Ülkü Ocakları eski başkanı Sinan Ateş suikastında ortaya dökülen ilişkiler ağı, MHP'nin normal bir siyasi parti olmadığı gerçeğini gözler önüne serdi. Suikast sonrası ortaya çıkan ilişkiler ağı, faşist hareketin demokrasiyi istismar ederek tehlikeli bir örgütlenme içinde olduğunu ortaya koydu.
Devlet Bahçeli'nin cinayet sonrası sarf ettiği "Üç hilali yargılatmayacağız" sözleri AKP'nin küçük ortağı MHP'nin tarihinde yaşadığı en büyük sorunla karşı karşıya olduğunun bir itirafı gibi.
Maddi bulgular
Basına yansıyan bilgilere göre, aralarında 2 özel harekat polisinin de bulunduğu 13 kişi tutuklanırken, Ateş'i öldüren tetikçi ise firarda. Cinayet soruşturmasında ortaya çıkan maddi gerçeklere bakalım:
► Ankara'nın merkezinde yüksek güvenlikli bir bölgede eski Ülkü Ocakları Başkanı Sinan Ateş kurşunlanarak öldürüldü. Ateş, önde giden bir MHP'li olduğu halde, bir yıldır partinin sokak örgütlenmesi olan Ülkü Ocakları'nın bazı yöneticileri tarafından tehdit ediliyormuş.
► Soruşturmada adı geçenlere bakıldığında tamamı MHP'li ve Ülkü Ocakları ile bağlantılı kişiler.
► İki özel harekatçının tetikçileri çakarlı araçla İstanbul'dan Ankara'ya getirdiği, iki gün boyunca keşif ve silah talimi yaptırdığı, Ateş'i vurduktan sonra tekrar İstanbul'a getirdiği açığa çıktı.
► Tetikçiler, İstanbul Maltepe'de örgütlenen faşist bir çete. Gülsuyu çetesi olarak bilinen, uyuşturucudan yağmaya birçok yasadışı işte parmağı olan çetenin lideri, solcu genç Hasan Ferit Gedik'i öldürmekten 35 yıl hüküm giymiş, 5 yıldır aranan bir katil.
► Tetikçileri ayarlayan, iki şehir arasında organize edenler ise bir MHP İstanbul İl yöneticisi ve Ülkü Ocakları genel merkezin eski yöneticileri. Katillere para yollayan kişinin, 16 yaşında ocak başkanıyken bir liseli genci öldürdüğü, 20 ay hapiste kaldıktan sonra serbest bırakıldığı ortaya çıktı.
► Suikastı cinayet masası soruşturuyor. Evraklara bakıldığında MHP ve Ülkü Ocakları'nın, yani cinayetle bağlantılı kişilerin üyesi olduğu örgütlerin adı geçmiyor.
İddialar
30 Aralık'ta yapılan suikast sonrası ortaya bir dizi iddia atıldı. Kimilerine göre Sinan Ateş, Bahçeli sonrası parti liderliğine soyunduğu için öldürüldü. Kimilerine göre ise yasadışı işlerde çıkan bir anlaşmazlık sonucu infaz edildi. Sebep ne olursa olsun, Ateş'in partisi ve ülkücü hareket içinde bir anlaşmazlığa düştüğü ortada. MHP kurucusu Alpaslan Türkeş'in, ünlü sözü unutulmadı: "Davadan döneni vurun."
İddialardan biri ise cinayeti organize edenlerden, cinayet sonrası MHP'li vekillerin ortak kullandığı bir eve götürüldüğü, burada MHP'li bir vekilin bulunduğu ve polislere mukavemet ettiği. Söz konusu Ülkü Ocakları üyesinin daha sonra savcılıkta serbest bırakıldığı ve sırra kadem bastığı da söyleniyor. MHP'li vekilin polis akademisi mezuniyet törenlerinde kalabalık topluluklarla çektirdiği fotoğraflar ortaya saçıldı.
Faşist partinin tepkisi
Suikast sonrası MHP ve Ülkü Ocakları bir taziye yayınlamadı. Ateş'in cenazesine de katılmadılar. Başta suskun kalırken, ardından lidere sadakat kampanyası başlattılar.
Bahçeli'ye göre mesele MHP'nin, şiddetle ilintisi böylesine belirgin olmuşken, yargılanmamasını sağlama almak. Siyasi partiler kanununa göre bu kapatma sebebi. Bu yüzden konu hakkındaki tek açıklamasında "MHP'yi yargılatmayacağız" dedi. MHP Genel Sekreteri ise kendilerini eleştirenleri tehdit ederek, "boyunlarını vuracağız" diye konuştu.
Benzer tehditler, Bahçeli muhalifi MHP'lilere de yapılmıştı. Geçen iki yıl boyunca çoğu eski MHP üyesi 45 kişi Bahçeli'ye hakaret ettikleri gerekçesiyle saldırıya uğradı. Saldırganların tamamı Ülkü Ocakları üyesiydi ve hiç biri ceza almadı.
İktidarın küçük ortağı, AKP'nin kendisine mecbur olduğu gerçeğiyle kendisine sunulan imkanları sonuna kadar kullanarak devlet içinde kadrolaştı. Özellikle kolluk kuvvetleri içinde hakim güç olan MHP'lilerin yargıya da müdahale ettikleri son saldırı ve cinayetle ortaya çıktı.
