İktidarın ekonomi politikası, iddialar ve gerçekler

12.06.2022 - 15:38
Haberi paylaş

Faiz düştü mü?

İktidar faizleri yüzde 14’e düşürdüğünü söylüyor. Ancak Kur korumalı mevduata (KKM) verilen faiz yüzde 110’a ulaşmış durumda. Gelir korumalı devlet iç borçlanma senetleri (GES) için düşünülen faizler yüzde 50’den az değil. Bankalar her türlü kredi için en az yüzde 25’lerden başlayan faizler uyguluyorlar.

İktidar faiz “nas”a aykırı diyor, ama parası olanlara para kazandırmaya devam ediyor.

Stokçular mı ekonomiyi mahvediyor?

Stok zaten her şirketin, her işletmenin, her esnafın belirli bir miktarda tutması gereken bir şeydir. Buradaki asıl mesele; stok yapıp piyasaya mal verilmemesi durumu. Mallarını resmi fiyat yerine el altından (karaborsa) satma durumu. Böyle bir durum var mı, yok. Bütün marketler ürünlerini kendi mağazalarında fiyatlıyor ve satıyorlar, karaborsada mal satan yok. 

Marketlerin mallarını yüksek fiyattan satmasının asıl nedeni üretici fiyatlarındaki artışın yüzde 132 (TÜİK rakamı) olması. Buna neden olan ise dövizin artmasını engellemeyen, enflasyonu azaltma politikası olmayan hükümet.

Ekonomik darbe mi var?

Dolardaki yükseliş, iktidar tarafından sürekli ekonomik darbe olarak açıklanıyor. Oysa ekonominin dönmesi için ihracat ve turizm gelirlerinden elde edilen dövizlerin dışında, Türkiye’nin her yıl en az 30-40 milyar dolar daha dövize ihtiyacı var. Ukrayna’nın Rusya tarafından işgali sonrası artan petrol ve doğal gaz fiyatları bu rakamı biraz daha yukarıya çekti.

İktidar uyguladığı politikalarla, yargı sistemini siyasallaştırarak, haksız cezalar vererek, liyakate dayalı atamalar yapmayarak, MB, TÜİK vb kurumların özerkliklerine müdahale ederek güvenilirliğini ortadan kaldırdı. Bu yüzden döviz girişleri neredeyse tamamen bitti, borç alma maliyetleri olağanüstü yükseldi. Olmayan döviz, dövizin pahalanmasına yol açtı. Eğer ortada bir darbe varsa, iktidar bunu kendi kendisine yaptı.

KKM mucizevi bir çözüm müydü?

Kur Korumalı Mevduat (KKM), kişilerin ve kurumların hesaplarındaki dövizlerin Merkez Bankası'na devredilmesi ve TL’ye dönmesi için uygulandı. Yaklaşık 50 milyar dolarlık döviz TL’ye çevrildi. Ama bu hesaplar için verilen faiz, dolara endekslendiği ve dolar sürekli yükseldiği için, faiz oranları yüzde 110’u buldu, bu da enflasyon için çok olumsuz bir gelişme oldu. 

KKM ayrıca zenginlerin daha zengin, yoksulların daha yoksul olmasına yol açtı. Sonuçta dövizden TL’ye çevrilen 50 milyar dolar zaten eksi 60 milyar dolarlarda olan ve her ay en az 5 milyar dolar yeni dövize ihtiyaç duyan MB rezervlerini artıya geçiremedi. Üstelik enflasyonu, yoksulluğu ve gelir eşitsizliğini daha da artırdı.

Asgari ücret çok mu yükseltildi?

Asgari ücrete Ocak ayı başında yüzde 51 zam yapıldı, 2 bin 820 lira olan asgari ücret 4 bin 250 liraya yükseltildi. 2021 yıl sonu enflasyonu TÜİK’in rakamı ile yüzde 36, ENAG’ın rakamı ile yüzde 82 idi. Yani yüzde 51 zam, gerçek enflasyonun en az yüzde 30 altında kaldı. Asgari ücret yılbaşında en az 5 bin 180 lira olmalıydı. Aradan geçen beş ayda enflasyon TÜİK’in rakamı ile yüzde 73, ENAG’ın rakamı ile yüzde 161 oldu. Şimdi asgari ücret en az 8 bin lira olmalı.

Ev sahipleri mi darbe yapıyor? Kira sınırlaması çözüm mü?

Kiralardaki anormal artışın, genel ekonomik bozulmadan farkı yok. Bütün fiyatlar artıyor, üretim hızı diğer mallara göre daha yavaş olan konutların fiyatı daha hızlı artıyor. Hükümetin konut üretimi ile ilgili uzun vadeli planlar yapmaması, TOKİ’nin kâr amacı ile ucuz konut üretimine yönelmemesi konut fiyatlarındaki artışı tetikledi.

Kiraların dondurulması, sadece kira geliri ile ayakta durmaya çalışan insanlar için yıkım demektir. Yüzde 161 pahalılığın olduğu yerde yüzde 25 kira geliri artışı bu insanların hayatını karartır. Patronlara her türlü desteğini esirgemeyen hükümetin, konut sorunu konusunda da elini taşın altına koyması, kısa vadede yoksullara kira yardımı yapması, uzun vadede ucuz konut üretimini gerçekleştirmesi gerekir.

Ekonomi kim için büyüyor?

2022 ilk çeyrekte ekonomi yüzde 7,5 büyümüş. Öncelikle bu rakam TÜİK’in, TÜİK rakamlarının ne kadar güvenilir olduğu tartışmalı. Doğru bile olsa, büyümenin yoksullar için değil, zenginler için olduğu bir gerçek. Sabit ücretlilerin milli gelirden aldığı pay hızla azalıyor. Patronların payı ise artıyor. Ücretlilerin son dört yılda düşen satınalma güçlerinin maaşlarındaki karşılığı yaklaşık 4 bin lira. Yani bugün aldığımız ücretin 4 yıl önceki yaşam standardımıza ulaşabilmemiz için en az 4 bin lira daha fazla olması gerekirdi.

Bültene kayıt ol