Ege'de kalıcı barış, Kıbrıs'ta siyasi çözüm

13.09.2022 - 12:57
Haberi paylaş

Ege'de bir kez daha savaş tamtamları çalınıyor. Çünkü rakip iki bölgesel gücü milliyetçi iktidarlar yönetiyor ve uluslararası koşullar buna müsait.

1990'ların ilk yarısında meydana gelen Kardak kayalıkları krizinden bu yana Ankara ile Atina arasındaki gerilim en yüksek noktaya çıkartılmış durumda. 

Geçtiğimiz günlerde Yunanistan radarları ve S-300 sisteminin Türk savaş uçaklarına kilitlendiği duyuruldu. 

Türkiye TV'lerine ve gazetelerine bakıldığında Yunanistan, Türkiye'ye saldırmaya hazırlanıyor. Ekranlara çıkan eski askerler ve kendinden menkul "stratejistler" iki ordunun askeri güçlerini karşılaştırıp, Atina'ya "gereken dersin" verilmesi gerektiğini savunuyor.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, savaş yanlısı "yorumculardan" daha ihtiyatlı. Hemen değil "bir gece ansızın gelebiliriz" diyor. 1974'te Kıbrıs'a yapılan müdahaleye ve Suriye harekatlarına gönderme yapan, özünde ülkücü faşist hareketin bir sloganı olan bu söz (ihtiyatlı gibi görünse de) açıkça askeri tehdit. 

Erdoğan'ın "ihtiyatının" temelini arkasında Avrupa Birliği ve ABD'nin olduğu Yunanistan hükümetine karşı bir askeri operasyonun imkansız denecek kadar zor olması yatıyor. Bu yüzden Perinçek gibiler ekranlara çıkıp Rusya'yı Akdeniz'e çağırmaktan, yani emperyalist bir müttefik bulmaktan söz ediyor.

Milliyetçi propaganda

Toplumda milliyetçi bir refleks oluşturmak adına aşırı sağcı fikirler ve eylemler ortaya saçılıyor. 

Ankara'nın dış politikasını büyük oranda belirleyen Devlet Bahçeli'ye bir MHP'li Yunanistan'ın egemenliğindeki Ege adalarını Türkiye sınırlarına katan bir harita "hediye" ediyor.

Lozan'ın 2023'te yürürlükten kalkacağını sanan AKP'lilere, 12 adanın aslında Türk toprağı olduğu iddiası gerçekmiş gibi zikrediliyor.

Bunlar ya tarihi bilmiyor ya da bile bile çarpıtıyor.

Osmanlı İmparatorluğu, Ege adalarını 1456-1479, 1522-1566 ve 1645-1718 dönemlerinde kademeli olarak ele geçirdi. Fakat Kıbrıs'tan farklı olarak buralara Türk nüfus kaydırmadı. O adalarda yaşayanlar dün olduğu gibi bugün de hep Rumlar oldu. Lozan antlaşması ise, imparatorlukların tarihe karıştığı 20’nci yüzyılda malumun ilanıydı.

Türkiye'deki milliyetçilerin bir diğer argümanı ise adaların silahlandırılması ve Yunanistan’a yeni ABD üslerinin açılması. Tüm bunların Türkiye'ye saldırı hazırlığı olduğunu söylüyorlar. 

Evet, Yunanistan'daki sağcı hükümet ABD ile iyi ilişkilere sahip ve ülkedeki ABD askeri varlığı artıyor. Fakat Türkiye'de de ABD askeri üsleri var, hele hele İncirlik'te atom bombaları var. Atina'nın Washington'la askeri işbirliğinin ve bu üslerin asıl hedefi Rusya'dır. Ve tüm Doğu Avrupa'da durum aynıdır.

Adaların silahlandırılması ise bir boşlukta gelişmedi. Bugün Atina ile Ankara arasındaki askeri rekabetin temel sebebi - 2010 yılından itibaren - Doğu Akdeniz'de, özellikle Kıbrıs etrafında hidrokarbon yataklarının keşfidir. Dev küresel şirketler bölgeye girerken, bölünmüş Kıbrıs adasında gerginlik had safhaya çıktı. 

Askeri restleşmenin güncel sebebi

Yunanistan'ın hegemonyası altındaki Kıbrıs Cumhuriyeti, dünya nezdinde meşru bir devlet olarak görüldüğü için doğal gaz arama-çıkarma kontratlarını hemen imzaladı. Türkiye'nin bir uydusu olan KKTC ise Birleşmiş Milletler nezdinde tanınmıyor. 

İşte bu sıkışmışlık, bazı askeri çevrelerin ortaya attığı Mavi Vatan adlı tezin hakim dış politika haline gelmesine neden oldu. Türkiye'nin deniz yetki alanlarının artırılması ve bunun için askeri güç kullanılmasını savunan bu doktrinin devreye girmesinin ardından barışçıl Ege denizinde savaş rüzgarları esmeye başladı.

2019 yılında gerçekleşen Yunanistan seçimlerinden sağcı-milliyetçi Miçotakis/Yeni Demokrasi hükümetinin zaferle çıkmasıyla birlikte karşılıklı reaksiyon gelişti. Barışçıl Ege adalarının açıklarında savaş gemilerinin birbirlerini taciz etmeleri sonucu Atina da boş durmadı.

Tıpkı Türkiye'de olduğu Yunanistan'da da işçiler milliyetçi propagandaya maruz kalıyor. Bu propagandanın malzemeleri ise Türk milliyetçileri tarafından üretiliyor. Neyse ki Yunanistan'da milliyetçiliğe ve savaşa karşı tavizsiz mücadele yürüten sosyalistler var; onlar kendi hükümetlerinin militarist politikalarını teşhir ediyor.

Burada ise Ergenekon-Balyoz davaları sanığı emekli askerlerin de içinde olduğu bir grubun doktrini olan Mavi Vatan, hem iktidar hem de 6'lı masa partileri tarafından savunuluyor. Türkiye kamuoyunun çoğunluğu Ege'de savaşa karşı. Fakat Ege'de, Akdeniz'de, her yerde tutarlı barış ve siyasi çözümü savunan güçlü bir siyasi muhalefet ortaya çıkabilmiş değil.

Yaklaşan seçimlerde eğer gerçek bir sol seçenek olacaksa, bu seçeneğin en ayırd edici noktalarından biri Kıbrıs'ta siyasi çözümü ve Ege'de/Akdeniz'de kalıcı barışı savunması olacaktır. Bu "hümanist" bir temenni değil. Mavi Vatan denilen proaktif dış politikanın faturası, ekonomik krizle dönüyor. Komşularıyla ve neredeyse herkesle kavgalı olan Türkiye kapitalizminin borç krizi derinleşiyor ve maliyet topluma yayılıyor. TL'nin değer kaybetmesine yol açan en önemli sebeplerden biri dış politikadır. İktidar bloku, yürüttüğü ve başarısız olan bu "dış politika" nedeniyle de yenilmelidir.

(Sosyalist İşçi)

Bültene kayıt ol