleri gelmeye başladı. Sonra bodrumda açılan deliklerden içeriye bir şeyler atıldığını fark ettik. Atılan şeylerden biri önüme geldi ve pet şişe içine konulmuş benzin olduğunu gördüm. Çok sayıda benzin şişesi atıldıktan sonra içeri yakıcı bir şey attılar. Bodrumda yangın çıktı" şeklinde belirtti. 

"Tahtalar tutuşmaya başladı"

Bodrumun çok geniş olduğunu hatırlatan Serhildan, "Taramalar esnasında açılan deliklerden zırhlı araçların bizi görmemesi için bazı inşaat tahtalarını üst üste koymuştuk. Atılan benzin ve ateşin tutuşması ile o tahtalarda yanmaya başladı. O esnada yanımızda kalan sağlam iki arkadaşta yukarı kata çıkmışlardı. Dumanların çıkması ile zırhlı araçlar mehter marşı çalmaya başladı" dedi.

"Yangını kontrol altına aldım"

Yaralı hâli ile yangını söndürmeye çalıştığını ifade eden Serhildan, "Ateşin çıktığı yerde bulunan tahtaları yangından uzaklaştırdım. Katledilen kişilerin cenazelerini de oradan uzaklaştırdım. Yangını kontrol altına aldım ancak tam söndürmedim. İçerden duman çıkmasını sağladım. Yangın tamamen sönerse askerler içeride yaşayan birilerinin olabileceğini tahmin ede bilecekler" diye konuştu. 

"Gaz attılar"

Askerlerin yangından sonra bodruma yoğun gaz bombaları attığını belirten Serhildan, "Saatlerce biber gazı içinde kaldık. Taramadan kurtulan bazı yaralılarda biber gazı yüzünden hayatını kaybetti. Hemen merdivenin yanında olan iki arkadaştan biri yukarı haber vermek için gittiğinde askerin hedefine giren birini vurdular" dedi. 

"TV'ye katılanlar olmuştu"

Gece saatlerinde kendisinin bodrumdan çıktığını sağlam arkadaşı ile daha önce açılan koridordan yanda bulunan eve geçtiğini belirten Serhildan, "Eve gittiğimde orada 25 kişiye yakın insan vardı. Onlar inip aşağıda bazı yaralıları aldılar. Sonra orada bulunan arkadaşlar bana TV'ye katılıp durumu aktardıklarını söylediler. HDP'li yetkililer devreye girmiş ambulans gelip bizi alacak dediler. Hatta o esnada orada bulunan arkadaşların bazıları telefon ile ailelerini arıyordu. Ailelerinden helallik alanlarda oldu" diye konuştu.

"Ambulansa gitme kararı aldık"

Gece boyunca kendi aramızda sürecin nasıl olacağını tartıştık diyen Serhildan, "Sonradan adının Derya olduğunu öğrendiğim arkadaş bize sabah ailesini, basını ve HDP'li yetkileri aradığını ifade etti. Hatta birçok kanalda canlı yayında olanları aktardığını söyledi. O ve bir erkek arkadaş daha bağlanmış TV'ye. O güne kadar katliam yapan devletin neler yapa bileceğini herkes biliyordu. Ancak içerdeki insanların çoğu öğrenci ve sivildi. O yüzden ortak karar alarak sabah gelecek olan ambulansa gideceğiz dedik" dedi. 

"Ateş etmeyin diye sokağa çıkanların hepsi vuruldu"

Hatta ambulansların akşam geleceği söylenmişti diye hatırlatan Serhildan, "Akşam saat 19.00'da ambulans gelecek demişler ama göndermediler. Akşam gelmeyince sabah 09.00 da gelecek dediler" dedi. 

"Bize bazı gönüllü sağlıkçıların devreye girdiğini söylediler" diyen Serhildan, ambulansa yürüme sürecini söyle anlattı: "Bize sabah ambulans gelecek ve siz oraya doğru ilerleyeceksiniz dediler. Zaten evin etrafı askerler tarafından sarılmıştı. Sabah olunca hepimiz toplanıp dışarı çıkmaya koyulduk. İkinci kattan inip birinci katın giriş kapısından sokağa doğru çıktık. Birinci kattın etrafında delikler açılmıştı. Ve o deliklerden zırhlı araçlar bizi görüyordu. Arkadaşlar aralarında kısa bir mesafe bırakarak dışarı çıktılar. Ben ve bazı yaralılar birinci katta bekledik. O arkadaşlarımız ambulansa gittikten sonra beni ve diğer yaralıları alacaktı. Arkadaşlar bağırarak ilerliyordu. Hepsi sıra ile 'Ateş etmeyin', 'biz siviliz', 'burada yaralılar var', 'silahlı kimse yok' diye askerlere sesleniyordu. Askerlerin olduğu zırhlı araç çok yakındı zaten. Günün sessizliğini uzun bir tarama bozdu. Sokağa çıkan arkadaşlara, kapıda bekleyenlere ateş açıldı. Ateş açıldıktan sonra askerlerin hareketlendiğini fark ettik. Binaya gireceklerini anladık. Tarama öncesi ben yukarıdaki bir yaralıya baktım. Sonra aşağıdaki yaralıya baktım bir ihtiyacı var mı diye. Tarama olduktan sonra birinci kattaydım."

