Devrimci Sosyalist İşçi Partisi (DSİP) Konya'da yapılan ırkçı katliamı, bu katliamı mümkün kılan nefret ortamını yaratanları kınadı ve faşizme karşı birleşik mücadele çağrısı yaptı.
Konya Meram’da dün akşam korkunç bir cinayet işlendi. Kürt bir ailenin yaşadığı ev basılarak 7 kişi silahlı saldırı sonucu öldürüldü. Ardından ev ateşe verildi. Yaşar Dedeoğulları, Barış Dedeoğulları, Serpil Dedeoğulları, Serap Dedeoğulları, İpek Dedeoğulları, Metin Dedeoğulları ve Sibel Dedeoğulları yaşamını yitirdi.
Bu korkunç katliam göz göre göre geldi. Aynı aile 12 Mayıs tarihinde saldırıya uğramış, kalabalık ve “Biz ülkücüyüz, sizi burada yaşatmayacağız” diyen bir grup tarafından evleri basılmış, aile fertleri bıçak, taş ve sopalarla yaralanmıştı. Bu saldırının ardından tutuklanan 6 kişiden 4’ü farklı zamanlarda tahliye edilmişti. Dedeoğlu ailesine saldırıları İHD başta olmak üzere birçok STK, avukatlar ve medya takip ediyordu.
Konya Belediye Başkanı, İçişleri Bakanı, Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı, İYİP'li vekiller meselenin ırkçılıkla alakası olmadığını, münferit bir saldırı olduğunu savunuyor. Bu doğru değil. Dünkü saldırıda kaybettiğimiz Barış Dedeoğulları, daha önceki kışkırtmalarda karşı tarafın “Biz burada Kürtleri barındırmayacağız” dediğini ifade ediyordu. Yaşar Dedeoğulları da karşı tarafın siyasi kimliğinin ülkücü olduğunu dile getiriyor. Ailenin bir yakını saldırının sebebini “Kürt olduğumuz için” diye açıklıyor. Konya’da yalnızca bu aileye değil başka Kürtlere de, ayrıca başka şehirlerde başka Kürt ailelere de saldırıların gerçekleşmesi, Deniz Poyraz’ın silahlı bir saldırıyla öldürülmesi, bunun münferit bir durun olmadığını ortaya koyuyor.
Bu korkunç katliamın nedeni ırkçılıktır. Cinayeti işleyenler, Türkiye’de bir süredir devam eden ırkçı siyasi atmosferden güç almaktadır. HDP’yi ve HDP üzerinden Kürtleri hedef gösterenler, ırkçı saldırılara dikkat çeken baroları hedef gösteren gazeteler, göçmenleri hedef gösteren tüm siyasetçi, akademisyen ve gazeteciler, Ermenilere, Rumlara, Yahudilere yönelik düşmanlığı körükleyenler, her yerde görülen ve iklim krizinin bir sonucu olduğu açık olan orman yangınlarını ırkçı temellerde ele alanlar… Başta AKP-MHP ittifakının tutumu olmak üzere, bunların hepsinin bileşimi, Türkiye’de “öteki” olan herkesin kendini güvensiz hissedeceği, ırkçı ve ayrımcı söylem ve tutumların kolayca gündeme geldiği bir nefret ortamı yaratmıştır.
Yargıya saldırganları tahliye cesareti veren bu atmosferdir. Katliamın geçtiği ilin emniyet müdürünün daha önce Trabzon İstihbarat Daire Başkanı olduğu dönem Hrant Dink’in öldürüleceğini önceden bilen, Rahip Santoro cinayeti sırasında görevde olan ve 10 Ekim Katliamı’na dair istihbaratı geç gönderen biri olmasına rağmen hâlâ böyle görevlerde bulunabilme olanağını bu ırkçı siyasi zemin sağlamaktadır.
Başta Konya Valisi ve Emniyet Müdürü olmak üzere bu göz göre gelen katliamı engelleyemeyen tüm kamu görevlileri istifa etmelidir. Yargı dahil olmak üzere cinayetlere giden süreçte görevini ihmal eden herkes hakkında soruşturma başlatılmalıdır.
Deniz Poyraz cinayetinin ardından göçmenlere yönelik linç havası ve Konya’daki katliam, ırkçılığa ve faşizme karşı kitlesel bir hareketin ortaya çıkmasının ne kadar acil olduğunu ortaya koymaktadır. Sürekli “münferit” denilerek geçiştirilen, hatta meselenin siyasi boyutuna işaret edenlerin iktidar sözcüleri tarafından hedef gösterildiği bu vahim olayları yaşamamamız için birleşip mücadele etmemiz gerekiyor. Tüm emek örgütleri, insan haklarını savunan sivil toplum kuruluşları, siyasi partiler, ırkçılığa ve nefrete karşı çıkan tüm bağımsız aktivistler, bütün ezilenlerin, ötekilerin haklarını “ama”sız, “fakat”sız savunacak bir hareketi inşa etmeliyiz. Birleşirsek ırkçılığı durdurabiliriz.
Kürt halkı yalnız değildir!
Göçmenler yalnız değildir!
Ermeniler, Rumlar, Yahudiler yalnız değildir!
DSİP GYK
31.7.2021