Ayşe Barım'ın tutuklanması bir gözdağıdır

28.01.2025 - 11:36
Haberi paylaş

12 yıl önce kendiliğinden oluşan ve milyonlarca kişinin katıldığı Gezi Parkı protestoları, hala siyasi yargılamaların konusu edilebiliyor.

Dizi sektöründe tekelleşme iddiasıyla hakkında soruşturma açılan menajer Ayşe Barım "Hükümeti ortadan kaldırmaya teşebbüse yardım", "etki ajanlığı, "Darbeye teşebbüse yardım" gibi bir dizi suçlamayla tutuklandı.

Suçlamalar arasında:

• "Gezi Parkı sürecinde hükümlülerle iletişime geçme",

• "Barım'a ait Menajerlik Şirketine bağlı oyuncularının 2021 yılında  yaşanan Orman Yangını ve Deprem Felaketlerinden sonra ülkemizi uluslararası arenada yetersiz gösterme adına sosyal medyada başlatılan #HelpTurkey kampanyasına eş zamanlı katılmaları" da var. Barım, bu yüzden, iktidarın meclise getirip geri çekmek zorunda kaldığı yasadaki adıyla "etki ajanlığı" yapmakla itham ediliyor.

Delil olarak sunulansa Ayşe Barım’ın, Gezi eylemlerinin yaşandığı dönemde , Bergüzar Korel ile 7, Ceyda Düvenci ile 4, Dolunay Soysert ile 10 kez, Halit Ergenç ile 12 kez, Selma Ergeç ile 8 kez görüşmesi.

Ayrıca Gezi Parkı davasında yargılanan Mehmet Ali Alabora ve 18,5 yıl hapse mahkûm edilen Çiğdem Mater'le bir iki kez telefonla konuşmuş olması örnek gösterilerek Gezi Parkı direnişinin organizatörlerinden biri olduğu iddia ediliyor

Barım dört gün gözaltında tutulurken tanık olarak ifade veren oyunculardan Halit Ergenç ve Rıza Kocaoğlu hakkında "yalan tanıklık" soruşturması başlatıldı.

Neden tutuklandı?

Ayşe Barım protestolar sırasında parka iki kere gelmiş biri. Tutuklama sebebi olarak gösterilen tapelere bakıldığında Barım'ın anlaşmalı olduğu sanatçıların bildiriye imza vermesinden rahatsız olduğu, geri çekilmelerini istediği anlaşılıyor. 

Gezi Parkında olan kalabalık içerisinde çoğu kişinin tanımadığı Ayşe Barım, organizatör olarak hükümeti ortadan kaldırmaya kalkmış. Bunu şirketiyle çalışan sanatçıları Gezi'ye çekerek yapmayı denemiş. Fakat başarılı olamamış!

Çoğu kişi Gezi Parkı protestolarıyla pek de ilgisi olmayan Ayşe Barım'ın tutuklanmasının nedeninin dizi piyasasındaki milyonlarca dolarlık gelire el konulmak istenmesi olduğunu düşünüyor.

Bir süre önce Barım'ın sahibi olduğu ID İletişim Danışmanlık ile 20 şirket hakkında tekelleştikleri iddiasıyla soruşturma başlatılmış, MASAK bu şirketleri denetlemişti.

Menajerlik sistemi, siyasal olmayan bir şekilde tartışılırken ağır suçlamalar ve tutuklama bambaşka bir yerden geldi.

Oyuncu ve senarist portföyüyle dizi piyasasının en güçlü şirketlerinde biri olan ID elimine edilirse elde tuttuğu pay ve gelir başka bir şirketin eline geçecek.

Eğer bu doğruysa ekonomik güç savaşları için siyasi yargılama yoluna başvurulduğu düşünülebilir.

Fakat bunun siyasi sonuçları da var.

İdeolojik suçlamalar

Savcılık tarafından Ayşe Barım hakkında yapılan suçlamada Osman Kavala ve Gezi Parkı davası iddianamelerinde yer alan ideolojik yaklaşım aynen yer alıyor.

Özetle, Sırbistan'da katil Miloseviç'i deviren OTPOR gençlik hareketinin girişimiyle başlayan, diktatörleri deviren 2011 Arap Devrimleri ile birlikte olarak organize edilen Gezi Parkı protestoları bir darbe girişimiymiş. Açık Toplum Vakıfları tarafından teşvik edilmiş. Bunlar "turuncu" devrimlermiş

Bu görüş 2000'lerin başında ortaya çıkan ulusalcılığın ürettiği bir ideoloji. Fakat yıllar sonra açılan bu davalarda devletin resmi görüşü olarak ele alınıyor.

Oysa ne Arap Baharı ne de 12 yıl önce meydana gelen Gezi Parkı protestoları birkaç kişi tarafından organize edilmesi mümkün eylemlerdir. Bu eylemler büyük ve kendiliğinden kitle hareketleriydi.

Gezi Parkı direnişi, hükümeti devirmek için değil parktaki ağaçları korumak ve korumak isteyenlere uygulanan devlet şiddetini protesto etmek amacıyla başlamıştı.

Ayrıca kitlesel protesto hareketlerinde hükümeti istifaya çağırmak darbe değil demokratik bir haktır.

Darbe deyince 12 Eylül'e ya da 15 Temmuz'a bakmak gerekir. Darbeleri ordular yapar.

Fakat beklenmedik bir şekilde büyüyen Gezi Parkı protestoları karşısında AKP lideri sert tutum almış ve dönemin tarih anlatısında bu olaylar hükümete karşı darbe olarak konulmuştu.

Aynı tarih anlatısı bugün de devam ediyor. Kutuplaşma dayatması, Gezi Parkı üzerinden bir kez daha kuruluyor.

Dokunulmaz gibi gözüken ünlü ve ayrıcalıklı isimlere dokunulması, başka sanatçıların olası çıkışlarına karşı olduğu kadar muhalif kitlelerinin sokakta mücadeleden uzak tutulması için verilmiş bir gözdağıdır.

Dizi sektörünün iç sorunları, orada yaşanan haksızlıklar ayrı bir tartışmanın konusudur. Ayşe Barım'ın Gezi davasından tutuklanması kabul edilemez.

Tıpkı Osman Kavala'nın, Çiğdem Mater'in, Can Atalay'ın, Mine Özerdem'in, Tayfun Kahraman'ın haksız ve hukuksuz bir şekilde ağır cezalara çarptırılarak hapiste tutulmalarının kabul edilemez olması gibi.

Bültene kayıt ol