Osman Can’dan Erdoğan’ın adaylığıyla ilgili YSK kararı hakkında yorum

06.04.2023 - 18:00
Haberi paylaş

Birçok kurum ve bağımsız birey Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın 3. kere Cumhurbaşkanlığına aday olmasına itirazını yükseltti. Seçime katılacak partilerin Yüksek Seçim Kurulu’na itirazlarını değerlendiren YSK konuyu karara bağladı.

YSK Erdoğan’ın 3. kez cumhurbaşkanı adayı olması üzerine gelen itirazlar için ret kararını şöyle açıklamıştı:

“Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın görev süresi Cumhurbaşkanı ve TBMM seçimlerinin birlikte yapıldığı bir önceki seçim tarihi esas alınarak belirleneceğinden ve ‘birlikte yapılan ilk seçim’ tarihi 24 Haziran 2018 olduğundan, birinci dönem beş yıllık görev süresi bu tarihten itibaren başlayacaktır. Bu durumda, yukarıda belirtilen nedenlerle, Recep Tayyip Erdoğan'ın Cumhurbaşkanı adaylığına yönelik itirazların reddine karar verilmesi gerekmiştir” verdi. 

3 Nisan’da ise YSK Erdoğan'ın yeniden aday olabileceğine ilişkin kararının gerekçesini açıkladı. Gerekçeli kararda şunlar yazıyor:

“Anayasanın ‘Türkiye Büyük Millet Meclisi ve Cumhurbaşkanının seçim dönemi’ başlıklı 77’nci maddesinin birinci fıkrasında ‘Türkiye Büyük Millet Meclisi ve Cumhurbaşkanlığı seçimleri beş yılda bir aynı günde yapılır.’ düzenlemesi yer almakta olup, anılan maddede de TBMM ve Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin birlikte ve aynı günde yapılacağı hükme bağlanmıştır. Benzer şekilde, Anayasanın ‘Cumhurbaşkanı yardımcıları, Cumhurbaşkanına vekâlet ve bakanlar’ başlıklı 106’ncı maddesinin ikinci fıkrasında da TBMM seçiminin Cumhurbaşkanı seçimi ile ‘birlikte yenilenmesi’ ve ‘her iki seçimin birlikte yapılmasına’ yönelik ifadelere yer verilmiştir. Yine, Anayasanın 101’inci maddesinin son fıkrasında ‘Cumhurbaşkanlığı seçimlerine ilişkin diğer usul ve esaslar kanunla düzenlenir.’ hükmü yer almakta olup, bu hüküm gereğince 6271 sayılı Kanunun 3’üncü maddesinde yapılan değişiklikle Cumhurbaşkanı ve TBMM görev sürelerinin birlikte yapılan bir önceki seçim tarihi esas alınarak belirleneceği açıkça düzenlenmiştir.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın ilk seçildiği tarih 10 Ağustos 2014 olup, 26.Dönem TBMM seçimi ise 1 Kasım 2015 tarihinde yapıldığından, anılan Cumhurbaşkanı seçimi TBMM seçimiyle birlikte yapılmayıp, münferiden yapılmış bir seçimdir. Buna karsın, 27. Dönem TBMM seçimi ise Cumhurbaşkanı seçimiyle birlikte aynı gün, 24 Haziran 2018 tarihinde yapılmıştır.

Anayasanın 101’inci ve 6271 sayılı Kanunun 3’üncü maddesine göre Cumhurbaşkanının görev süresi birlikte yapılan bir önceki seçim tarihi esas alınarak belirlenecektir, bir başka deyişle, birlikte yapılan ilk seçim 24 Haziran 2018 tarihindeki seçimdir. Buna göre, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın görev süresi Cumhurbaşkanı ve TBMM seçimlerinin birlikte yapıldığı bir önceki seçim tarihi esas alınarak belirleneceğinden ve ‘birlikte yapılan ilk seçim’ tarihi 24 Haziran 2018 olduğundan, birinci dönem beş yıllık görev süresi bu tarihten itibaren başlayacaktır. Bu durumda, yukarıda belirtilen nedenlerle, Recep Tayyip Erdoğan'ın Cumhurbaşkanı adaylığına yönelik itirazların reddine karar verilmesi gerekmiştir.”

Anayasa hukuku alanında dersler veren, eski Anayasa Mahkemesi raportörü Osman Can YSK’nın aldığı kararı sosyal medyadan şöyle eleştirdi:

“YSK’nın Erdoğan’ın adaylığına ilişkin kararına ilişkin kısa bir değerlendirmeyi not düşmek isterim.

Karar lafzın anayasal gerçeklikten ve anayasanın anlam ve amacından koparılarak mutlaklaştırılmasının bir sonucudur.

Gerekçe olarak sıralanan kuralların lafzı, “olabilir” yorumuna elbette elverişlidir. Ancak bu yorum anayasanın iktidarı sınırlama işleviyle ve temel anayasal yetkilerin hem kişi, hem de zaman yönünden sınırlandırılması şeklindeki amacıyla bağdaşmıyor.

Tek başına anayasal ve yasal kuralların lafzından doğacak bir sonuç, anayasanın amacını ve varoluş nedenini ortadan kaldıracak bir sonuca götürdüğü takdirde, lafza öncelik vermek mümkün olmaz. Bu nedenle de “olamaz” yorumu çok daha güçlüdür.

YSK kuralların yorumundan doğabilecek tüm elverişli sonuçları ele alıp tartmamış, adeta Erdoğan’ın adaylığının neden mümkün olduğunu kanıtlama çabası içine girmiştir. Karar Erdoğan’ın adaylığını savunmak için hazırlanan bir metin izlenimi vermektedir.

Oysa YSK “yargı” işlevli bir kurumdur, avukat değildir, iddia makamı da değildir. Yargının “terazi” ile sembolleştirilmesi anlamsız değildir. Yargısal işlev tartım işlevidir. YSK seçim uyuşmazlığını yargısal yolla kesin karara bağlama sorumluluğuna sahiptir.

Bu sorumluluğu, sadece adaylık usulüne ilişkin bir kaç kuralı sıralamakla yerine getiremez. Verdiği kararın devletin “demokratik” ve “laik” bir “hukuk devleti” niteliğiyle ve erkler ayrılığı ilkesinin korunmasıyla ilgisi yokmuş gibi davranması bu sorumlulukla bağdaşmamaktadır.”

Bültene kayıt ol