10 ili vuran depremlerin 3. gününde depremin merkez üssü Kahramanmaraş'a giden Cumhurbaşkanı Erdoğan, Pazarcık ilçesinde kendisiyle konuşan bir depremzedeye, "Olanlar hep oldu. Bunlar kader planının içinde olan şeyler" dedi.
Erdoğan daha önce de 2014 yılında Soma'da 301 madencinin hayatını kaybettiği maden faciasını "fıtrat", 2022'de Amasra'da 42 madencinin hayatını kaybettiği patlamayı da "kader planı" olarak tanımlamıştı.
İktidardakiler kendi sorumluluklarını örtbas etmek için yaşanan depremlere “kader” derken bilim insanları yıllardır deprem gerçeğini ve depreme karşı yapılması gerekenleri anlatıyorlar. Jeolog Pr.Dr. Naci Görür Türkiye’nin tamamının deprem riski taşıdığını, deprem dirençli kentler inşa etmemiz gerektiğini söylüyor. Naci Görür’ün deprem ve yapılması gerekenlerle ilgili görüşleri şöyle:
Maraş’ta deprem olacağını 3 yıl önce söyledik
Bu bölgede depremin olacağını, buranın bir deprem kenti olduğunu, büyük bir depreme gebe olduğunu ben başta olmak üzere birçok yer bilimci arkadaşımız söyledi. Özellikle 2020 yılının Ocak ayında Elazığ depremi olduğu zaman Elazığ depremini değerlendirirken gazetecilere şunu söyledim; “Bundan sonraki hedef Maraş yöresi olur, bundan sonra büyük depremleri Maraş yöresinde yani Çelikhan, Erkenek civarında bekliyorum” dedim. Bu bilimsel bir öngörü, benim özel yeteneğim filan değil, başka arkadaşlarım da bunu söylediler. Şimdi, 3 sene önce yaptığımız bu uyarının hiçbir şekilde ciddiye alınmadığını, hiçbir çalışma yapılmadığını görüyoruz.
Deprem gerçeği
“13 milyon sene önce oluşan bir deprem mekanizması var ve daha milyonlarca yıl depremler devam edecek, bu depremler bu bölgenin realitesidir. Nerede olacak diye korkuyla yaşayacağımıza, bilimi kullanmak suretiyle bir bakanlık kurarak ve ciddi bir bütçe vererek bütün Türkiye'deki kentleri deprem dirençli kentlere dönüştürmek mümkün. Bunu yapacak bilgi, beceri, olanağımız var.”
“99 depreminden bu yana 23 sene geçti, bu sürede bütün Türkiye deprem dirençli kentlere kavuşturulurdu. Aynen Japonya gibi, Amerika gibi bu sorunu unuturduk. Deprem olduğunda evimizden çıkmazdık, böyle çok büyük bir olay gibi de algılamazdık, bir iki kişi tesadüfen ölürdü. Şimdiki gibi binleri toprağa gömmezdik.”
Toplanma alanları çok önemli
“Toplanma alanı boş arsa, bahçe, park değildir. Toplanma alanı demek acil durumda özel olarak hazırlanmış, halka önceden bildirilmiş, insanların gelmesi gereken yerlerdir. Gelip de miting gibi ayakta duracağı yer değildir. Oturacağı, karınlarını doyuracak yerleri, ısıtma sistemi, tuvaletleri, banyoları vardır. Kısa süre de olsa o insanların bütün ihtiyaçlarının karşılanabileceği önceden planlanmış, inşa edilmiş yerlerdir. Bunlar Japonya'da var ama Türkiye'de yok.”
“Türkiye'de ben de dahil hiçbir vatandaş toplanma alanı neresidir bilmiyoruz. Halkın arasında bu kadar yaygın, içselleştirilmiş, AVM'ye, pazara, camiye gider gibi “burası bizim toplanma alanımız” gibi bir algı var mı, yok. Toplanma alanlarının bu şekilde yapılması gerekir, ama yok, olsaydı şimdi soğuktan donan insanlar görmezdik.”
İstanbul ve deprem
“İstanbul’da da deprem tedbirleri alınmadı, İstanbul ölçeğinde kaybın çok büyük olacağını düşünüyorum. İstanbul'da mikro bölgeleme çalışması yapıldı, ama kentin mekânları mikro bölgeleme esaslarına göre kullanılmadı. Yapılmaması gereken birçok yerde binalar yapılıyor. Zemin etüdü olmayan yerlerde gökdelenler dikiliyor. İstanbul gecekondu mentalitesiyle inşa edilmiş bir kent, yüzde 60'ı mühendislik hizmeti bile görmemiş. Böyle bir kent büyük bir depremde bu yapı stokuyla büyük kayıp verir.”
Deprem konusunda planı olmayana oy vermemeliyiz
“’17 Ağustos bir milattır, bundan sonra hiçbir şey eskisi gibi olmayacak’ dediler. 5 sene sonra her şey eskisinden de beter oldu. Şimdi belki yine öyle büyük laflar edilecek. Felaketin boyutu daha ortaya çıkmadı. Biz artık hangi fay nerede, ne büyüklükte bunu sormuyoruz, ülkenin tamamı deprem kuşağıdır.”
“Deprem dirençli kentlerde yaşamak istiyoruz. Bunun için de millet olarak hepimizin üstümüze düşeni yapmamız lazım, bizi yönetenlerden bunu istememiz lazım, bunu vaat etmeyen, planlamayan hiçbir siyaset oluşumuna da oy vermememiz lazım.”