Milyonlar yoksulluğa mahkum edilirken: Bir avuç kapitalisti ihya ettiler

21.08.2024 - 09:38
Haberi paylaş

AKP’nin 23. kuruluş yıldönümünde konuşan Tayyip Erdoğan, iktidarıyla övünüyordu. Oysaki yaptıklarıyla muazzam bir gelir adaletsizliği yarattılar.

2023 Küresel Eşitsizlik Raporu’na göre 2022 yılında Türkiye nüfusunun yüzde 10’luk en zengin kesimi servetin yüzde 70’ine el koyuyor.

En zengin yüzde 1 ise toplam servetin yüzde 39,5’ine sahip.

En yoksul ilk yüzde 20’lik dilimin ise serveti yok. Borçlarla yaşamlarını sürdürmeye çalışıyor.

Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu Araştırma Dairesi’nin (DİSK-AR) temmuz ayında yaptığı araştırmada bunlar söyleniyor.

Rapor şunları da söylüyor: “2022 itibarıyla Türkiye’de dolar milyonerlerinin toplam sayısı 60 bin 72’ymiş. 1 ile 5 milyon dolar serveti olan 52 bin 392 kişi varken, 5-10 milyon dolar serveti olanların sayısı 4 bin 935, 10 ile 50 milyon dolar serveti olanların sayısı 2 bin 920’dir.”

“50 ile 100 milyon dolar serveti olanların sayısı 124 kişi iken 500 milyon dolar ve üstü servete sahip 31 kişi vardır. Süper servet sahiplerinin toplam serveti ise yaklaşık 350 milyar dolardır.”

Bunlar bizim hayal dahi edemeyeceğiz meblağlar.

Dayatma

Erdoğan yönetimi temmuzda asgari ücrete ara zam yapmadı. Türkiye İstatistik Kurumu, haziran ayı enflasyon rakamını yine düşük gösterdi. Böylece memur, kamu işçisi ve emekli maaşlarındaki otomatik artış en düşük düzeyde tutuldu.

Sendikaların yaptığı araştırmalar ise düşük ücret dayatmasının sosyal yıkım yarattığını ortaya koydu.

Türk-İş’in haziran ayında, Ankara’daki tüketici fiyatlarını baz alan araştırmasına göre dört kişilik bir ailenin gıda harcaması 19.234,43 TL’ye ulaştı.

Giyim, konut (kira, elektrik, su, yakıt), ulaşım, eğitim, sağlık ve benzeri ihtiyaçlar için yapılması zorunlu diğer aylık harcamalarının toplam tutarı ise 62.652,87 TL olarak ölçüldü.

Bekar bir çalışanın toplam yaşam maliyeti ise 24 bin lira.

DİSK Birleşik Metal-İş Araştırma Dairesi’nin temmuz ayında İstanbul’daki tüketici fiyatlarını esas alan araştırmasına göre, dört kişilik bir ailenin gıda harcaması 19 bin 423 lirayı buldu. Genel harcamaların tutarı ise 67 bin 186 lira oldu.

Metropollerde durum böyleyken fiyatların artması en ücra yerde dahi görülen bir hadise. Üstelik bununla da kalmayacak.

AKP iktidarı temmuzda elektriğe yüzde 38 oranında fahiş bir zam yaptı. Elektriğe zam demek, her şeyin pahalanması demek. Doğalgaza da yüzde 38 zam getirdiler. Bunun etkisi ise kış aylarında görülecek.

Asgari ücretin 17 bin lira, ortalama işçi ücretlerinin 20-22 bin lira arası, işçi emeklisi maaşının 12 bin 500 lira olduğunu düşünürsek:

  • Bir ailede 2 kişi asgari ücretle çalışsa dahi o evin geçimini sağlayamıyor.
  • İki kişi ortalama ücretle çalışsa yine yetmiyor.
  • Tek başına yaşayan bir işçinin geçinme ihtimali yok.

Emeklilerin durumu ise tam bir sefalet. Bu yüzden işçiler ve emekliler, hiçbir servete sahip değil. Bizlerin sadece borçları var.

AKP eliyle bizden alınanlar, bir avuç azınlığın kasasına aktarılıyor.

---

Çifte vurgun

Son günlerde bir dizi büyük şirketin devasa kazançlar sağladığı halde sıfır vergi ödediği ortaya çıktı.

Ekonominin başındaki Mehmet Şimşek 'herkes vergi verecek' türünden konuşmalar yapıyor. Geçen yıl dolaylı vergilere yapılan zammın ardından yeni vergilerin getirileceği de belli oldu.

Teorik olarak, devlet gelirlerinin temelini oluşturan vergiler, halka yeniden dağılım, sosyal harcamalar ve gelir adaletsizliğini ortadan kaldırmak için dönmelidir. Türkiye'deki vergi sistemi ise patronlardan az vergi almak, kaçırmalarına göz yummak ya da aflarla bunu ödemekten kaçınmalarını sağlamak; buna karşılık vergi yükünü bu toplumun çoğunluğu olan emekçilerinden elde etmek üzere yapılanmıştır.

