Seçim yenilgisinin faturası Kemal Kılıçdaroğlu'na kesildi. CHP sert iç tartışmalara sürüklenirken birbirinden sağcı isimler liderlik yarışına girdi. Bu, parti hakkında sol beklenti sahipleri için bir sorgulama zamanıdır.
Başkanlığı kazanamamış ve mecliste gücünü yitirmiş CHP'nin seçmenlerine doğru düzgün bir açıklama yapamaması büyük tepki topladı.
İstifası istenen Kemal Kılıçdaroğlu'nun yenilgi üzerine sarf ettiği sözlerin ikna edici olmaması ile tepki daha da büyüdü.
Karşısına çıkanlar ona şu soruyu sormadı: Neden seçimlerin birinci turuna kadar izlediğin "helalleşme" siyasetini ikinci turda bırakıp ulusalcı ve ırkçı bir kampanyaya soyundun?
Bu soru, Kılıçdaroğlu sonrası CHP genel başkanlığına talip olan Özgür Özel'e soruldu. Yanıtı sadece 'bu gerekliydi' oldu. Kimi çevreler tarafından solcu olarak gösterilen Özel aslında hızlı bir ulusalcı ve partisinin ırkçı Özdağ'ın arkasından sürüklenmesini normal buluyor.
Diğer güçlü aday ise İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu. Kendisini destekleyen siyasi çevrelere bakıldığında, karşımıza yine ulusalcılar çıkıyor. İmamoğlu'nun siyasi çizgisi ise merkez sağ olarak nitelendirilebilir. Erdoğan'ın demokrat bir benzeri gibi siyaset yapıyor.
Tuhaf olan, her birinin Kılıçdaroğlu ile CHP liderliğinde yer alması, Millet İttifakı'nın savunucularından olmaları ve yenilgiyle sonuçlanan seçim kampanyasını birlikte yürütmüş olmaları.
'Kazanacağız' büyüsü dağıldıktan sonra CHP'nin haline bakan herkes 'desteklediğimiz parti bu muymuş' diyerek hayıflanıyor. Ama şimdi hayıflanma değil gerçekçi olma zamanı. CHP, bütün kanatlarıyla birlikte, sol bir muhalefet odağı değildir. Bir nebze böyle olmaya çalıştığında ise altı oktan ikisi, milliyetçilik ve devletçilik refleksi peşi sıra geliyor.
İşçilerin ve solcuların siyasi alternatifi CHP olamaz. Sağa karşı sağcılık yarışını görev bilen bu partiden kopmanın ve antikapitalist sol bir alternatifte birleşmenin tam zamanıdır.
(Sosyalist İşçi