Halka yalan söylediler: Bu dava hukuki değil siyasi

29.05.2024 - 14:12
Haberi paylaş

Yedi yıldır hapiste tutulan HDP'li siyasetçilerin yargılandığı Kobane davası, büyük bir adaletsizlikle sonuçlandı.

Eski HDP eş başkanları Selahattin Demirtaş ve Figen Yüksekdağ ile DEM Parti Mardin Büyükşehir Belediye Başkanı Ahmet Türk'ün de aralarında bulunduğu bazı siyasetçilere toplam 408 yıl hapis cezası verildi.

Kürt siyasi hareketinin lideri Demirtaş, 42 yıl cezaya yani müebbet hapse çarptırıldı.

Haksız şekilde suçlanan Kürt siyasetçilerin tahliyesi ve beraatları sevinçle karşılansa da ortada büyük bir adaletsizlik ve hukuk skandalı var.

Demirtaş, Yüksekdağ, Türk gibi HDP'li siyasetçiler, 7-8 Ekim 2014'te 38 kişinin ölümüyle sonuçlanan Kobane protestolarında şiddeti teşvik etmek, yani ölümlerin sorumlusu olmakla suçlanıyordu.

2016 yılında OHAL döneminde tutuklanmalarının ardından hem Erdoğan ve Bahçeli hem de iktidar yanlısı medya tarafından 16 yaşındaki Yasin Börü'nün katili olmakla suçlandılar. 

Çoğu kişi bunu böyle bildi. Fakat ortaya bambaşka bir gerçek çıktı: Demirtaş ve HDP'liler Kobane protestolarındaki ölümlerin sorumluluk suçlamasından beraat etti!

Barışı savunan Kürt sivil siyasetinin seçilmiş temsilcileri PKK'ye üye olma, örgüte yardım etme ve siyasi etkinliklerde yaptıkları konuşmalardan ağır cezalara çarptırıldı.

2014'te ne olmuştu?

Halka söylenen büyük yalanın ne olduğunu anlamak için o yıl olanlara bakalım.

Irak'ta ortaya çıkan IŞİD adlı savaş örgütünün militanları Suriye'ye girdi ve Rojava Kürt bölgesini işgal etmeye başladı.

O sırada Esad rejimi halk ayaklanmasıyla sarsılmış, Suriye ordusu bölünmüş ve bir iç savaş ortamı oluşmuştu.

Rojava bölgesinde ise Suriye Kürtlerinin en büyük siyasi partisi PYD ve onun silahlı kolu YPG vardı. 

IŞİD katliamlarla ilerlerken 15 Eylül 2014'te Türkiye sınırında, Suruç’un tam karşısında bulunan YPG’nin kontrolündeki Kobane şehrine saldırı başlattı.

Kürt güçleri IŞİD saldırısı ve kuşatmasına karşı direnişe geçti. Özgür Suriye Ordusu ve Iraklı peşmergeler karadan, ABD ve müttefikleri havadan IŞİD'le savaşa başladı.

Kanlı çatışmalar ve ağır bombardımanla birlikte şehirde yaşayan 300 bin sivilin hayatı tehlikeye düştü.

O günlerde Kürt siyasetçiler henüz terörist ilan edilmemişti. HDP'li siyasetçiler hükümetten ya IŞİD saldırısına doğrudan müdahale etmesini ya da diğer izolasyondaki bölgelerdeki silahlı güçlerin direnişe katılması için koridor açmasını istedi.

1 Ekim'de Demirtaş, Başbakan Ahmet Davutoğlu ile görüştü. 4 Ekim'de Salih Müslim Ankara'ya gelerek başbakandan insani geçişi serbest bırakmasını istedi. Talepleri karşılık bulmazken 26 Eylül’den itibaren bazı Kürt şehirlerinde PKK gençlik örgütlenmesi protestolara başladı. Polisin buna yanıtı tazyikli su, gaz bombası oldu. Protestolar yayılıp çatışmalara dönüşürken gerginlik giderek arttı.

6 Ekim günü devletin çözüm süreci yürüttüğü PKK lideri Abdullah Öcalan'ın Kobane’yi direnişle savunma çağrısı yayınlandı. 

Aynı akşam HDP yönetimi acil toplantı yaparak şu tweeti paylaştı: “Şu anda toplantı halinde olan HDP MYK’dan halklarımıza acil çağrı! Kobane’de durum son derece kritiktir. IŞİD saldırılarını ve AKP iktidarının Kobane’ye ambargo tutumunu protesto etmek üzere haklarımızı sokağa çıkmaya ve sokağa çıkmış olanlara destek vermeye çağırıyoruz.”

7 Ekim sabahı ise KCK bunlardan ayrı bir çağrıda bulundu.

Sonuncu çağrı ile birlikte sert sokak gösterileri başladı. 

8 Ekim'e kadar çoğu BDP üyesi ve karşıt görüşlü 38 kişi hayatını kaybetti. 

Barışın sözcüleri şiddetle suçlanarak hapsedildi.

Olayları bitiren ise Öcalan'ın İmralı'dan yolladığı mesajı okuyan Selahattin Demirtaş oldu. 9 Ekim günü Diyarbakır’da düzenlediği basın toplantısında “Dün gece itibarıyla Öcalan ile kısa bir mesaj bağlantısı kurma imkanı doğdu. Kendisinin de katliam ve büyük provokasyon tehlikesine karşı diyalog ve müzakereyi hızlandırma yöntemini bütün taraflara telkin, tavsiye, önerdiğini belirtmek istiyoruz."

Nitekim Davutoğlu hükümeti HDP ile işbirliği yaparak birlikte şiddet olaylarının dinmesini sağladı.

Türkiye'deki milliyetçi muhalefetin itirazlarına rağmen Irak Kürdistanı'ndan gelen Peşmergelerin, yani silahlı güçlerin Kobane savunmasına katılmak için sınırdan geçişine 29 Ekim'de izin verildi.

Daha sonra ise doğru bir kararla Türkiye sınırlarını Suriyeli mültecilere açtı.

2016'ya kadar kimse Demirtaş ve arkadaşlarını, şiddet ve cinayetlerinden sorumlu olmakla suçlamamıştı.

Erdoğan liderliğinde kurulan yeni rejim, akamete uğrayan çözüm sürecinin ardından içeride HDP'yi, dışarıda PYD ve YPG'yi baş düşman ilan etti. Tutuklamalar bunun üzerine geldi.

Ölüm değil çözüm istiyoruz

7 yıl süren davanın ardından, HDP'ye açılan kapatma davasının da gerekçesi olan Kobane protestoları ve ölümler suçlaması düştü!

Davalara konu olan suç fiili ortadan kalkmasına rağmen sivil ve barışçıl Kürt siyasetinin temsilcileri demir parmaklıklar arkasına kapatıldı.

"HDP'li siyasi tutsaklara özgürlük" demeye, herkes için adaleti ve kalıcı barışı savunmaya, Kürtlerin eşitliğinin sağlanması ve 50 yıldır süren çatışmaların son bulması için yeniden çözüm sürecinin gerekliliğini anlatmaya devam etmeliyiz.

(Sosyalist İşçi)

Bültene kayıt ol