Tayyip Erdoğan bulduğu her fırsatta, ABD ve Avrupa ülkelerinde aşının parayla yapıldığını hatta fahiş fiyatlarda satıldığını söylüyor. Bu iddiayı en az iki kere dile getirdi. İkincisinde şöyle dedi: "Bugün Avrupa'nın en gelişmiş ülkeleri dahi aşıları ücretle yapıyorlar. 50 sterlin, 100 avro. Bu şekilde para alarak yapıyorlar."
Bu iddia, en kibar ifadesiyle gerçeğin açıkça çarpıtılmasıdır. Bu kadar net bir tahrifat ilk kez yapıldığında bilgi eksikliğinden diyebilirdik. Cumhurbaşkanının danışmanlarını suçlayabilir ya da 'dil sürçmesi galiba, bu aralar sıklaştı zaten bu sürçmelerin sayısı' diye düşünebilirdik.
Aynı hata, ikinci kere, hem de aşırı bir kendine güvenle yapıldığında ise söylenebilecek tek şey, ortada bir hata ya da bilgi eksikliği olmadığı, bilinçli bir şekilde gerçek dışı beyanlarla halkın kafasının bulandırılmaya çalışıldığıdır.
Aşı paralı değil tersine aşırı bedava!
Bunun nedeni, aşının tüm Avrupa’da ücretsiz olması. Birçok gazete aşıların paralı olup olmadığını araştırdı ve bir dizi gerçek ortaya serildi. Örneğin, Almanya'da neredeyse herkes bir kez ücretsiz olarak aşı oldu ve ‘Basılı ve Dijital Aşı Pasaportları’ ücretsiz dağıtılmaya başlandı. Bırakalım yurt içindeki vatandaşlarını, Avusturya, Almanya, İsviçre gibi ülkeler yurt dışında yaşayan ya da salgın sırasında yurt dışında bulunan vatandaşlarına da ücretsiz aşı hizmeti sundu.
Avrupa Birliği ülkeleri çapında ise Türkiye daha son bir iki haftada aşıda hız kazanmışken çoktan aşı satın almada ve aşılamada, 500 milyonu aştı. AB üyesi ülkelere nüfuslarına orantılı olarak Pfizer-Biontech, Moderna, AstraZeneca ve Johnson & Johnson aşıları ücretsiz dağıtıldı.
Erdoğan, Türkiye aşılamada daha yeni hız kazanmışken, çoktan nüfusunun yüzde 60’ını üstelik iki doz aşılamış Almanya gibi ülkelerde sanki aşı paralıymış gibi bir algı oluşturuyor. Almanya'da nüfusun yüzde 37,9'u Corona virüse karşı iki doz aşı da oldu. Ülkede kamu sağlığından sorumlu Robert Koch Enstitüsü tarafından yapılan açıklamada, 1 Temmuz verilerine göre 46 milyon 249 bin kişiyle halkın yüzde 55,6’sı en az bir doz aşı olurken, 31 milyon 400 bin kişi, yani yüzde 37,9’luk bir oran iki kez aşı olarak tamamen aşılanmış oldu.
Almanya gibi diğer AB ülkelerinde de aşı olmak için vatandaşlık şartı aranmıyor.
İsviçre sadece ülkede yasal olarak bulunan herkesi aşılamakla kalmadı isteyen her İsviçreli yurt dışında da aşı olabildi.
Avusturya’da da yabancı-göçmen ayrımı yapılmadan herkese ücretsiz aşı yapıldı.
Bizim de arkadaşlarımız var
Erdoğan’a bilgileri kim veriyor bilemiyoruz ama bizim de yurt dışında yaşayan arkadaşlarımız var! Erdoğan İngiltere için şu her yönden yanlış bilgileri ama çok kararlı bir şekilde dile getirmişti: "Bakın şu anda sevgili kardeşlerim, dünyanın değişik yerlerinde Avrupa'nın en gelişmiş ülkeleri aşı var ya, bu aşıyı ücretli yaptırıyor biliyor musunuz? Ücret alıyor, ücret. İngiltere'de 100 sterlin gibi rakamla ücret alınıyor. Bizde böyle bir şey yok" demişti.
Oysa Haziran ayı itibarıyla İngiltere’de yaklaşık 45 milyon kişinin en az bir doz, 33 milyon kişinin de iki doz aşı olduğu ve tüm Covid-19 aşılama programının ücretsiz yürütüldüğü biliniyor. BBC’nin konuyla ilgili haberinde İngiltere’nin en üst düzey aile doktoru ve çeşitli güvenlik kuruluşlarının yaptığı ortak açıklamada, Covid-19 aşısının sadece Ulusal Sağlık Sistemi üzerinden yapıldığı ve bedava olduğu, sağlık görevlilerinin aşı karşılığında asla para istemeyeceği vurgulandı.
Üstelik, bırakalım Covid-19 aşısını Ulusal Sağlık Sistemi'nin verdiği diğer sağlık hizmetlerinden de herhangi bir ücret alınmazken Türkiye’nin cumhurbaşkanlığı seviyesinde bu gerçekler yokmuş gibi açıklama yapması uluslararası alanda büyük bir inandırıcılık sorunu yaratıyor.
