Dövizdeki yükseliş sonucu, Türkiye kapitalizminin Dolar ve Euro cinsinden borçları katlanıyor. Kamu kaynakları, bankalara ve özel şirketlere açılırken, fatura yine düşük ücret ve yüksek vergilerle kuşatılmış işçilere ödetilecek.
Dünya Gazetesi yazarı Naki Bakır, durumu şöyle izah ediyor:
"Dolar kurunda, seçimlerin ardından 7 Haziran’a kadar yaşanan yüzde 15,4 oranındaki 3,07 liralık artış, Türkiye’ye dış borçlar cephesinde 1 trilyon 409,1 milyar liralık kur farkı yükü bindirdi."
Peki bunlar kimin borcu?
"Söz konusu 8 iş gününde dövizde yaşanan artış, kur farkı olarak özel sektöre 734,8 milyar, kamuya 573,6 milyar, Merkez Bankası’na 100,7 milyar TL ek yük getirdi. Dolardaki her 1 kuruş artış, dış borçların ekonomiye yükünü yaklaşık 4,6 milyar lira artırıyor."
Bakır, kurdaki yükselişe bağlı olarak borçların da artacağını belirterek şöyle devam ediyor:
"Öte yandan Mart 2023 itibariyle, yerel seçimlerin yapılacağı Mart 2024’e kadar olan bir yıllık dönemde, kamu ve özel sektörü ile Türkiye’nin kalan vadeye göre yapması gereken dış borç geri ödemesi 203,3 milyar dolar düzeyinde bulunuyor. Bunun 68,1 milyar dolarını reel sektör kuruluşları, 53,1 milyar dolarını özel banka ve finans kuruluşları olmak üzere 121,3 milyar dolarını özel sektör ödeyecek. Kamunun 42,7 milyar, Merkez Bankası’nın da 39,3 milyar dolar itfası bulunuyor. Dolar kurunda son 8 iş günündeki yüzde 15,4’lük artış bu geri ödemelerin TL cinsinden karşılığını 624,1 milyar lira büyütmüş bulunuyor. Kurdaki hızlı yükseliş devam ederse, bu yük de büyümeye devam edecek."
TL'nin en kara günleri, 2018 yazında "Brunson kriziyle" yaşanmıştı. TL, Dolar karşısında bir günde yüzde 15'ten fazla değer kaybetmişti. Beş yıl önce kabaca 400 milyar dolar hesaplanan toplam dış borç ise katlanmıştı.
Beş yıl sonra benzer rüzgarlar esiyor. Farklı olan ise bugün TL'nin değersizleştirilmesinin bilerek bırakılması. Borsa İstanbul, yatırıma doymuşken yeniden "ralli" denilen hisse senedi alışların yükseldiği bir döneme girdi. Çünkü Türkiye şirketleri ucuzlatıldı. Finans sermayesi aracılığıyla finansman sorunu çözmek isteyen özel şirketler, aynı anda borçlarını da artırıyor. Sonra iktidara dönüp, devletin olanaklarının kendileri için kullanılmasını istiyor.
Ekonomide "biz" diye bir şey yoktur. Bir yanda kapitalist diğer yanda işçiler var. Borç krizlerinin faturasını ödememe mücadelesi, sadece Türkiye'de değil birçok başka ülkede de sistemi bağrından vuracaktır.
Volkan Akyıldırım