Anayasa Mahkemesi Başkanı Zühtü Arslan "Anayasal Bir Güvence Olarak Silahların Eşitliği İlkesi" başlıklı sempozyumda açılış konuşması yaptı. Konuşmasında adil yargılanma başlığına değinen Arslan, "Adil yargılanma hakkıyla ilgili bir meselemiz var." dedi.
AYM başkanının yaklaşımı gerçekleri tam ifade etmiyor. Adil yargılanma bir mesele olmanın çok ötesinde, bir kangrene dönüşmüş vaziyette. Hürriyet gazetesindeki bir yazıya göre Türkiye’nin 2020 yılı Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) değerlendirmesi Türkiye’nin genel toplamda ihlal birincisi olduğunu gösteriyor. 1959 yılından beri çıkan kararlar ele alındığından 1987 yılından 2020 yılı sonuna dek Türkiye hakkında 3 bin 742 karar verilmiş. Bunların içinde 3 bin 309’unda en az bir ihlal çıkmış. Türkiye hakkında en çok ihlal (953 ihlal) 6’ncı maddedeki “Adil yargılanma hakkı”ndan verilmiş.
Bu açıdan AYM başkanının altını çizdiği sorun, Türkiye hakkında herkesin konuştuğu vahim bir uygulama.
Adil yargılanma hakkının ihlali, Türkiyede bir mesele değil, giderek yargılanmanın kendisine dönüşmüş vaziyette.
Savunmanın zorlukları
Arslan, adil yargılanma ilkesinin zedelenmesiyle savunma hakkı arasında da bağlantı kuruyor: "Bu ilke, savunmanın iddia makamı karşısında zayıf duruma düşürülmesini önlemeye yönelik olarak en fazla ceza yargılamasında karşımıza çıkmaktadır. Anayasa Mahkemesi kararlarında vurgulandığı üzere silahların eşitliği ilkesi, ceza yargılamasında sanığın aleyhine bir hukuki durum oluşturulmasına izin vermez. Demokratik hukuk devleti, ceza yargılamasında savunma hakkının güvenceye alınmasını gerektirmektedir. Bunlar mahkemenin kararlarında belirtilen çok önemli temel ilkelerdir.”
AYM başkanı savunmanın iddia makamı karşısında düştüğü zorlukları açıklarken, AYM kararlarına atıf yapıyor ama ne yazık ki “AYM kararlarını takmayın” diyen bir siyasal figürlerden varlığı da bir gerçek.
Yukarından aşağı tüm siyaset alanında kuralsızlığa yönelik çağrılar, iktidarın işine gelmeyen kararlara uyulmaması yönünde yapılan vurgular sadece siyaset alanını değil yargı alanını ve özellikle adil yargılanmayı doğrudan etkiliyor. Bu yüzden AYM’ye geçen yıl yapılan 66 bin 121 başvurunun yüzde 73'ünden fazlası adil yargılanma hakkına ilişkin.
Bu alandaki düzelme yargının siyasete göbekten bağlı olduğu koşulların radikal bir şekilde değiştirilmesiyle mümkün olabilir ancak.