Sosyalist İşçi gazetesi, geçtiğimiz haftaki sayısında, AKP liderliğinin bir süredir dillendirdiği "yerli ve millî" olma konusunu ele aldı.
Yazı şöyleydi:
Türkiye’de toplumsal kutuplaşmayı geleneksel olarak Kemalistler yaratıyordu. 1990’larda laik-dindar bölünmesi bir MGK kararı olarak topluma dayatıldı, “şeriat” tehlikesine karşı post-modern darbe gerçekleşti, üniversiteye başörtüsüyle girmek isteyen kadınlar polis şiddetiyle karşılaştı, ikna odalarına alındı ve yargılandı. Bu siyaset, 2007-2008 yıllarında 27 Nisan e-muhtırası, cumhuriyet mitingleri ve AKP’ye kapatma davasıyla yeniden zirve yaptı. Ancak kitlesel mücadelelerle darbe tehdidi püskürtüldü, şimdi AKP’nin “aldatıldık” diyerek saldığı ve ittifak yaptığı Ergenekoncular o dönem hapse atıldı.
Kendisini darbe tehdidinden kurtardığını hissettiğinden beri dümeni sağa kıran, aslına rücu eden neoliberal sermaye partisi AKP, Gezi direnişinden beri bu kutuplaşmayı derinleştiren ana aktör olarak ortaya çıkıyor. Son birkaç yıldır kendisine yönelik her türlü tehdidi ya “kemalist vesayetçilerin darbe girişimi” ya da “küresel güçlerin oyunu” olarak adlandırıyor, tabanının bütününü “Yol ver gidelim, Taksim’i ezelim” diyen en fanatik kanadının hattına çekmeye çalışıyor.
Kutuplaşmanın yeni tarifi
AKP, 2015’in ortalarından itibaren dış politikasını Suriye’de Kürtlerin kazanımlarını engellemek üzerine kurup, çözüm sürecini buzdolabına kaldırıp savaşı yeniden başlattığından beri, bu kutuplaşmanın eksenini yeniden tanımlamak istiyor.
Tayyip Erdoğan, 1 Kasım seçimlerinden önce mecliste “550 yerli ve millî vekil” görmek istediğini söyledi. Bu “istek”, CHP ve MHP’yi “yerli ve millî” alana oturtuyor, böyle olmayan HDP’nin ise baraj altında bırakılması gerektiğini dile getiriyordu. Bunun ortaya çıktığı günler, 7-8 Eylül’de Kürtlere yönelik kitlesel ve eş zamanlı linç girişimlerinin hemen ertesinde, “teröre karşı millî irade” mitinglerinin yapıldığı dönemlere denk düşüyordu. HDP barajı geçerek meclisteki yerini aldı ancak Erdoğan’ın toplumu bu şekilde bölen söylemi sürüyor.
Türk milliyetçiliğinin etkisi
Erdoğan’ın bu çıkışı, AKP dışındaki partilerde önemli bir yankı buluyor. Safların millî olanlar ve olmayanlar şeklinde tarif edilmesi, MHP ve CHP’nin yanı sıra tüm ırkçı ve ulusalcı örgütlerde kafa karışıklığına yol açarken, bunlardan bağımsız gerçek bir antikapitalist alternatifi inşa etmenin önemini bir kez daha bize hatırlatıyor.
Suriyeli mültecilerin “deport” edilmesini isteyen, Kürtlere karşı sınırötesi operasyon tezkerelerinde AKP’ye destek veren CHP, “yerli ve millî” saflarda. Faşist MHP “millîliğin” en koyu savunucusu. Ergenekon uzantısı Vatan Partisi, bu söylemin sonucunda “muhafazakârlarla vatan cephesi” kurarak AKP’nin peşine takılıyor.
AKP savaşı meşrulaştırmanın peşinde
Bu “yerli ve millî” anlatısının en önemli sebebi ise hiç kuşkusuz Kürtlere karşı girişilen savaşı halka anlatmak. AKP, bundan üç sene önce başlayan çözüm sürecine en az %66’sı destek veren bir toplumu, bugün Kürt annelerin evlerinde kahvaltı yaparken devlet tarafından katledildiği bir sürece ikna etmeye çalışıyor. Bunu yaparken, klasik “terörle mücadele” argümanının üstüne, bir de savaşa karşı çıkan herkesi susturma girişimleri ekleniyor. Barış talep eden herkes “yerli ve millî” olmadığı için hedef hâline getiriliyor.
Aynı durum, Türkiye’nin Suriye’ye ilişkin planları için de geçerli. İsrail ile “normalleşme” arayan, Sisi ile ortak ittifaklara katılan, Suud hanedanının stratejik ortağı hâline gelen AKP’nin dış politikasına itiraz ederseniz “Putinci” oluyorsunuz. Kürtlerin haklarını savunursanız ise “Amerikancı”. Her iki durumda da Erdoğan-Davutoğlu ikilisinin çizdiği “yerli ve millî” kalıbına uymuyorsunuz.
“İhanet” edenler
Dolayısıyla, millî çıkarları zedeleyen işlere girişen herkes “hainlikle” suçlanıyor.
Ermeni Soykırımı’nın tanınmasını mı talep ediyorsunuz? Yerli ve millî değilsiniz.
