İstanbul Ticaret Üniversitesi, “Bu suça ortak olmayacağız” bildirisi imzacılarından Yrd. Doç. Dr. Halil İbrahim Yenigün hakkında disiplin soruşturması açtı ve soruşturma süresince görevinden uzaklaştırdı.
Bianet’e konuşan Yenigün, “Kürt coğrafyasındaki barış ve Türk ve Kürt halklarının kardeşliği konusunda bir Türk olarak üzerime düşeni yapmaya çalışıyorum. Bu konuda olumlu sonuç getirecekse idari takibe girmiş olmak fikrimi değiştirmiyor” dedi.
Bildiriye dair tek taraflılık eleştirilerine de katılmadığını belirten Yenigün, “Bir Türk olarak, Türk devleti benim muhatabım olmak durumunda” dedi.
“Türk olarak muhatabım devlet”
Yenigün, bildiriyi 2011’de Kürtlerin PKK’ye dönük “Benim için öldürme” bildirgesinin Türklere dair hâli olarak yorumladığını söyledi:
“Türk olarak benim adıma atılan kurşunlar, operasyonlar konusunda elbette ki kendisine Türk devleti diyen devlet benim muhatabım olmak durumunda.
Kürt olsaydım, muhtemelen devletten ziyade PKK’ya daha çok sesim çıkacaktı. Ama Türk olarak devlete karşı sorumluluğum ön planda.
Kürtlerin ‘Benim için öldürme’ bildirgesini alkışlayan Türk kamuoyunun, bu bildirgedeki Türkleri de alkışlaması gerektiğini düşünüyorum.”
Mısır-Rabia ve İsrail-Filistin örnekleri
“Tek taraflılık yorumlarına katılmıyorum. Biz bu imzayı münferit olarak attık, kurumsal olarak atmadık. Kurumsal olarak, örneğin insan hakları kuruluşu olarak atsaydık iki tarafa da niye değinilmediği sorulabilirdi.
Söz gelimi Rabia katliamını kınarken, İhvan mensuplarının silahla gelmiş olmasını ve polisle çatışmasını kınamadık, katliama odaklandık, kimse bunu sorun etmedi.
Filistin’de İsrail’in 51 gün savaşında, İsrail’e tepki gösterirken, Hamas’ın giriştiği bir takım roket saldırılarına değinmedik, kimse de bunları sorun etmedi.
Her bildiri illa ki iki tarafa laf söyleyecek diye bir kaide olmadığını düşünüyorum. Her bildirinin fonksiyonu farklı.”