Direnişe başından beri emek veren aktivistlere, ne düşündüklerini, bu mücadelenin önemini ve nasıl kazanacağımızı sorduk.
Yanıtlar şöyleydi…
Garo Paylan (HDP İstanbul milletvekili): Bizim arayışımız adalet. Bizim için bir sembol olan Kamp Armen’de, o sembolik adımın atılması ve Hrant Dink’in ruhunu şad etmek için mücadele veriyoruz 100 gündür. Aslında bu 100 günlük değil 100 yıllık mesele. Bununla ilgili küçük de olsa bir kazanım elde etmekti niyetimiz. Bugün memleketin genel iklimine baktığımızda, pek de ilgilenen kimse olduğunu düşünmüyorum. Kamp Armen mücadelesini veren gençleri selamlıyorum.
Meltem Oral (DSİP Eşsözcüsü): Soykırımın 100. yılında, Kamp Armen direnişinin 100. günündeyiz. Direniş, Erdoğan’ın başkan olabileceğini zannettiği günlerde başlamıştı. O zamandan bugüne birçok şey değişti. AKP hükümetten düştü, toplumda barış isteyen çoğunluğa rağmen savaş başlattı. Bu gündem, Kamp Armen direnişini daha da önemli kılıyor. Kamp Armen bu topraklarda yaşayanlara tarih boyu kan, ölüm, talan ve acı veren devletin kökleriyle hesaplaşma mücadelesidir. Tersane işçilerinden Kürtlere, ırkçılık karşıtlarından sosyalistlere, farklı kesimler Ermeni halkının tarihi mücadelesine 100. gündür omuz veriyor. 100 günlük direniş deneyimi, hem bir asırlık adaletsizlikle hesaplaşmanın hem de devletin ayrımcı politikalarına rağmen halklar arasındaki barışın mümkün olduğunu gösteriyor. Bunu ancak birlikte başarabiliriz. Kamp Armen direnişine herkes omuz vermeli.
Uraz Kaspar (Aktivist): Kampta direnişin 100. günü ve Ermeni soykırımının 100. yılı. Bu iki acıyı birbirinden ayrı analiz etmek büyük bir hata olur. 100 yıl sonra bu topraklarda Ermeniler, ilk defa seslerini yükseltip, yeni bir yıkıma ve soykırıma daha izin vermeyeceklerini ilan ettiler. Kampta tutulan 100 günlük nöbet bunun en somut örneğidir. Tüm toplumu, özellikle sosyalist çevreleri, desteklerini hiçbir şekilde azaltmamaya ve bir Ermeni mücadele mevziisi olan Kamp Armen’i yalnız bırakmamaya çağırıyorum.
İdil Ügüt (Antikapitalist Öğrenciler): Kamp Armen’de 100 günlük mücadele, 2 milyona yakın gayrimüslimin malları ve mülkleri üzerine kurulu sevgili cumhuriyetimizin tarihinde, bu topraklardan milyonlarcası sürülmüş bir halkın diğer halklarla ilk ortak direnişi. 1915’ten, Hrant’tan, Sevag’dan, Maritsa’dan ve nice baskıdan sonra Ermenilerin “Biz buradayız; yeter artık!” yakarışının Türkiye’de ses bulması. Çocuk emeği, gasp ve devlet geçen cümleler… 100 yıl önce olanlar bir daha olmaz. “Size soykırım yaptırmayız!” demek. İşçisiyle, öğrencisiyle, kuyriğiyle (Ermenice “abla”) inanılmaz bir kampı yıktırmama, yalnız bırakmama ve kampın vakfa iade gayreti. “Bir daha olmaz!” Ne iş makinelerinizle kampa girebilirsiniz ne de Hrant Dink’leri katledebilirsiniz. Artık birlikte mücadele deneyimimiz var. Biz varız.
Norayr Olgar (Nor Zartonk): Kamp Armen’in 100. gününde, tüm oyalamalara rağmen direnişimiz sönümlenmedi. Henüz iade yok. Direnişimiz ileriki dönemlerde de büyüyerek devam edecek. 100. güne vardığımızda görüyoruz ki, aslında kampta biz birlikte yaşamayı, birlikte bir şeyleri inşa etmeyi tekrar öğrendik. Bu süreç içerisinde Hrant’ın ve birçok yetim çocuğun kendi elleriyle yaptığı Kamp Armen’de, tekrar Ermeni kültürünü birlikte yaşamaya, anadilimizi tekrar kullanmaya başladık. Dil atölyeleri yaptık, insan hakları atölyeleri yaptık ve Kamp Armen için 100. gününde Ermenilerin Gezi Komünü diyebiliriz. Birçok insanla dayanıştık 100 gün boyunca. Her türlü örgüt, sendika ve STK ile çevremizdeki birçok olayla iletişim hâline geçtik. Tuzla sahili için verilen mücadeleye, liman işçilerinin direnişlerine katıldık. Bunlar direnişimizi büyüttü. Kampımız iade edilmedi ama aslında biz orada yeni bir hayatı kurduk ve yaşıyoruz, yaşamaya da devam edeceğiz. Direnişimiz, Kamp Armen Ermeni halkına koşulsuz şartsız iade edilene kadar sürecektir. İlerdeki süreçlerde de ülkedeki savaş atmosferiyle birlikte hem barış talebimizi büyüterek hem de kampımızda 100 gündür mücadelesini verdiğimiz yerde, o barış ortamını daha da ileriye götürerek, katliamlar yapan bu devlete karşı mücadele edeceğiz.