25 yaşındaki Suriyeli sığınmacı Muhammed Salih, Türkiye'de hayatın çok pahalı olduğunu söylüyor ve sınırların açılmasıyla güvenli bir yoldan Avrupa'ya gitmeyi talep ediyor.
Edirne'de mülteciler üç gündür sınırların açılması talebiyle bekliyor. Sınıra yapmak istedikleri barışçıl yürüyüş polis tarafından engellendi. Vali, üç gün daha süre verip sonra Suriyelileri "gerekirse zor kullanarak" kovacaklarını söylüyor.
Marksist.org, Edirne'de bekleyen mültecilerden Muhammed Salih'le Suriye ve Türkiye'deki hayatı üzerine konuştu.
Salih'in verdiği yanıtlar şöyleydi...
Biraz kendinden bahseder misin? Suriye’de ne yapıyordun? Ne zaman geldin ve buradaki hayatın nasıldı?
Adım Muhammed Salih. 25 yaşındayım. Üniversite mezunuyum. Ben Suriye’de bilgisayar tamircisiydim. Halep’te yaşıyordum. Bizim Halep’te kendi dükkanımız vardı. Arabamız ve evimiz vardı. Suriye’de hayat, Türkiye’den daha ucuzdu. Benzin, kira, yemek, elektrik daha ucuzdu ama savaş başladı. Ben de Türkiye’ye geldim 3 yıl önce.
Benim yaşadığım Halep’in bir kısmı rejimin, bir kısmı muhaliflerin elindeydi. Benim dükkanım rejim tarafındaydı. Onlar, bütün gençleri zorla askere alıyordu. Ben askerliğimi yapmıştım ama savaş var diye yine askere gitmem gerektiğini söylediler. Ama onlar haksız bir savaş sürdürüyor. Ben de dükkanımı kapadım, muhaliflerin kontrolündeki bir mahalleye gittim. Orada bizim akrabalarımız vardı. Bu sefer de beni orada askere almaya çalıştılar. Bana “cihad yapacaksın” dediler. Hem rejim askerleri de bombalıyordu mahallemizi. O yüzden terk ettim Suriye’yi.
Burada ise hayat pahalı. Sigortasız çalışıyoruz. Bize kimlik vermiyorlar. Hastalarımıza bakmıyorlar. Çocuğum var ve daha iyi bir hayat istiyorum. O yüzden Avrupa’ya gitmek istiyorum.
Savaş başlamadan önce Halep’te gösteriler nasıldı?
Kimsede silah yoktu. Özgürlük istiyordu halk. Ben Selahaddin mahallesindeydim. Çok fakir bir mahalledir. İnsanlar namaz vaktinden sonra sokaklara çıktı ve askerler ateş etti. Sonra da iç savaş başladı.
Burada hangi işlerde çalıştın? Hayatın nasıldı?
Araba yıkama işinde çalıştım, bilgisayar tamirciliği yaptım, hamallık yaptım. Daha birçok işte de çalıştım. 1000 TL’den fazla hiç alamadım. 6 kişi var evde. Annem ve babam hasta. Kardeşim ve onun çocuğu da var. Bir de eşim var evde.
Ev kiram ilk geldiğimde 250-300 TL arasıydı. Şimdi 400 TL’den aşağı yok. Ayrıca biz Suriyelilere ev vermiyorlar, iş de vermiyorlar. Bizde yabancı dilen bilen çok insan var. Türkçe öğrenmek ise çok zor; zaten Türkçe öğreten de yok. Çocuklarımız için dil kursu yok. Onlar eğitim de alamıyorlar.
Ben ilk Bursa’ya geldim. Arada bir arkadaşların yanına Konya’ya, İstanbul’a falan da gittim ama burada her yerde hayat çok pahalı. Suriyelilere 1000 TL’den fazla ücret vermiyorlar. Oysa bu, sizin için asgari ücret. Bize sigorta da yapmıyorlar üstelik.
Benim amcam bıçakçılık yapıyor. Parmakları kesildi. Ameliyat için 5000 TL verdi ama patron ameliyat için hiç yardım etmedi. Hatta “Sen zaten kaçak çalışıyorsun. Ben sana iş verdim. İstersen git polise şikayet et” dedi.
Ben Bursa’da kaza yapmıştım. Bana çarpan adam suçluydu ama onu 8 ay beklememe rağmen bulamadılar. Tedavi için hastaneye gittim ama o gün kimliğimi kaybetmiştim bana bakmadılar. Acile gitmeme rağmen Şevket Yılmaz Hastanesi bana “kimliksiz bakmıyoruz” dedi. Yaralarıma dikiş atılması lazımdı ama ben evde pansuman yaparak idare ettim. 2 ay evde oturdum, çalışamadım.
Nereye gitmek istiyorsun?
Ben 1996’dan beri judo yapıyorum. Savaş başlayınca bıraktım. Benim hocalarım ve arkadaşlarım daha önce yurtdışına gittiler. Ben de onların yanına gitmek istiyorum. Hollanda, İsveç, Almanya, fark etmez.
Peki, şu an yetkililerden talebin nedir?
Bize sınırları açtıkları için teşekkür ediyoruz ama artık biz gitmek istiyoruz. Bizi bıraksınlar kara yoluyla gidelim. Kaçak yollarla gitmek çok pahalı ve denizde boğularak ölüyoruz. Artık güvenli bir yoldan kaçakçılara para vermeden gitmek istiyoruz.
Röportaj: Özdeş Özbay