Önceki hafta gerçekleşen Cerattepe direnişi, son birkaç aydır bir yandan patlayan bombalar, bir yandan ise Kürt illerinde uygulanan yoğun savaş politikaları altında umutsuzluğa kapılan herkese büyük bir moral oldu. Somut bir talep etrafında mücadele imkanı olduğunda, geniş kitlelerin seferber olacağını gösterdi. Cerattepe halkı tüm unsurlarıyla direnişe katıldı.
Artvin’deki altın madeni inşa etme girişimi ve buna karşı hükümetin takındığı tutum, aynı zamanda, AKP liderliğiyle AKP’ye oy veren yoksullar arasındaki çıkar çatışmasını da netçe ortaya koydu. %70’i AKP’ye oy veren bir bölgede, insanlar yaşam alanlarına sahip çıkmak için kendi destekledikleri iktidarın arkasında durduğu bir projeye karşı sokağa çıktılar.
Kürt illerinde ise devlet baskısına karşı direniş tüm hızıyla sürüyor. Sur’da bir binanın bodrum katında mahsur kalanların tahliyesi ve katliamı engellemek için binlerce kişi eylem yaptı. Çatışmalar ve ölümler sürse de Kürt halkı pes etmiyor.
Son iki haftadır yaşanan bir diğer önemli gelişme ise hepimiz için kritik önemde. Sosyalist İşçi’nin geçen sayısında, Cerattepe ile Cizre’nin el ele vermesinin önemi vurgulanmıştı. Bu birlikteliği sağlama potansiyelini taşıyan işçi hareketinde yeniden bir kıpırdanma gözlemleniyor.
Metal sektörü başta olmak üzere birçok şehirde işyerlerinde ek zam talepleri için eylemler yapılıyor. Sendikalar kıdem tazminatının gaspına ve kiralık işçi düzenlemesine karşı harekete geçti. Kamu emekçileri ise hem “paralelci” veya “terörist” denilerek işten atılmalarına sebep olabilecek düzenlemeye hem de 657 değişikliğiyle iş güvencelerinin bütünüyle ortadan kaldırılması ihtimaline karşı öfkeli.
Böylesi bir ortamda DİSK’in yanı sıra Türk-İş de kıdem tazminatı için çeşitli şehirlerde eylemler yapmaya başladı. İstanbul’un bir ilçesinde, DİSK, Türk-İş ve Hak-İş’e bağlı sendikalar, hakları için ortak eylem yaptı.
İşçi hareketinin, içinde yer alan işçilerin bireysel bilinçlerinden bağımsız, ortak bir ruh hâli ve dinamiği vardır. Ve işçi sınıfı, mücadeleye atıldığında, milliyetçilik gibi saflarını bölen egemen sınıf fikirlerinden hızla koparak toplumu değiştirme yeteneğine sahip olan tek güç.
Devletin, egemen sınıfın ve hükümetin saldırıları karşısında, Cerattepe’deki doğa için direniş ile Kürt kentlerinde katliamlara karşı verilen mücadelenin birleşmesinin ve kazanmasının yolu, böylesi bir işçi hareketinin güçlü bir şekilde kendini var etmesi. Bunun için işçilerin birliğini sağlamalı ve tüm emek örgütlerinin ortak talepler etrafında bir araya gelmesi için mücadele etmeliyiz.
Birleşirsek kazanırız!
Antikapitalistler kampanyası, Türkiye’deki siyasi ve ekonomik istikrarsızlık koşullarının analizinden yola çıkılarak, sert bir mücadele dönemine ezilenler lehine yanıt üretmek için inşa edilmeye başlandı.
Gezi’den beri, insanlar tek bir konu etrafında harekete geçmekten çok daha fazlasını istiyor.
Üstelik, farklı mücadelelerin aktivistlerini birleştiren platformlar inşa etmek her zamankinden daha önemli.
Çünkü bütün bu başlıklardaki siyasi sorunlar birbiriyle bağlantılı. Hükümetin sınırları mültecilere kapatması, doğrudan Suriye’ye yönelik savaş politikalarıyla ve bu doğrultuda Batı emperyalizmiyle yaptığı anlaşmayla ilgili. Suriye’ye yönelik savaş politikası, Kürtlerin kazanım elde etmesini engelleme amacı taşıyor. Sur, Cizre ve diğer Kürt kentlerindeki ölümler bu planın bir parçası. Kürt savaşına harcanan para emekçilerin cebinden çıkıyor. Ve savaş politikaları etrafında yaratılan milliyetçilik, patronlarla işçilerin çıkarlarının bir ve aynıymış gibi görünmesini sağlıyor.
Savaşı derinleştirenler, bir yandan gezegeni mahvetmek için kirli enerji politikalarını devreye sokuyor. Her yeri HES’lerle, termik santrallerle donatıyor ve nükleere yönelmek istiyorlar. Kâr için üretim işçi ölümlerini artırırken, aynı mekanizma kadınların ezilmişliğinin sürmesini sağlıyor.
Kapitalizmin hayatımızda yarattığı bütün bu tahribata karşı bir araya gelmeliyiz. Hem iklim için hem Kürt halkının hakları için mücadele etmeliyiz. Irkçılara karşı mültecileri savunurken iş cinayetlerine karşı çıkmalıyız. Antikapitalistler, bütün bu mücadeleler arasındaki bağları kuran ve hepsine karşı ortak bir direniş hattını örmemizi sağlayacak bir platform.
Nasıl yapmalı?
Antikapitalistler, 2016 yılında mültecilerle dayanışma eylemleri örgütledi, Kürt halkına uygulanan baskılara karşı barış talebini öne çıkarttı. Farklı direnişlerden işçileri ortak bir kürsüde buluşturduk ve Şişecam işçilerinin direnişine destek olduk.
Yeni mücadele dönemine hazırlanmak için 3 Mart’ta İstanbul’da kadına yönelik şiddete karşı bir forum düzenledik. 23 Mart Çarşamba yine İstanbul’da “Umudumuz barışta” kampanyası için buluşacağız. 9 Nisan Cumartesi günü savaş karşıtı mücadeleyi ve mültecilerle dayanışmayı tartışacağımız uluslararası bir toplantı düzenleyeceğiz. 16 Nisan’da ise Ermeni Soykırımı etrafında bir forumda buluşacağız.
Diğer yandan, Antikapitalistler’in İstanbul dışındaki yerellerde de inisiyatiflerini kurmak için adım atıyoruz. Siz de katılın, antikapitalist mücadeleyi hep birlikte inşa edelim!
İletişim: 05362196341 - [email protected]
(Sosyalist İşçi)