Barış için imza toplayan akademisyenlerin yanında mısınız? İhanet içerisindesiniz.
Suriyeli mültecilerin Ege Denizi’ndeki ölümlerinde AKP’nin de rolü olduğunu mu söylüyorsunuz? Misafirlerverliğimizi anlayamamışsınız.
İncirlik Üssü’nün ABD önderliğindeki emperyalist koalisyonun uçaklarına açılmasın karşı mısınız? Yeni Türkiye’nin çıkarlarına zarar veriyorsunuz.
AKP liderliği, böylelikle, devletin, yani Türk egemen sınıfının çıkarlarıyla uyuşmayan her düşünce ve eylemi bastırmak, ülkeyi tamamen Türk milliyetçisi bir koronun hakimiyetine sokmaya çalışıyor.
“Millî” değil demokrat
Oysa Türkiye işçi sınıfının, sıradan insanların “millî” çıkarlarla hiçbir alakası yok. Bu çıkarlar, AKP’nin “Gezi darbesi”ni planladığını iddia ettikten sonra cenazesine koştuğu Mustafa Koç’un ve tüm patronların çıkarları. Türkiye, “millî” eylemlerin getirdiği katliamlar, darbeler, neoliberal politikalar ve onların yarattığı milyonlarca yoksul insanla bugüne geldi. “Millî” şeflere, çıkarlara, politikalara karnımız tok. Millîcilere karşı kitlesel hareketler inşa ederek mücadele edip demokratip taleplerimizi kazanmak istiyoruz.
Soma’da katledilen madencilerin aileleri adalet için mücadele ediyor. Kürtler eşitlik talep ediyor. Ermeniler yüzleşme bekliyor. Suriyeli mülteciler haklarını istiyor. Bütün bunlar demokrasinin asgari şartları, “millîliğin” ise amansız düşmanları.
“Yerel” değil evrensel
AKP, “millî” kategorisine dahil olmayan diğer halklardan da kutuplaşma eksenine insan kazanabilmek için “yerel” olma koşulu getiriyor. Yerellik, Türk olmayan yurttaşların da Türk devletinin çıkarlarına tabi olmasını sağlıyor.
Biz ise olup bitenlere yerel değil evrensel açıdan bakıyoruz. Uluslararası işçi sınıfının bir parçasıyız ve her yerdeki sınıf kardeşlerimizin mücadelelerinden ilham alıyoruz. Arap Baharı’nın, Kürt halkının özgürlük mücadelesinin savunucularıyız. Evrensel olarak sömürüye karşıyız ve yerelde de kendi patronlarımıza ve onları koruyan hükümetlere karşıyız.
Tüm bu mücadeleler içerisinde, her yerde bizim gibi özgürlük ve demokrasi talep edenler gibi, “millî ve yerel” siyasi çizgilere karşı özgürlükçü, demokrat ve enternasyonalist antikapitalist örgütleri inşa etmeye çalışıyoruz.
Sosyalistler kimin tarafında?
İş cinayetleri: Yerli ve millî olanlar, madencilerin fıtratında ölüm olduğunu söylüyor. Biz ise işçileri ölüme sürükleyen sermayedarlara ve onları koruyan AKP’ye karşı mücadele ediyoruz.
Cinsiyetçilik: Yerli ve millî olanların iktidarında kadın cinayetleri tırmanışta. Bunlara göre kürtaj yasaklanmalı, kadınlar kahkaha atmamalı. Biz cinsiyetçiliğe karşıyız, kadınlara özgürlük talep ediyoruz.
Mafya/derin devlet: Yerli ve millî olanları Sedat Peker destekliyor. Biz Peker’in çetelerine karşı ırkçılık karşıtlarını seferber ediyoruz.
Yoksulluk: Yerli ve millî olanlar, asgari ücretin artırılmasını isteyenleri patronlara şikâyet ediyor. Biz herkes için insanca yaşamaya yetecek bir ücret istiyoruz.
İklim değişikliği: Yerli ve millî olanlar, Türkiye’nin de gelişmiş ülkeler kadar gezegeni mahvetmeye hakkı olduğunu anlatıyor. Biz hükümeti enerji politikalarını değiştirmeye davet ediyoruz.
Elitizm: Yerli ve millî olanlara göre “ayaklar baş olamaz”. Biz sıradan insanların, yoksulların, işçilerin, tüm ötekilerin ve ezilenlerin birlikte mücadelesini savunuyoruz.
Barış: Yerli ve millî olmak, Kürtleri ezen politikaların kılıfı. Biz Kürtlere uygulanan devlet terörüne karşıyız, çözüm için müzakerelerin yeniden başlamasını istiyoruz.
Resmi tarih: Yerli ve millî olanlar Ermeni Soykırımı inkârcısı. Rumları, Yahudileri ve tüm gayrimüslimleri Türkiye’den kovanları sahipleniyorlar. Biz resmi tarihle yüzleşme talep ediyoruz.
Mülteciler: Suriyeliler ve tüm mülteciler yerli ve milli değil. AB ile kirli bir anlaşmaya imza atan AKP, göçmenlerin düşmanı. Biz sınırların açılmasını, göçmenlerin mülteci statüsünün tanınmasını istiyoruz.
(Sosyalist İşçi)