Birleşik mücadele ve antikapitalist sol muhalefet için kolları sıvayalım

30.05.2023 - 08:35
Haberi paylaş

Devrimci Sosyalist İşçi Partisi (DSİP) Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin 2. turu sonuçları üzerine yaptığı açıklamada, Erdoğan yönetimi ve ortaklarına karşı sokakta, işyerinde, okulda mücadelenin belirleyici olduğunu vurguladı.

DSİP'in açıklaması:

1. 14 Mayıs-28 Mayıs seçimlerinin galibi Erdoğan etrafında kenetlenmiş aşırı sağcılar, faşistler ve devlet güçleri ittifakı oldu. Sonuç ezici bir üstünlük sağlayamasa da otoriter yönetim savunucularının başkanlık rejimini sürdürecek olmasıdır. Seçim sürecinin başat özelliği adaletsiz olmasıdır. Erdoğan ve Cumhur İttifakı, devletin tüm araç ve imkanlarını kullanmıştır.

2. En büyüğünden en küçüğüne sermaye örgütleri, Erdoğan'ın cumhurbaşkanlığının üçüncü dönemini selamlıyor. Seçim sürecine bakıldığında, sadece "5'li çete" diye anılanlar değil, kapitalist sınıfın çeşitli kanatları Erdoğan'ın arkasında toplandı. 

3. Buna karşılık işçi sınıfının yoğun olarak yaşadığı büyükşehirlerde Kılıçdaroğlu şahsında muhalefete verilen oyların arttığı ya da yerinde durdurduğu görülüyor. Milyonlarca kişi Erdoğan yönetimine karşı olduğunu ortaya koydu.

4. Birçok kişi yenilgi duygusu yaşıyor. Meclis çoğunluğunun iktidar blokunun eline geçmesi ve Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin 2. turuna hakim olan aşırı sağcılık ve nefretin ardından oluşan bu duyguya katılmak mümkün değildir. Seçim sonuçları üzerinde belirleyici olan "sağa karşı sağcılık" yarışı oldu. Milliyetçilik, İslamcılık, ırkçılık yarışının kazananı her zamanda gerçekte en sağda duranlar olmuştur. Millet İttifakı'nın sağcı hattı, ardından Kılıçdaroğlu'nun 2. turda ulusalcı bir kampanya yürüterek ırkçılarla anlaşmasının, halihazırda Türkiye tarihinin en milliyetçi ve şovenist iktidarı karşısında başarı şansı zayıftı. Ortada bir yenilgi varsa, bu sağa karşı sağ politikaların yenilgisidir. Muhalefetin karşısındakini taklit ederek, iktidar partileri etrafında toplanan kitlelerin desteğini kazanmayacağı anlaşılmıştır. Muhalefetin ve Kılıçdaroğlu'nun tüm sağcılığına rağmen, milyonlarca emekçi sandığa gitti ve Erdoğan yönetimine meydan okudu. Bu koşullarda karamsarlık işçiler ve ezilenler için bir lükstür. Mücadeleye devam etmek zorundayız.

5. Erdoğan ve ortaklarını, güllük gülistanlık koşullar beklemiyor. Milyonlarca seçmen onlara karşı. Devasa ekonomik sorunlar var. Erdoğan'ın AKP'si eriyor, 14 Mayıs'ta yüzde 7 oy kaybettiler. On ay sonra gerçekleşecek yerel seçimlere göz dikerek büyükşehirlerdeki gerileyişlerini durdurma gibi sorunları var. Erdoğan'ın başkanlığının son döneminde, iktidar blokunu oluşturan güçlerin yekpare bir bütün olarak kalacağının da garantisi yoktur. Ukrayna Savaşı'nda Batı emperyalizminden kazandığı desteğe ve aynı anda ABD'nin hedefindeki Putin'le yakın işbirliklerine güvenir gözüken Erdoğan'ın karşısındaki en büyük sorun borç krizidir. Türkiye kapitalizminin bağımlı olduğu dış kredilere erişimi, uluslararası ekonomik koşullar yüzünden oldukça zor. Mevcut ekonomik politikanın sürdürülemez olduğu söyleniyor. 

6. İşçileri ve ezilenler ise egemen sınıfın ataklarıyla karşı karşıya. Yüksek enflasyon, düşük ücretler, grev yasakları, sendikal örgütlenmeye dönük saldırılarla karşı karşıya kalacağız. Bunlar olurken tarihin en büyük servet transferlerinden biri işlemeye devam edecek. Şirketler ve parası olan zengin azınlığın sultasının sürmesi için fatura yine bize ödetilmek istenecek. Öte yandan aşırı sağcı seçim kampanyalarının konusu olarak kullanılan milyonlarca insanın hayatı, ağır tehditlerle karşı karşıya. Erdoğan, zafer konuşmasının başında LGBTİ+'ları hedef aldı. Ailenin kutsallığı söylemiyle kadınların kazanımlarına saldırmayı sürdüreceklerini ima etti. Ve Demirtaş şahsında Kürt siyasi hareketini düşman olarak gösterdi. Türkiye toplumunun bir parçası olan ve sayıları 5 milyonu bulmayan göçmenler, özellikle muhalefet tarafından her sorunun kaynağı olarak gösterilerek, hedef haline getirildi. 

7. Erdoğan'ın üçüncü Cumhurbaşkanlık dönemi başlarken ne siyasi krizler ne ekonomik problemler çözülebildi. Üstelik kitleler iktidar kadar muhalefetin saflarında toplanmış vaziyettedir. Sandık kapandığına göre artık bakılması gereken tek yer tabandan gelecek mücadelelerdir. İnsanca ücret insanca yaşam, eşitlik, adalet, özgürlük gibi taleplerin yükseleceği yer sermaye partilerinin nutukları değil işyerlerinde, okullarda, hayatın her alanında yürütülecek mücadelelerdir. Bu mücadeleler birleşmedikçe, siyasal alanı kuşatıp belirleyemedikçe değişimi gerçekleştiremeyiz. Seçmenlere kızmak, halkı suçlamak çözüm değildir. Mücadele edeceğiz, örgütleneceğiz, işçileri ve tüm ezilenleri antikapitalist sol muhalefete ikna edeceğiz. Şimdi umutsuzluk değil mücadele zamanı.

DSİP

Bültene kayıt ol