►Tekirdağ 22 Ekim
►İstanbul 28-30 Ekim
►Ankara 12 Kasım
►İzmir 18-19 Kasım
►Bursa 27 Kasım
Programlar yakında açıklanacak, bizi takip edin!
Pakistan’ı vuran sel felaketi korkunç. İklim kaosunun ne anlama geldiğini gösteren son trajik örnek. Ülkenin üçte birinin suyla kaplanması ihtimali var. Şu ana kadar 33 milyon kişi felaketten etkilendi. 1000’den fazla insan öldü. Milyonlarca yoksul evlerini kaybetti. İnsanlar harabelerde, bellerine kadar kirli suların içinde yaşıyor.
Yıllar önce Türkiye’de güçlü bir iklim hareketi inşa ederken yaptığımız uyarılar gerçekleşiyor. Pakistan on yıl önce de benzer bir felaketi yaşamıştı. Küresel iklim krizi, buzulların erimesi ve öngörülemeyen musonlar “yeni bir normal” anlamına gelen bu felaketlere neden oluyor.
Ukrayna işgali
Öte yandan Avrupa’nın göbeğinde Putin’in Ukrayna’ya yönelik kanlı işgali sürüyor. NATO, bu işgali genişlemek için bir araca çevirirken ve ABD ve Çin arasındaki gerginlik ve Tayvan etrafında süren askeri çatışma potansiyelleri ise başka bir kaosun göstergeleri. Ukrayna işgalinin ilk haftalarında sık sık telaffuz edilen nükleer çatışma riski tüm gezegenin nasıl bir tehlikenin sınırında olduğunu gösteriyor.
Açlık ve pandemi
Birleşmiş Milletler, bir başka kaosa işaret ediyor. Açlık giderek büyüyen bir küresel felaket halinde. Açlık çeken insanların sayısı son bir yılda 46 milyon artarak 828 milyona yükseldi. Yani dünyada her 10 insandan birisi aç! Açlık, daha yoksul ülkelerde daha şiddetli yaşanıyor: 5 yaş altı yaklaşık 45 milyon çocuğun aşırı derecede yetersiz beslenmeye maruz kaldığı aktarılan raporda, 149 milyon çocuğun ise yetersiz beslenme yüzünden büyüme geriliği yaşadığının altı çiziliyor.
Covid-19 salgını ise iki buçuk yıldır yoksulların hastalık ve ölümle pençeleşmesi anlamına geldi.
Sorumlu kapitalizm
Bütün bu sorunların tek bir asli sebebi var: Kapitalist sistem. Sosyalist teorinin temellerini inşa eden Karl Marx, kâra dayalı mevcut ekonomik modelin, rekabet ve sermaye birikiminden başka hiçbir şeyi dert etmediğini göstermişti.
Ekosistemi, işçileri, kadınları, çocukları, dünya nüfusunun ezici çoğunluğunu yıkıma uğratan kapitalist sistem, kendi yarattığı sorunlara çözüm diye sunduğu her öneriyle krizleri daha da derinleştiriyor.
İşçiler en temel hakları ve demokrasi ve özgülükler için, kadınlar eşitsizliğe karşı, iklim aktivistleri tüm canlı yaşamının kurtulması için, ezilen halklar kurtuluşları için mücadele ediyorlar.
Bu mücadeleler, sorunun kaynağının bizzat kapitalist sistem olduğunun bilincine vardıkça çok daha güçlü bir hale geliyor, gelecek. Hem tek tek tüm alanlarda reformları kazanmak, yaşam koşullarımızı düzeltmek için örgütlenmek ve mücadele etmek zorundayız, hem de kapitalizm olduğu sürece bu sorunların nihai olarak çözülemeyeceğinin, tersine daha da derinleşeceğinin altını çizmek zorundayız.
Üretim her alanda daha büyük bir kolektif emeğin ürünü olarak gerçekleşirken üretilen ürünlere küçük bir azınlık bireysel olarak el koydukça içinde nefes alıp verdiğimiz felaketlerin sonu gelmeyecek.
Bir avuç dolar için!
Bir avuç enerji şirketinin çıkarları için iklim krizi aralıksız ve yoksulları vurarak sürecek.
Bir avuç silah şirketi, bu şirketlerin acentesi gibi çalışan devletlerle beraber, ölüm silahlarını üretmeye devam edecek.
Bir avuç patron zenginleşsin diye milyonlarca insan açlık çekecek.
Bu şirketlerin ve devletlerin çıkarı için tüm topluma boca edilen genel ahlak adındaki egemen sınıf fikir ve uygulamaları kadınların ve LGBTİ+ların hayatını çekilmez kılıyor.
Sözde sistem eleştirisi yapan otoriter liderlerin bir avuç şirketin dolarlarına dolar katması için çabaladığı ve bildiğimiz neoliberal işçi düşmanı politikaları uyguladığı çok açık.
Türkiye’de zaman zaman kapitalizm eleştirisi yapan bu iktidar dönemindeki kadar vahşi kapitalist adımlar atıldığına pek tanık olmadık. Şirket karları bir önceki yıla göre 2.5 kat arttı. 2020’de 98 milyar 308 milyon lira olan şirketlerin toplam net karı, 2021’de 238 milyar 843 milyon liraya ulaştı.
Asgari ücretin açlık sınırı olan 6 bin 890 liranın altında olduğu, yoksulluk sınırının 22 bin 422 lira olduğu koşullarda, Türkiye’de nüfusun büyük çoğunluğu barınma, beslenme, eğitim hakkı, sağlık hakkı gibi temel haklara ulaşamaz hale gelmiş durumda.
Otoriter iktidarların sözde antikapitalizmi, emekçileri en vahşi yöntemlerle baskı altına almalarının maskesinden başka bir şey değil.
Küresel sağın göçmenlere yönelik şiddeti bu vahşi yöntemlerden birisi.
Dünyada kapitalizme karşı büyük bir direniş var.
Türkiye’de sisteme ve rejime karşı büyük bir öfke var.
Felaketler çağı aynı zamanda devrimler çağıdır da.
Emekçilerin 1990’ların sonundan itibaren döngüler halinde yükselttiği mücadelenin yeni bir döneminin kapıları aralandı.
Türkiye’de tanık olduğumuz çürüme ve yoksullaşmanın da büyük bir mücadelenin mayalanmasına neden olduğundan emin olalım.
İşte Sosyalist Tartışma 2022’de 5 şehirde bu mücadelelerin kazanması için nasıl örgütlenmemiz gerektiği, Karl Marx’ın fikirlerinin bugünün gelişmelerini anlamamız için nasıl ışık tuttuğu, kitlesel öfkenin sokaklara taşması için birleşik direniş olanaklarının nasıl yaratılacağı ve başlayan direnişlerin nasıl destekleneceği tartışılacak.
Gelin bu tartışmaları hep birlikte örgütleyelim.
Hep birlikte tartışalım.
Biliyoruz ki Türkiye’de de tüm dünyada da onlar bir avuç, biz milyonlarız.
Biliyoruz ki birleşen işçiler yenilmezler!
(Sosyalist İşçi)