İstanbul’daki binaların yüzde 70’i 2000 yılı ve öncesine ait. Muhtemel 7,5 ve üzeri bir Marmara depreminde kentte bulunan yaklaşık 500 bin binanın hasar görmesi bekleniyor.
İstanbul Planlama Ajansı (İPA) “İstanbul ve Deprem” başlıklı rapor yayınladı. Raporda 1939’dan başlayarak depremlerin batıya doğru kaydığı ve önümüzdeki 30 yıl içerisinde İstanbul yakınlarında yıkıcı bir deprem beklendiği vurgulandı.
Marmara Denizi’nde Kuzey Anadolu Fay Hattı üzerinde meydana gelmesi beklenen deprem İstanbul’un önündeki en önemli krizlerden biri olarak niteleniyor. 2019 yılında yapılan tespit çalışmasına göre bu depremde yaklaşık 500 bin binanın hasar alması bekleniyor. Ayrıca, olası bir depremin yalnızca yapı stokuna değil, kentin alt yapısına da büyük hasar vereceği belirtiliyor.
İstanbul’da depremin en çok hasar vereceği ilçeler Bakırköy, Zeytinburnu ve Fatih olarak sıralanıyor. Deprem riskinin yüksek olduğu alanlar; Avrupa Yakası’nda Haliç ile Küçükçekmece Gölü arasındaki geniş bölge, sahil hattında Bakırköy, Zeytinburnu ve Fatih ilçeleri, nüfus yoğunluğu yüksek olan Bahçelievler, Güngören, Bağcılar, Esenler, Bayrampaşa ve Küçükçekmece ilçeleri olarak sıralanıyor.
Anadolu Yakası’nda ise sahil şeridi boyunca, özellikle eski yapı stokunun yoğun olduğu alanlarda tehdit öne çıkıyor. 2019’da tamamlanan hasar tahmin çalışmalarına göre İstanbul’da 48.000 binanın ağır, 146.000 binanın orta hasar alacağı tahmin edilirken; Hızlı Tarama Yöntemleri ile ağır ve orta hasar alması beklenen bina sayısının kat kat fazla olduğu ortaya çıktı. Sonuçta 7,5 büyüklüğünde bir depremde şu anda hafif, orta ve yüksek hasarlı bina sayısının 500 bine ulaştığı görülüyor.
Alt yapıda büyük hasar olacak
Öngörülen depremin yıkıcı etkilerinin sadece yapı stokunda değil, altyapı sistemlerinde de önemli hasarlar meydana getirmesi bekleniyor. Yapı stoku ve altyapı sistemlerinde beklenen hasarlara ek olarak, deprem sonrası meydana gelmesi olası bir tsunami nedeniyle Marmara Denizi’ne kıyısı bulunan tüm ilçeler ek risk altında olacak.
Kıyılarda yer alan balıkçı barınakları, yeşil ve kamusal alanlar ve dere ağızları, tsunami karşısında hasar görme olasılığı yüksek bölgeler. Tüm bunlar nedeniyle İstanbul’un karşı karşıya olduğu deprem tehlikesi, beraberinde getireceği tüm risklerle birlikte ele alınmayı zorunlu kılıyor.
Düzenlemeler riskleri azaltmadı
Raporda 1999 depreminden sonraki düzenlemelerin deprem riskini azaltmaya yönelik olmadığına da dikkat çekildi ve şunlar sıralandı:
Söz konusu riskli yapıların dönüştürülmesi için gerekli olan maliyet aynı zamanda İBB’nin 2022 bütçe gelirlerinin 10 katından fazla.
Riskleri azaltmak üzere İstanbul Vizyon 2050 Strateji Belgesi kapsamında ise şu öneriler sıralanıyor: