16 Nisan 2017’de oldubittiye getirilen bir referandumun ardından, 24 Haziran 2018 seçimleriyle birlikte uygulanmaya başlanan “Türk tipi başkanlık sistemi” ilk günden beri sayısız hukuksuz uygulamayla birlikte anılıyor.
Bu yeni rejimin ilk düzenleyici kararnamesi olma özelliğine sahip, 10 Temmuz 2018’de yayımlanan, 1 Sayılı Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi’nin 37 maddesinin Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edildiğine ilişkin 30 Aralık 2023 tarihli bir karar geçtiğimiz hafta yayımlandı ve hâlihazırdaki hukuksuzluk bir kez daha vurgulandı.
Kararda Cumhurbaşkanlığına personel atanması, maaşlarının düzenlenmesi, hâkim ve savcıların Cumhurbaşkanlığınca görevlendirilmesi, üst kademe yöneticiler hakkında bilgi toplanması ile Çevre ve Şehircilik Bakanlığına belediyelere ait yetkiler verilmesi gibi başlıkları içeren 37 madde iptal edilerek söz konusu düzenlemelerin ancak kanun yoluyla yapılabileceği hatırlatıldı.
Gerekli kanunların çıkarılması için hükümete dokuz ay süre tanıyan AYM, kararı 13 üyesinin imzasıyla duyurdu.
Fişleme, rant ve otokrasi
2018 öncesinde Kanun Hükmünde Kararname (KHK) adıyla kamuoyunun gündemine giren ve Cumhurbaşkanı’na kanunların üzerinde bir yetki verdiği vurgulanan bu uygulama, yapılan anayasal değişikliklerle rejimin karakteri haline gelmişti.
15 Temmuz’un ardından adeta bir silah olarak kullanılan bu KHK’lar nedeniyle Barış Akademisyenleri görevlerinden uzaklaştırıldı ve yine yüz binlerce insan, haklarında adli bir işlem olmadan fişlenerek “sivil ölüme” mahkûm edildi.
Rejim değişikliği sonrasında yayımlanan 1 Sayılı Kararname de darbenin ardından yürütülen antidemokratik uygulamaların bir devamıydı. Sistemin yasal altyapısının oluşturulduğu iddiasıyla yapılan düzenleme, SGK’dan emekli veya yaşlı aylığı alanların normalde çalışamadığı Cumhurbaşkanlığı bünyesine atanabilmesini sağlıyordu.
Üst düzey bürokratlar hakkında bilgi toplanmasını ve bu biyografik bilgilerin işlenmesini öngören düzenleme de “kural kişisel verilere ilişkin bir düzenleme niteliğinde olup CBK ile düzenlenemeyecek yasak alan içinde kalmakta” denilerek iptal edildi.
Çevre, imar ve yapılaşma konularında etüt, harita, çevre düzeni, imar planları gibi her türlü düzenlemeyi içeren yetkinin Çevre Bakanlığı’na verilmesiyle ilgili karar ise, bunun ancak yasal düzenlemeyle mümkün olduğu belirtilerek yürürlükten kaldırıldı.
AYM kararının ancak kararname yayınlandıktan 65 ay sonra bu hukuksuzluğu ifşa ediyor/edebiliyor olması, sokakta verilecek bir demokrasi mücadelesinin önemini gözler önüne seriyor.
“Atı alanın Üsküdar’ı geçtiği” bir rejimde her türden özgürlüğün gaspı ve grev kırmak tek kişinin elinden çıkan bir kararname ile mümkünken, işçi sınıfı ve ezilenlerin özgürlük ve adalet için eskisinden de güçlü bir şekilde örgütlenmeliyiz.
Umut Mahir Özen
(Sosyalist İşçi)