DİSK-AR'ın Asgari Ücret ve Vergi Adaleti Raporu'ndaki dramatik tablo şu bulgularla anlatılıyor:

  • 2024 için yılın başında ücretlerin yaklaşık yüzde 21’si vergi ve kesintiye giderken eylül itibarıyla bu oran yaklaşık yüzde 29’a yükseliyor. 
  • Türkiye’de işçiler, şirketlerden fazla vergi veriyor. 2014-2023 arasında toplam vergi gelirlerinin yüzde 16’sı işçilerin ücretlerinden kesilirken şirket vergilerinin (kurumlar) payı yüzde 15,6 düzeyinde kaldı. 
  • Dolaylı vergilerin tüm vergiler içindeki oranı 1990’da yüzde 48 iken 2000’de yüzde 59’a ve 2024’te yüzde 69’a ulaştı. 
  • 2014 yılında mülkiyet üzerinden alınan vergilerin tüm vergi gelirleri içindeki payı yüzde 3,7 iken bu oran 2023’te yüzde 2,3’e geriledi. 
  • Üstüne bir de şirketlere vergi afları getirildi.

Yani emekçiler ücretlerinden gelir vergisini ödüyor. Sonra bir de dolaylı vergilere maruz bırakılıyor. Bu çifte vurgundur.

Ne istemeliyiz?

DİSK, vergide adalet için bir dizi talep öne sürdü. Türk-İş de benzer taleplere sahip. 

Talepleri şöyle:

  • Gelir vergisi ilk tarife oranı yüzde 10’a düşürülmelidir. 
  • Gelir vergisi tarife dilimleri yeniden değerleme oranı kadar (asgari ücret artışından az olmamak kaydıyla) artırılmalıdır. 
  • Asgari ücret istisnası vergiden değil, matrahtan indirim yoluyla uygulanmalıdır. 
  • İşverenlere uygulanan 5 puanlık SGK prim indirimi işçilere de sağlanmalıdır. 
  • Büyük servetlerin vergileneceği adil bir servet vergisi uygulanmalıdır. 
  • Çağdışı damga vergisi kaldırılmalıdır. 

---

Herkese iş! herkese insanca yaşam!

Haziran ayında ortaya çıkan işgücü istatistiklere göre, son 15 ayın en yüksek işsizlik oranına gelindi. 

Bu sürpriz değildir. Yılbaşından bu yana işsizlikteki artış bir eğilim olarak büyüdü.

TÜİK’in istatistikleri dar kapsamlı işsizliği esas alır. Bu, tam gün düzenli işlerde çalışan ve SGK primi ödeyen işçilerin durumuyla sınırlı. 

Geçtiğimiz haziran ayında 15 ve daha yukarı yaştaki kişiler arasında işsiz sayısı bir önceki aya göre 234 bin kişi artarak 3 milyon 305 bin kişi oldu. 

Bir de geniş tanımlı işsizlik var. Bu tanım, yarı zamanlı ya da mevsimlik işlerde çalışanları, standart işsizleri, halen çalışmayıp iş bulduğu takdirde çalışabilecekleri kapsamaktadır.

Yine DİSK’in araştırmasına göre temmuz ayında:

  • Geniş tanımlı işsiz sayısı 12 milyona dayandı;
  • Geniş tanımlı işsizlik pandemi döneminin üzerinde;
  • Geniş tanımlı işsizlik oranı yüzde 29,2;
  • Geniş tanımlı işsiz sayısı son bir yılda 2,7 milyon, son bir ayda 1,7 milyon kişi arttı;
  • Zamana bağlı eksik istihdamda ciddi artış var;
  • Geniş tanımlı kadın işsizliği yüzde 37.

Peki işsiz sayısındaki tırmanışın sebebi nedir? İnsanların tembel olması, iş beğenmemesi mi?

Devletin resmi verilerine göre bunun sorumlusu bizzat patronlar ve küresel rüzgarlar karşısında kırılgan olan Türkiye kapitalizmi yöneticilerinin tercihleri.

TÜİK’e göre:

  • İstihdam oranı sürekli düşüyor. Yani kapitalistler yeni işler yaratacak yatırımları yapmıyor. Çok sayıda işçinin yapacağı iş, az sayıda işçiye yaptırılıyor. Ortalama çalışma saatleri ve iş günü açısından da birçok ülkenin üzerindeyiz.
  • Bir diğer neden, özellikle ihracata dönük iş kollarında yaşanan pazar kaybı. Türkiye kapitalizminin rekabet gücü zayıf olduğu için ihracat yaptığı pazarlardaki payı azalıyor. Patronlar ise buna işten çıkarmalarla ve üretimi azaltmayla yanıt veriyor. 
  • Ayrıca kronik işsizlik yok edilmeyerek, çalışanlar üzerinde düşük ücretleri dayatma ve sendikalaşmaya izin vermeme baskısı kuruluyor.

Bültene kayıt ol