Birleşmiş Milletler (BM), “İşkence ve Diğer Zalimane, İnsanlık Dışı ya da Onur Kırıcı Muamele ya da Cezaya Karşı Sözleşme”nin yürürlüğe girdiği 26 Haziran gününü, 1997 yılında “İşkence Görenlerle Dayanışma Günü” olarak ilan etti. Gün dolayısıyla İnsan Hakları Derneği (İHD) ve Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV) ortak bir açıklama yayınladı.
Türkiye’nin de imza attığı BM İşkenceye Karşı Sözleşme'nin insanın sahip olduğu onur ve değeri korumak için işkenceyi mutlak olarak yasakladığına dikkat çekilen açıklamada, buna karşın işkencenin hâlen Türkiye’nin en önemli insan hakları sorunu olduğu vurgulandı.
TİHV’nın tespitlerine göre 2021 yılında resmi gözaltı yerlerinde en az 142 kişi işkence ve diğer kötü muameleye maruz kaldı. Bu sayı 2022 yılının ilk beş ayında en az 215 kişi.
İHD’nin tespitlerine göre, 2021 yılında resmi gözaltı yerlerinde 531 kişi işkence ve diğer kötü muameleye maruz kaldı, 2 kişi gözaltında şüpheli şekilde yaşamını yitirdi, 1 kişi yaralandı.
Açıklamada, sokak ve açık alanlarda, resmi olmayan gözaltı yerlerinde ve gözaltı dışındaki ortamlarda yaşanan işkence ve diğer kötü muamele uygulamalarının önceki dönemlerde görülmeyen bir boyuta vardığı vurgulandı.
İşkenceyi önleme ve durdurma yükümlülüğünün öncelikle devletlere ait olduğu vurgulanan açıklamada, şu konularda hızla adım atılması çağrısı yapıldı:
■ İşkencenin ülkemizde bu boyutta olmasının en temel nedeni işkence yasağının mutlak niteliği ile bağdaşmayan çok ciddi bir cezasızlık kültürünün varlığıdır. Her şeyden önce sıradan bir kural haline getirilmeye çalışılan cezasızlık politikalarına son verilmelidir.
■ Her düzeyde yetkililer işkenceyi ve işkenceciyi öven, teşvik eden söylemlerden vazgeçmeli, uluslararası mekanizmaların tavsiyeleri doğrultusunda işkence uygulamaları kamuya açık bir şekilde kesin olarak kınanmalıdır.
■ Gözaltı koşullarında usul güvenceleri eksiksiz olarak uygulanmalıdır. Gözaltı süreleri kısaltılmalıdır.
■ Mevcut Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu (TİHEK) kaldırılmalı, BM İşkenceye Karşı Sözleşmeye ek Protokol (OPCAT) ve BM Paris Prensiplerine uygun tümüyle bağımsız yeni bir ulusal önleme mekanizması oluşturulmalıdır.
■ Kolluk Gözetim Komisyonu tarafsız ve bağımsız hale getirilmelidir. İşkencenin belgelenmesi ve raporlandırılması, bir BM belgesi olan ‘İstanbul Protokolü’ ilkelerine göre yapılmalıdır.
■ İşkenceye ilişkin iddialar hızlı, etkin, tarafsız bir şekilde soruşturulmalı, bağımsız heyetlerce araştırılmalı, adli yargılama süreçlerinin her aşamasında uluslararası etik ve hukuk kurallarına uygun davranılmalıdır.
■ Hapishaneler insan hakları ve hukuk örgütlerinin denetimine açılmalıdır.