Devrimci Sosyalist İşçi Partisi (DSİP) kurucularından, Marksist.org ve Sosyalist İşçi gazetesi yazarı sevgili Roni Margulies, amansız bir hastalıkla haftalarca mücadele ettikten sonra aramızdan ayrıldı.
Roni Margulies kimdi derseniz hayatı boyunca verdiği mücadelelere bakın.
Roni, 1955’te İstanbul’da Yahudi bir ailenin çocuğu olarak doğdu. Çok genç yaşında şiire gönül verdi. Öğrencilik yıllarında kafayı takıp Edip Cansever’in masasına oturacak kadar seviyordu şiiri.
18 yaşında üniversite okumak için İngiltere’ye gitti. İngiltere’deki Sosyalist İşçi Partisi (SWP) ile tanıştı ve örgütlendi. Sonraki yılları bir devrimci sosyalist olarak grevlerde, işçi eylemlerinde gazete satarak geçti. 1980’lerin başında 12 Eylül darbesine karşı Londra’da kampanya yürüttü. Aynı yıllarda Kurtuluş geleneğinden gelen Doğan Tarkan ile tanıştı. O zamandan itibaren hep yoldaş oldular. Roni, Doğan’ın Troçkist olmasında etkili oldu ve 1984’te beraber Türkiye’de kendini bugün DSİP’te ifade eden Sosyalist İşçi geleneğini kurdular.
1990’lı yıllarda Roni, hem SWP üyesi olarak İngiltere’de hem de DSİP üyesi olarak Türkiye’de mücadele verdi. Londra-İstanbul arasında mekik dokudu. 2000’lerin başında yine iki ülkedeki savaş karşıtı hareketin en önde gelen aktivistlerinden biri oldu. 2000’lerin ortasında İstanbul’a yerleşti ve sonrasında hep aşık olduğu bu şehirde yaşadı.
Roni, hayatı boyunca Uluslararası Sosyalizm Akımı'nın militanı oldu. Aşağıdan sosyalizmi savundu.
Fakat sadece bu değil. Kendisi bir şair, çevirmen, gazeteci, yazar ve editör olarak müthiş bir üretkenlik içindeki gerçek bir entelektüeldi.
Roni'ye sorarsaydınız o kendini, hayatını adadığı sosyalist kimliğiyle tanıtırdı.
Her daim Kürt halkının özgürlüğünü savundu. Filistin halkının özgürlüğünü savunduğu gibi.
Milliyetçiliğe, ırkçılığa ve faşizme karşı tavizsiz bir mücadele yürüttü.
Devletin dini topluluklar üzerindeki baskısına karşı çıktı. Tüm darbelere amasız fakatsız karşı çıktığı gibi.
Binlerce söyleşi, toplantıda konuştu ve marksist fikirleri savundu. Sekterizme, ikameciliğe, popülizme stalinizme meydan okudu.
Her DSİP üyesi gibi işçi sınıfının kurtuluşunun kendi eseri olacağını şiar edindi ve tüm meselelere bu fikri merkezden baktı, tutum aldı.
Gerçek bir enternasyonalistti. Bu yüzden sayısız sözlü karalamaya, ölüm tehdidine, hatta fiziki saldırılara maruz kaldı.
Sadece fikirlerini açıkladığı için kendine solcu diyen bir takım ulusalcı/milliyetçi gruplar tarafından hedef alındı. Üzerine boya ve yumurta atıldı.
Tüm bunlara rağmen geri adım atmadı ve savunduklarından taviz vermedi.
Neşesiyle, fikri keskinliğiyle yoldaşlarına ilham verdi. Vermeye de devam edecek.
Çok, çok üzgünüz. Ardından onun isteyeceği gibi davranacağız: Örgütleneceğiz, örgütleneceğiz.
Anısı mücadelemizde yaşayacak!
Gözün arkada kalmasın yoldaş.