ABD’de durum
ABD’de ise aşılamada rekora gidiliyor. Başlangıçta salgını önemsemeyen Trump’ın tüm ABD siyasal sisteminde yarattığı tahribat henüz giderilebilmiş değil fakat 4 ayda insanların hızlı, eşit ve etkili şekilde aşılanmasında büyük ilerleme sağlandı. Toplam 170 milyon Amerikalı aşı oldu, yetişkinlerin yüzde 52’si her iki doz aşısını da oldu, yaşlıların ise yüzde 75’i iki doz aşılarını oldu. Ve evet, bütün bu aşılamalar, Cumhurbaşkanlığı seviyesindeki iddiaların tam tersine parasız oldu. Üstelik, ABD’de ocak ayında 1,9 trilyon dolarlık bir ekonomik teşvik paketi imzaladı. Uluslararası Para Fonu'nun (IMF) verilerine göre ABD milli gelirinin yüzde 25,4'ünü bu yardımlara ayırdı. Hane başına 1400 dolarlık yardım yapıldı.
İtalya’yla birlikte salgınla mücadele halka destek olacak kaynakları ayırmada en kötü sınavı veren ülke olan Türkiye’nin başka ülkelerden aldığı aşılarla ilgili gerçekleri gizlemesi hiç yakışık almıyor!
İşsizlik Fonu’nu boşalttılar
Türkiye’de devlet yetkilileri dünyada zaten olan bir gelişmeyi, sanki dünyada olmuyormuş da sadece burada oluyormuş gibi anlatmak yerine, Türkiye’nin salgınla mücadeledeki içler acısı durumunu ve siyasal tercihlerini düşünerek, konu hakkında açıklama yapmaktan imtina etmeliler. Bırakın açıklamaları sağlık örgütleri yapsın. Örneğin, siz şu soruları yanıtlayın: Pandemiyle mücadelede neden İşsizlik Fonu’nu kullandınız!
Şubat ayı verilerine göre Sosyal Koruma Kalkanı ödemelerinin 52,7 milyar TL'ye ulaştığı. Bu, devletin pandemiyle mücadele için “ayırdığı” kaynak. Bunun yüzde 84'ü, yani 44,2 milyar TL’lik kısmı İşsizlik Fonu'ndan karşılandı. Yüzde 4’ü ise dünyada tek örneği olan, salgınla mücadele için devletin vatandaşından topladığı paralar anlamına gelen “Biz bize yeteriz” kampanyasından elde edilen gelirlerden karşılandı. Hazine, salgınla mücadeleye aktarılan kaynakların sadece yüzde 12’lik bir kısmını karşıladı.
Neden?
Ekonomisi büyük 20 ülke arasında salgınla mücadeleye en çok kaynak aktaranlar Avustralya, ABD ve Çin gibi ülkelerken, Türkiye 20 ülke arasında sağlık harcamalarını da içeren nakit harcamalar sıralamasında yüzde 11’lik oranla vatandaşın destekten aldığı payda en son sırada.
Türkiye’de insanlar ağır bir yoksulluğun altında ezilirken, Cumhurbaşkanının gerçeklerin çok uzağında bu açıklamalarının iki anlamı var: Birisi, muhtemelen, aşıyı paralı yapmak istiyorlar ve içlerinden şöyle geçiriyorlar. “60 milyonu iki doz aşılasak ve aşı başına bir lira kazansak, 120 milyon, 2 lira kazansak 240 milyon.” Bu hesabı bir de adı geçen 100 Sterlinlere, 50 Eurolara vurarak yapınca, hiç yorulmadan kasaya dev bir nakit akışı sağlanmış olur.
Diğer nedense, bir politika yapma tarzı. Erdoğan iktidarı, Gezi direnişinden beri, halkın yarısına seslenmekten vaz geçmişti. Sadece kendi tabanına seslenmeye başlamıştı. Halkın siyasi tercihlerinin bir yansıması olan muhalefet partileri katalog terör örgütleriyle iltisaklı ilan edilmişti. Fakat şimdi, aşı konusunda yapılan bu açıklamalar, iktidarın, konsolidasyon sağlamak konusunda zorlandığını ve tabanının en geri, dünyadaki gelişmelere en uzak olan, liderliğin söylediklerini benimsemeye en yatkın, en sağcı, söylenenlerin doğru olup olmadığıyla değil birleşik bir şekilde durmasına yardımcı olup olmadığıyla ilgilenen kesimine sesleniyor. Tıpkı İstanbul Sözleşmesi’nden geri çekilerek mutlu edilmek istenen kesimin, bu toplumsal kesim olması gibi.
Bu kesime seslenmek, bu kesimi mutlu etmek, çözülme eğiliminin bir panik halini almamasına yardımcı olabilir belki ama bu eğilimi sonsuza dek durduramaz. Tabanın dünyadan bihaber kesimleri konsolide olurken, bu politika yapma tarzının dünya gerçeklerine bakan kesimlerin kopuşunu hızlandırmaktan başka bir fonksiyonu olamaz.