Şimdi var güçleriyle ülkücü tabana hakim olmaya, devletin hışmına uğramadan legal kimliklerini korumaya çalışıyorlar. Son dönemde kendilerinden kopan İYİP ve Zafer Partisi ile rekabetin belirlediği ortamda, Bahçeli ve partisi zor bir duruma düştü ve can havliyle bundan kurtulmaya çalışıyor.
Cinayet soruşturmasında isminin geçmemesi ise sürece şimdilik hakim olduğunu gösteriyor.
Sadece kendi muhalifleri değil
MHP, sadece kendi muhaliflerine şiddet uygulamakla kalmadı. 2015'ten itibaren AKP ile kurduğu ittifak sonucu devlet baskısı ile geniş kesimler için tehdit oluşturdu. Bahçeli ve arkadaşları, beğenmedikleri kararlar alabilen Anayasa Mahkemesi'nin kapatılmasını istiyor. Pandemiyle savaşın kahramanı Türk Tabipleri Birliği'nin de. Mecliste 4. grubu oluşturan MHP, kendisinden büyük 3. parti HDP'nin kapatılması için bizzat Yargıtay'a başvurdu. Aydınları, gazetecileri, sanatçıları tehdit ettiler.
Devlet Bahçeli, yıllar boyunca ülkücüleri sokaktan çeken saygın bir siyasetçi olarak kabul edilmişti. Bu kabule sahip olanlar şimdi hayıflanıyor. 1970'lerde sendikacılara, sola ve muhalif aydınlara sayısız saldırı düzenleyen, binlerce kişinin ölümünden sorumlu olan MHP'nin 12 Eylül darbesi sonrası sokak terörüne devam etmesine gerek yoktu.
Darbeciler tarafından tutuklanan bir MHP yöneticisi, partisi hakkında "fikri iktidarda kendi zindanda" demişti. 1970'lerde faşist terör ile orduya darbe yapacak koşulları oluşturan, yükselen işçi hareketini böylece kazanımlardan uzaklaştıran MHP'nin şiddetine artık ihtiyaç yoktu.
Ülkücü faşistler, kapatılan örgütlenmelerini tekrar kurdu Parlamenter alanda faaliyet yürütürken bir yandan da sokak örgütlenmelerini geliştirmeyi sürdürdü. Bahçeli döneminde ülkücülerin şiddetten uzak durdukları iddiası doğru değildir. Liselerde ve üniversitelerde, kendilerinden olmayan ya da antifaşist öğrencilere saldırılara devam ettiler. Ülkü Ocakları, bir yandan faşist doktrinin eğitimi alanı diğer yanda sokak saldırılarına girişecek bir yapılanma olarak varlığını korudu. Bugün ise eski başkanlarının öldürülmesiyle anılıyor.
Sinan Ateş hayatı boyunca ülkücü faşist hareketin sadık bir unsuru oldu. Öldürüldüğü güne kadar liderini savundu. Ve muhalif MHP'lilere yapılan saldırıları da destekledi. Buna rağmen kendisi bu şiddetin hedefi oldu.
'Kapatılsın'
Sosyalistler, 1970'lerden bu yana MHP'nin ve Ülkü Ocakları'nın kapatılması gerektiğini savunuyor. Son dönemde birçok kişi bu fikre geldi. Fakat ağır basan duygu, MHP'nin AKP'yi iktidarda tutan kilit konumuna tepki.
Aynı Bahçeli, 2015'e kadar AKP'nin amansız muhaliflerinden biriydi ve CHP ile ortak aday çıkartacak kadar yakınlaşmıştı.
İster muhalefette ister iktidarın bir parçası olsun ülkücü faşist hareket için tüm bunlar birer taktik. Her fırsatta devlet içindeki güçlerini geliştirmeyi öne aldılar. İlk fırsatta iktidara el koymak için.
MHP, sıradan bir parti değildir. Ülkü Ocakları bir sivil toplum örgütü olarak kabul edilemez. Türkiye'deki faşist hareketin ana partisi olarak, hem AKP'den hem de diğer sermaye partilerinden ayrı görülmelidir. Çünkü taşıdığı tehlike potansiyeli, istismar ettiği demokrasinin son kırıntılarını da yok etme isteğinden kaynaklanır. Dünyada olduğu gibi Türkiye'de de faşist ve ırkçı partiler, demokratik siyaset alanında meşru bir oyuncu olarak görülmemelidir.
Mücadele
Faşizmin net tahlili, beraberinde doğru mücadele taktiklerini de getirir. Bunlar:
► Faşist parti ve paramiliter örgütlenmelerin gerçek yüzlerini her fırsatta teşhir etmek,
► Onlarla asla aynı platformu paylaşmamak. (Bu sadece MHP'ye değil ondan kopan iki ırkçı partiye de gösterilmesi gereken tavırdı.)
► Okullarda, işyerlerinde, sokaklarda antifaşistlerin birleşmesi ve demokratik kitle mücadelesi yürütmelerinin gerekliliği.
Aşağıdan örgütlenen bir kitle hareketi olan faşizmi, yine aşağıdan örgütlenen çok büyük kalabalıkların kitlesel mücadelesi durdurur.
Emekçiler tepkilerini, elbette bir süre sonra kurulacak sandıkta gösterecek. Fakat faşizme karşı mücadele seçimlere tahvil edilemez. Her alanda faşizme ve ırkçılığa karşı birleşik mücadeleyi örgütlemeliyiz.
(Sosyalist İşçi)