29-30 Ekim tarihlerinde DSİP İzmir tarafından düzenlenen Sosyalist Tartışma toplantılarında iklim krizi, otoriter rejimlere karşı mücadele, göçmenlik ve antikapitalist bir alternatifi inşa etmenin önemi tartışıldı.
Sosyalist Tartışma’nın ilk gününde “Gezegen için kırmızı alarm” başlığıyla iklim adaleti mücadelesi tartışıldı. DSİP üyesi Ozan Tekin, sorunun bireylerle değil sistemle ilgili olduğunu belirterek, ekolojik felaketin artık günlük hayatlarımızda hissedilmeye başlandığını, COP’ların ise sürekli olarak dünya liderlerinin sözler verip tutmadığı bir platform olduğunu söyledi. Son yıllarda ortaya çıkan radikal iklim muhalefetine dikkat çeken Tekin, 6 Kasım’da COP zirvesinin tüm dünyada protesto edileceğini hatırlatarak Türkiye’de de sokağa çıkma çağrısı yaptı. Toplantının diğer konuşmacısı Vezan Karabulut ise et endüstrisinin sera gazı emisyonlarına katkısını vurgulayarak, bu alandaki çözümlerin sağlayabileceği faydaları anlattı.
Otoriterliğe karşı mücadele
İkinci gün ise “Otoriter iktidarı yenmek mümkün mü?” toplantısıyla başladı. İlk olarak konuşan Ferhat Kentel, çoğullukla başa çıkmanın yolu olarak otoriterliğin tercih edildiğini, buna duygusal zemin sağlayanın ise muhafazakârlık olduğunu dile getirdi. Peronizm, stalinizm ve şimdiki AKP’cilikten örnekler veren Kentel, ortaya çıkan farklılıkların risk olarak görüldüğü durumlarda, otoritelere bağlılığın arttığını vurguladı. Otoriterliğin kitle tabanının rasyonel tartışmayla etkilenemediğini dile getiren Kentel, tabanı liderlere bağlayan duygusal ilişkiyi anlayabilmek ve oraya değebilemk gerektiğini ifade etti.
Aynı toplantıda konuşan Roni Margulies ise AKP otoriterleştikçe adım adım bunun kanıksandığını, bu oldukça kemalizmin tekrar muhalefet içinde makul bir şey olarak görülmeye başlandığını söyledi. Resmi ideolojinin gerilediği, Andımız’ın kaldırıldığı, Ermeni sorununda gelişmelerin olduğu ve çözüm sürecinin gündeme geldiği bir dönemin ardından bugünlere geldiğimizi vurgulayan Margulies, hem iktidar safında hem de muhalefette bugün kemalizmin bulunduğunu dile getirdi. Türkiye’de çok ciddi muhalefet alanları varken, bir muhalefet partisinin yapması gereken onca şey varken hiçbir şey yapılmadığını söyleyen Margulies, bunun sebebinin hiçbir şey yapmazsak 2023 seçimlerinde AKP’den kurtulacağımız inancı olduğunu söyledi. Bunun tehlikesine dikkat çeken Roni Margulies, otoriter uygulamalara direniş olmazsa seçimlerde böylesi bir sonucun garanti olmayacağını ifade etti.
Göçmenlerle dayanışma
İkinci oturumda göçmenlerle dayanışmayı büyütmenin önemi tartışıldı. Hepimiz Göçmeniz kampanyası adına yapılan konuşmada, ırkçı argümanlarla mücadele etmenin önemine değinilirken, sığınmacılarla dayanışma içerisinde olmanın yalnızca insan hakları açısından değil, aynı zamanda Türkiye işçi sınıfının birleşik mücadelesini güçlendirmesi ve sosyoekonomik sorunların sorumlusunun doğru tespit edilmesi konusunda da şart olduğu hatırlatıldı.
Halkların Köprüsü Derneği’nden Üstün Reinart hem Avrupa’da hem Türkiye’de hükümetlerin tutumunun ve ırkçılığın karamsar bir tablo çizdiğini belirterek, çözüm için göçmenlerin hakları ve sınırların açılması için mücadele etmekten başka çare olmadığını, aşırı sağın göçmenlere yönelik ırkçılıktan beslenerek büyüdüğünü, buna karşı mücadele etmekten başka bir formül olmadığını, fakat bunun da çok zor olduğunu söyledi.
Antikapitalist alternatif
Son oturumda ise Türkiye’de antikapitalist bir alternatifin nasıl yaratılabileceği tartışıldı.
İlk olarak konuşan Yıldız Önen, dünyada ve Türkiye’de geçmişte ortaya çıkan kitlesel muhalefet hareketlerinden bahsederek, küresel büyük mücadelelerin bir şeylerin kazanılabileceği duygusunu bu yüzyılın başında da yarattığını ifade etti. İşçi sınıfı mücadelesi olmadan, kitlesel olarak egemen sınıf üzerinde baskı yapacak bir gücünüz yoksa büyük gösterilerin de bir yere kadar sınırlı kaldığını söyleyen Önen, yine de bunların büyük bir mücadele deneyimi bıraktığını hatırlattı.
2008 yılında başlayan küresel ekonomik krizin bir dönüm noktası olduğunu söyleyen Yıldız Önen, bunun siyasi sonucunun otoriter hükümetler ve liderler olduğunu, içinde yaşadığımız politik krizde Arap Baharı gibi toplumsal altüst oluşların sık sık yaşandığını belirtti. Bütün mücadeleleri birbirine bağlayan örgütlü bir güç yaratmanın gerekliliğine işaret eden Önen, tarihin bizim lehimize değişmesi için kapitalizmi yok etme mücadelesine devam etmemiz gerektiğini vurguladı.
Toplantının diğer konuşmacısı Bekir Ersin ise Türkiye’de genel olarak moralsiz bir atmosferin içinden geçildiğini, seçimleri beklemenin çok yaygın bir tutum olduğunu, ancak burada muhalefetin vaatlerinin tek tük olumlu şeylere rağmen genel olarak büyük sorunlar hakkında somut vaadi olmadığını hatırlattı. Birçok yerde direnenleri gördüğümüzde umutlandığımızı söyleyen Ersin, bugünden seçim sürecine endekslenmenin yanlış olduğunu, var olan mücadelelere bakmak ve bunları birleştirmek gerektiğini ifade etti. Bütün ezilenlerin mücadelelerini işçi sınıfı mücadelesine dönüştürmek gerektiğini vurgulayan Bekir Ersin, bunu sağlayabilecek bir örgütlenmeyi inşa etmeyi hedef olarak göstererek sözlerini noktaladı.