"Binadaki hava boşluğundan ikinci katta çıktım"

"İkinci katta çıkmak için banyonun hava boşluğunu kullandık" diyen Serhildan, "Ben çıktıktan sonra arkamdan iki arkadaş daha geldi. Ben ve bir arkadaş odadaki yorganların altına saklandık. Oda çok dağınıktı. Bir arkadaşta sandık dolabının içine girdi. Biz saklandıktan hemen sonra askerlerin ayak sesleri gelmeye başladı" dedi.

"Yaralıları katlettiler"

Evin ikinci katında saklandıkları esnada askerlerin telsiz seslerinin geldiğini vurgulayan Serhildan, "Yaralı arkadaşlarımızın hepsini de katlettiler. Sonra odalara bakmaya başladılar. Girdikleri her odaya önce el bombası atıyorlardı sonra bir tarama gerçekleştiriyorlardı. Biz ikinci katta bir odaya saklandık. Asker odaya girdi etrafı taradı. Bizi şans eseri görmediler ve kurşun isabet etmedi. Çok kısa bir süre yukarıda kaldılar ve gittiler" şeklinde konuştu. 

"Askerler orada yemek yedi"

Bulundukları evin ikinci katının karşılıklı çift daireden oluştuğunu dile getiren Serhildan askerlerin onların karşısında bulunan daire geçip orada kaldığını ifade etti. "Askerler orada sofra kurup yemek yedi" diyen Serhildan, "Afiyet olsun sesleri geliyordu. Zaten günler sonra o odaya baktığımda hâlâ yerde yemek attıkları vardı" dedi. 

"Sandıktaki arkadaş katledilmişti"

Askerler çıktıktan sonra bir gece evde kaldıklarını dile getiren Serhildan sonraki gün sandıkta saklanan arkadaşlarından ses alamayınca sağlam arkadaşının sandık kapısını açtığını ifade etti. Sandık kapısını açtıklarında arkadaşlarının katledildiğini gördüklerini belirten Serhildan günlerce o evde kaldıklarını dile getirdi.

"Kepçeler geldi"

Askerlerin evden çıktıktan üç gün sonra bulundukları evin yanına kepçe geldiğini ifade eden Serhildan kepçenin polis eşliğinde bulunduğu evin etrafındaki evleri yıktığını belirtti. Kepçenin bir iki gün o bölgede çalıştığını vurgulayan Serhildan bir sabah uyandıklarında kepçenin ağzının bulundukları binaya yöneldiğini dile getirdi. Bulundukları evinde kepçe tarafından yıkılacağını düşündüklerini o yüzden olası yıkımda neler yapabileceklerini kararlaştırdıklarını ifade etti.

"Buzlukta ekmek termisifon da su vardı"

Kepçenin bulundukları evi yıkmadığını belirten Serhildan orada kaldıkları süre boyunca nasıl hayata kaldıklarını şöyle anlattı, "Evde her şey alt üst olmuş durumdaydı. Evin buzdolabında dondurulmuş ekmek bulduk. Dağıtılmış eşyalar arasında bir kutuda tahin bulduk. Yediğimiz tahin yüzünden sürekli susayınca artık tahin yememeye başladık. Musluklardan su akmıyordu. Banyoda ki termisifonu çok dikkatli bir şekilde açtık ve orada iki litreye yakın su çıkardık. Günlerce o su ve ekmek ile gıda ihtiyacımızı karşıladık. Sıra ile nöbet tuttuk. Günde 2-3 saat uyabiliyorduk. Çünkü her an birileri gele bilirdi" dedi konuştu. 

"Kürtçe konuşma sesleri gelince evden çıktık"

Bulundukları evden çıkma süreçlerine dikkat çeken Serhildan durumu şöyle ifade etti, "Bir sabah Kürtçe konuşma sesleri duyduk. Ancak sesin halka ait olup olmadığını anlayamadık. Yasak kalktı mı diye düşündük ancak arkadaşım yasak kalkarsa halk buraya kitlesel bir şekilde gelir dedi. Sonraki gün tekrar Kürtçe konuşma sesleri duyduklarında halkın artık dolaşabileceğini veya yasağın kalktığını düşündük. Sokakta gördüğümüz bir ana ile iletişime geçtik o bize durumu anlattı. Biz de evden çıktık".

"Kapıda vahşet izleri vardı"

Evden çıktıklarında kapıda vahşetin izlerini gördüğünü ifade eden Serhildan, "Kapıda arkadaşlarımızın elbiseleri vardı. Hepsinin elbiseleri çıkarılmıştı. Etrafta hep kan izleri vardı" dedi. Sokakta yürüdükleri esnada zırhlı araçların devriye attığını ifade eden Serhildan, "Gaz bombaları da atıyorlardı. Biz onları gördük ama onlar hiç görmedi bizi" dedi. 

"Hesap sorulmalı"

Bundan sonra ne yapacağını ilişkin konuşan Serhildan, röportaj yayınlanmadan önce kentten çıkacağını ifade ederek şunları dile getirdi, "Ben artık eski hayatıma devam edemem. Ben tüm katledilenlerin son anlarına şahit oldum. Ve daha o zaman bir söz verdim. Ben bu sözün gereğini yapacağım. Onlara yapılanların hesabını mutlaka herkesin sorması gerekiyor."

Bültene kayıt ol